CaddeSEHRi YIKARAK TARiHE GECENLER

SEHRi YIKARAK TARiHE GECENLER

06.12.2012 - 18:32 | Son Güncellenme:

İstanbul 559 yıldır Türklerin elinde. Ne var ki, dünyanın diğer birçok metropolü gibi, o da son yüzyılda geçmişini kenara attı. Şehrin son yüzyılının imar hikayesi, dört ayrı döneme kazmasını vuran zihniyetin uygulamalarıyla dolu.

SEHRi YIKARAK TARiHE GECENLER

NTV Tarih dergisinin anlattığı şehrin değişim hikayesinin bir bölümünü, bugün ve yarın bu sayfalarda okuyacaksınız

Haberin Devamı

Bizans imparatoru Konstantin şehri ferah meydanlar, geniş caddeler ve çok sayıda anıtsal binayla süslemiş, imar etmişti. Şehir 1453’te Türklere geçtiğinde, uzun zamandır harap ve sahipsizdi. İstanbul fethedildikten kısa süre sonra herkes, kuşatmaya günlerce direnen şehrin nasıl bu kadar kötü durumda olabileceğine inanamamıştı. Fatih Sultan Mehmet, imparatorun sarayına gelip perişan yapıyı gördüğünde, dudaklarından Farsça “İmparatorun sarayında örümcek teşrifatçılık yapıyor / Efrasiyâb’ın yerine de baykuş nöbet tutuyor” demişti. İstanbul, kısa sürede imar edilmeye başlandı, bayındırlık hareketleri suriçi ve Eyüp, Galata, Üsküdar çevresinde yürütüldü. O dönemde eski İstanbul, yani bugünkü Tarihi Yarımada, şehrin surlarla çevrili bölümü önemliydi ve bu durum 19’uncu yüzyılın sonuna dek sürdü. Suriçi’ndeki Rum nüfusu dengeleyebilmek için, Anadolu’dan pek çok Türk kasabası ve Ermeni ahali şehre davet edildi. 1492’den sonra Yahudi nüfusu da arttı.
Fetihten bir asır sonra Bizans’tan kalma meydanların ve caddelerin yerinde yeller esiyordu. Mimari yapı da taştan ahşaba dönmüştü ve bu uygulama 19’uncu yüzyılın ikinci yarısına dek sürecekti. Gerçi
III. Mustafa ve I. Abdülhamid devirlerinde de şehir imar edilmişti ama ciddi şekilde ele alınması için Tanzimat’ın ilanı beklenecekti.

Haberin Devamı

II. Abdülhamid dönemi imarı
19’uncu yüzyılın ikinci yarısından itibaren İstanbul’da gözle görülür değişimin yaşandığı fark edilir. Bu dönemde kurulan belediye dairesi ve çıkarılan kanunlar, şehirdeki ‘gelişigüzelliğin’ önünü almayı amaçlıyordu. Ahşap ve taş yapılara getirilen yükseklik sınırlaması, sokakların genişliği için öngörülen ölçülerin ve yapılardaki çıkmaların boyutlarının belirlenmesi; şehri kasıp kavuran yangınların yayılmasını durdurmak için duvarların mecburi hale getirilmesi önemli aşamalardan birkaçıydı. Sultan Abdülmecid ve Abdülaziz dönemlerinde Avrupa’yı iyi tanıyan ve yakından takip eden Mustafa Reşid, Fuat ve Ali Paşalar da şehrin imarı için gayret sarf etti.
II. Abdülhamid devriyse İstanbul için imar anlamına geliyor. Sokakların yenilendiği, havagazı lambalarının caddeleri aydınlattığı, atlı tramvay hatlarının ulaşımı kolaylaştırdığı, okulların, hastanelerin, şimendifer hatlarının inşa edildiği bu dönemde caddeler parke taşıyla döşenmişti.
20’nci yüzyılın ilk yıllarıysa, Osmanlı İmparatorluğu için felaket seneleriydi. 1912’den başlayarak 10 sene sürecek savaş, şehri fakirleştirecek, yokluğa boğacaktı. Yine bu yıllarda başlanan imar hamleleri pek çok yanlış kararın alınması ve uygulanmasıyla sürüp gitti. 20’nci yüzyıl İstanbul için ‘büyük değişim’ demekti. İmparatorluğun Cumhuriyet Türkiyesi’ne devrettiği şehir, artık başkent de değildi. Yüzyıl başında bir milyon 200 binlik nüfusu, 1920’lerde yarım milyonun üzerindeydi. Cemil Topuzlu’yla başlayan değişim rüzgarı Lütfi Kırdar, Adnan Menderes, Fahreddin Kerim Gökay, Haşim İşcan ve Bedrettin Dalan’la sürüp gitti. İstanbul’un bugün de bilinen/uygulanan bir imar planı yok; günlük kaygılarla şekillenen politikalar benimsendiği sürece de olacağa benzemiyor.

