26.01.2009 - 03:00 | Son Güncellenme:
ÇAĞDAŞ ERTUNA
Biz Özer Uçuran Çiller’i Türkiye’nin ilk kadın başbakanı Tansu Çiller’in eşi olarak tanıdık. Şimdiye kadar hiç alışık olmadığımız bir erkek modeliydi.
Eşinin soyadını almış olması hepimizin ilgisini çekti. Bunu yapan erkek ya çok mecbur ya da çok komplekssiz olmalıydı. Çiller ailesinin Yeniköy’deki meşhur yalısına giderken aklımda bunlar vardı. Özer Bey’le tanışınca ikinci şıkkın geçerli olduğunu anladım. Bu kadar pozitif, bu kadar mutluluk yayan biri olmasını doğrusu beklemiyordum. Yeni çıkan kitabı ‘Sırrın Sırrı’nda anlattıklarını kendi hayatında bu kadar başarıyla uygulaması beni şaşırttı. Tabii bir de benden daha pırıl pırıl olan cildi ve hep genç kalması... Konuşmalarımız bana terapi gibi geldi. Bakalım sizde de aynı etkiyi yaratacak mı?
Nasıl böyle genç kalıyorsunuz? Sizin sırrınız ne?
Sırrım kendini sevmeye gayret etmek aslında. Günlük programıma bakarsanız sabah 06.30-07.00 gibi kalkıyorum. İlk önce tartılıyorum. Her gün kilomu yazıyorum. Bu evi aldığımızdan beri, 30 yıldır her sabah saunaya giriyorum. 45 dakika hiç dışarı çıkmadan terliyorum. Saunada gazetelerimi okuyorum, tıraş oluyorum. Saunadan çıktıktan sonra tekrar tartılıyorum, kilom fark etmiş mi bakıyorum. Boynumda tutukluk, belimde romatizma ve hafif kamburum olduğu için oturarak jimnastik yapıyorum. Sonra bir şişe su, nar ve portakal suyu karışımı ve bir tabak buz geliyor. Bir bardak suya dua etmeye başlıyorum, ilk önce Tansu Hanım’a ve iki oğluma ayrı ayrı, sonra kendime, sonra bütün aileye, sonra bütün dünyaya. Nar ve portakal karışımını içiyorum. Sonra duş alıyorum, duşta da dua ediyorum. Kahvaltım poğaça ve reçel. Öğlen az yiyorum, pırasa, lahana gibi sebzeleri tercih ediyorum. Yemeğe çıktığım zaman cıvıtıyorum, pizza yiyorum. Akşam da az bir şey yiyoruz Tansu Hanım’la haberleri izlerken. 20.30 gibi uyuyorum. Çiftlikteysek her gün tenis oynuyorum.
Çiftlikte çok kalıyor musunuz?
4 ay kalıyoruz. Transatlantik gibi meşhur teknem var ya, onu Bodrum’a çekiyoruz. 1-2 ay da orada ev gibi yaşıyoruz.
‘Çocuklarım benden çok daha ileri’
Son yıllarda herkes çok stresli, bu stresten nasıl kurtulacağız?
Kendimizi severek, anımızı yaşayarak kurtulacağız. Kendimi sevmeye başladığım için artık ölümden de korkmuyorum. İnsanlar anı yaşamıyor, anı yaşayınca seneler uzuyor. Başkalarının var, benim niye yok dememek lazım. Kendi kendimizle mutlu olacağız. Tabii ben bunları bu yaşımda söylüyorum. Sizin yaşlarınızdayken eve sürekli oyuncak getirirdim. Evin ekmeği, yeni evler, arabalar bunlar hep oyuncak... Biraz daha fazla maaş alayım, daha iyi pozisyona geleyim derdindeydim. Bilmiyorduk işte.
Sizin çocuklarınız biliyor mu?
Okutuyorum onlara. Yavaş yavaş dank etmeye başladı. Ben onların yaşındayken o kadar düşünemiyordum. Onlar benden çok daha ileri.
Tamamlayıcı tıpla nasıl ilgilenmeye başladınız?