Haberin Devamı

Cemİl Topuzlu Operatör Paşa’nın müdahalesİ, 1912-1914

Haberin Devamı
SEHRi YIKARAK TARiHE GECENLER

Cemil Topuzlu aslında cerrahtı. Aynı zamanda, Avrupa’da bulunmuş, Avrupai yaşamı tanımış ve benimsemiş bir Osmanlı aydınıydı. İmparatorluğun yıkıma sürüklendiğini görüyordu ve bu sondan ancak imar hamlesiyle kurtulabileceklerini düşünüyordu.
II. Abdülhamid devrinde Tıbbiye’den mezun olan Topuzlu, doktorlukta başarılı olmuş, kısa sürede yükselmiş, adını duyurmuştu. Öyle ki ilk belediye başkanlığı da adeta ayağına gelmiş, gümüş tepside sunulmuş, Topuzlu da teklifi ‘kesinlikle bağımsız hareket etmesi’ şartıyla kabul etmişti.
Doktor Cemil Paşa’nın ilk belediye başkanlığı, iki yıldan biraz uzun sürdü. Görevde bulunduğu sırada Fatih, Gülhane, Doğancılar gibi parklar armağan etti şehre. Avrupa’da gördüğü bahçelerin benzerlerini burada yaptı, hatta parklara hanımların da erkeklerle gidebilmesini sağladı. Ne var ki parklar düzenlenirken, bazı tarihi binalar yıktırıldı; yüzlerce yıllık ağaçlar kesildi; hatta Topkapı Sarayı’nı çevreleyen duvarların bir bölümü bile yıktırıldı. Bu yıkımlara en büyük tepki, dönemin Fransa büyükelçisinin eşi Bompard’dan gelmişti. Tarihi yapıların yıkıldığına şahit olan Bompard, soluğu Cemil Paşa’nın yanında almış, saraya resmi yazıyla şikâyetini bildirmişti.

Haberin Devamı

Ayasofya’yı yıkamadığı için üzgündü
Karaköy’deki Kemeraltı Caddesi, Sultanahmet’ten Sirkeci’ye uzanan Alemdar Caddesi ve daha birkaç ana yol da Topuzlu’nun belediye başkanlığı sırasında açılmıştı. O güne kadar şehrin trafik yükünü taşıyan bu caddeler 7-8 metre genişliğindeyken, istimlaklerin ardından 20-22 metreye kadar çıkartılmıştı. Bu sırada kışlalar, mescitler, hanlarla sivil mimarinin önemli örnekleri yok oldu. Cemil Paşa anılarında, yıktırdığı eserleri iftiharla anlatıyor, yıkamadığı Ayasofya Hamamı için “O fersude hamamı kaldıramadım, herkesten itiraz sesleri yükseldi”; Yenicami Hünkâr Kasrı içinse, “Bir sultanın kaprisi olan çirkin yapıyı yazık ki yıkamadım...” derken; Dördüncü Vakıf Han’ın inşası için yıktırılan Hamidiye İmareti için de “Bu kıymetli eser vakıflara gelir getirecek bir hanın inşasına kurban edildi” itirafında bulunuyordu. Galata’da Bankalar Caddesi üzerinde bulunan, Cenova devrinden kalan ve Cenova Sarayı olarak da bilinen Palazzo Comunale de bu sırada bitişiğindeki yapılarla caddenin genişletilebilmesi için pasta dilimi gibi ortadan ikiye kesilmiş, anıtsal cephesi yola gitmişti. Ayasofya’yla Sultanahmet Camii arasındaki alanın bir kısmı yangın yeri, geri kalanıysa salaş dükkân ve evlerle doluydu. Cemil Paşa eliyle bu alan da temizlendi, bugünkü geniş açıklık böyle elde edildi. Topuzlu’nun iki kez üstlendiği belediye başkanlığı sırasında şehrin geçirdiği değişim, gelecek yıllarda İstanbul’un çehresinin nasıl değişeceğinin de habercisiydi.

YARIN: KÖR KAZMA: İSTANBUL’U İMAR ETMENİN TEK YOLU (LÜTFİ KIRDAR DÖNEMİ)