Bilmeden ilgilenmişim. 1990 yılında ilk kitabım çıktı ‘Mutlu ve Başarılı Olma Sanatı’. Türkiye’de olumlu düşünceyle ilgili basılan ilk kitaptı. ABD’de çok kitap çıktı. Ama hiçbir kitabın içinde çekim yasası yok, afirmasyonlar yani olumlu ifadeler var. Olumlu ifadeyi her gün tekrarlarsan gerçekleşir dediler. Aynı şey 2006’da Rhonda Byrne’ın kitabı ‘Sır’da ortaya çıktı. O kitapla beraber konuya olan ilgim arttı. Küçükken oyuncaklarımız olsun isteriz. Küçükken oyuncağım olmadı belki ondandır, şimdi hobilerim oyuncağım oldu. Hobi derken tamamlayıcı tıp, bağ yetiştirmek, zeytinyağı yapmak, tenis oynamak...Yaşımı söylemiyorum. “49 yaşında dondum” diyorum, öyle hissediyorum. Ezoterizme (sırlar) daha çok ilgi duymaya başladım. Marvega konseptini getirdik. Türkiye’de tek tamamlayıcı tıp kliniği Marvega. Enerji bedenlerimizi keşfettim. Çekim yasasıyla birlikte tamamlayıcı tıpa ilgi duymaya başladım.
Sonra?
Ben ilk defa çekim yasasını tanımladım, çünkü yaptığım bütün araştırmalarda kimse çekim yasasının rezonans olduğunu ifade etmemiş. Çekim yasası ilk olarak 1877’de yazılmış, sonra 1904’te. Oradan birden bire 2006’ya atlıyor. Sonra 10-15 kitap çıktı. Son kitap mesela Deepak Chopra’nın. İstanbul’a geldi, onunla tanıştım, kitabımı verdim, o da bana kitabını verdi. ‘Sırlar Kitabı’ diye bir kitap yazmış en son. Okuyorsunuz hep afirmasyon, “dua et olsun”. Dua et olsun da, babaannem çok dindar bir insandı, bana beş vakit namaz kıldırıyordu. Çalışmıyordum dua ediyordum, notlarım iyi olsun diye. Olmayınca babaanne dedim bu kadar dua ediyorum olmuyor bu iş?
Sadece istemek yetmiyor, ruhsal ve duygusal bedenimizin sağlıklı olması için enerjiyi yükseltmemiz gerektiğini fark ettim. İkinci kitabımda bunlarla uğraşırken, Tansu Hanım “Bu kitabı yazma, sen hurafelerle uğraşıyorsun” dedi. Bak kitaplara dedim, “Yok yazma, çok saçma, herkes güler” dedi. Sonra ABD’deydik, USA Today’de elleri ve ayakları tutmayan bir hastanın sırf düşünceyle bilgisayarda oynadığını klinik ortamda bilimsel olarak kanıtlamalarıyla ilgili bir makale görünce tamam dedi. Ben kitaba başladım, 2005’te yayınlandı ‘Pencere.’
Şimdi de üçüncü kitap...
Vakit var, emekli olmuşum, bunlarla ilgileniyorum. Bir gün “buldum çekim yasasının sırrını” dedim. Tansu Hanım “sakın yazma” dedi.
Siz Tansu Hanım’a o kadar destek olmuşsunuz. O size destek olmadı mı?
Sonradan çok destek oldu. Sırrın sırrı olan rezonansla ilgili ona örnekler vermeye başladım. Köprü mühendisliği yaptım ABD’de. Orada Tacoma Köprüsü vardır. 1940 senesinde bir mühendis “bir rüzgâr çıkacak ve bu köprü yıkılacak” diyor. Herkes gülüyor, bu köprü çok sağlam diyor. Sonra bir rüzgârla köprü yıkılıyor. Diyor ki bu rezonans olayı. Her maddenin titreşimi vardır, ikisi aynı titreşimde olursa çöker. Bu mekanik rezonans. Biz biyolojik rezonansa geçtik, ordan morfik alanlara, oradan Masaro Emato’ya...
Emato, dua edilmiş suyun kristaliyle normal suyun kristalini karşılaştırıyor.
Evet, dondurulmuş musluk suyunun kristali çok karışık, dua edilmiş musluk suyunun kristali pırlanta gibi. İnsan düşünceyle bir şeyi gerçekleştirebiliyor. Böylece inanmaya başladı. Biyolojik rezonansta enerji ve bilgi geçmeye başlıyor. İnsan vücudu muhteşem bir makine. Başlangıç canlı hücreyi kimse yapamaz. CERN’de Tanrı parçacıklarını bulmak için milyarca dolar harcıyorlar. Bulsalar da başlangıçtaki bilgiyi kim verdi ki, bu evren meydana geldi?
Bu insan bana sıcak geliyor, beni çekiyor demeniz rezone olduğunuz için. Onun titremesiyle sizin titremeniz bir. Bir insan saniyede 62-69 kez titrer. Bu sayı 58’e düştü-ğünde grip olursunuz. 52’ye düştüğünde bağırsak problemi başlar. 42’ye düştüğünde kanser başlamış demektir.
Düşünce gücüyle bu hastalıkları yenmek mümkün mü?
Tabii. Kanser hastası tabii ki kemoterapi, radyoterapi yaptıracak ama bağışıklık sistemini de güçlü tutacak. Titreşim tıbbı modern tıpla arada bir köprü, biz Einstein tıbbı da diyoruz.
Bir kitap gibisiniz.
Ben sabaha kadar konuşurum. Bir davete gidiyoruz. Tansu Hanım hemen kaş göz yapıyor ben çok konuşunca, ben de hemen susuyorum. O haklı çünkü onlar konuşsun da bir şeyler öğreneyim. Ama ben kendimi tutamıyorum.
Sırrın Sırrı beni değiştirdi
Sizin kitabınız ‘Sır’dan daha bilimsel.
O da güzel bir kitap, çok faydası oldu. Sevgisizlik bulaşıcı bir hastalık. Sevgi bulaşıcı bir sağlık. Sevgi dolu insan affedicidir. Ben çocuklarıma da söylüyorum. Gidin annenize “Affet anneciğim, bundan sonra daha dikkatli olurum” dediğinizde karşıdaki insana diyecek bir şey kalmıyor.
‘Sırrın Sırrı’nda önemli olan ne?
Bu kitap beni değiştirdi. 5 ay önceki Özer değilim. Hafifledim sanki. Aslında sırrın sırrının sırrı önemli. Kendinizi sevebilmek mutluluğun en güzel tanımı. Ondan sonra da koşulsuz sevgi verebilmek tabii. Herkes gurur duydum der. Onur de onun yerine. Ben de o hatayı yapıyordum eskiden. Mevlana’nın torunu olduğum için gurur duydum diyordum, şimdi onur duydum diyorum. Self esteem (öz saygıdeğerlik) aşamasına geldiğinizde kendinizi sevmeye başlıyorsunuz, karşınızdaki haksız olsa bile onu sevdiğiniz için bir orta yol buluyorsunuz.
Koşulsuz sevgi bir tek çocuklarınıza duyulur derler.
Çocuklarla ilgili sevgi ve sahiplenmeyi karıştırıyoruz. Sahiplenmeyeceksiniz, sorumluluklarınızı yerine getireceksiniz. Sahiplendiğiniz zaman bağımlı oluyorsunuz. O çöktüğü zaman siz de çöküyorsunuz, kim yardım edecek o zaman çocuğunuza?
Peki, siz bunu yapabildiğinize inanıyor musunuz?
Ben yeni yeni yapabilmeye başladım, ama Tansu Hanım yapamıyor.
Çocuklarınız da bunun farkında mı?
Bende büyük bir değişiklik olduğunu fark ediyorlar. Birkaç senedir ezoterizm (sırlar) felsefesine ilgi duymamla başladı, ama anahtar sevgi.
Yarın
Özer Bey ne söylediğinde Tansu Hanım kıyameti koparttı?
Oğulları eşlerinin soyadını alsa nasıl tepki verirdi?