TEKiNSiZLiĞiN EFENDiSi

Bu hafta Roman Polanski’nin tek bir mekanda, iki orta sınıf aile arasında gerilimi tırmandırdığı filmi ‘Carnage/Acımasız Tanrı’ gösterime girdi. Başrollerinde Kate Winslet, Jodie Foster, Christoph Waltz ile John C. Reilly’nin bulunduğu film, eylülde Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan için yarışmıştı. 1978’de 13 yaşında bir kıza tecavüz nedeniyle ceza alan; cezası başlamadan ABD’den kaçan ve 31 yıl boyunca yakalanamayan Polanski, 2009’da İsviçre’de tutuklanmasının ardından bir süre sonra serbest kaldı. İsviçre ev hapsi döneminden sonra çektiği ilk film olan ‘Carnage’ dolayısıyla, Polanski’nin erken dönem başyapıtlarına bakıyoruz.

‘Rosemary’nin Bebeği/ Rosamary’s Baby’ (1968)

Roman Polanski’nin ‘Apartman Üçlemesi’nin en popüler filmi. Kadrosunda Mia Farrow ve John Cassevetes gibi oyuncular var. Ve ‘Apartman Üçlemesi’nin özelliklerinden olan tuhaf komşular, paranoyalar... Genç bir çift yeni bir eve taşınır. Kadın hamiledir. Çocuğunun güvenliğini düşünen kadın, kocasının komşularla
birlikte bir işler çevirdiğinden şüphelenmeye başlar. 3 milyon dolarlık bütçesiyle, gişeden
33 milyon dolar getiren film, ticari başarı bir yana, Polanski’nin uzmanlık alanı
olan tekinsizlik hissinin sinemadaki tepe
noktalarından biri.

‘Tiksinti/Repulsion’ (1965)

Roman Polanski’nin senaryosunu Gérard Brach ile birlikte kaleme aldığı film, yönetmenin aynı zamanda ilk İngilizce filmi. ‘Tiksinti’, Londra’da yaşayan Carole Ledoux (Catherine Deneuve) adlı Belçikalı manikürcünün hikayesini konu alıyor. Carole, birlikte yaşadığı kız kardeşi tatile gidince yavaş yavaş gerçeklikten kopuyor. Kendisini eve kapatan Carole’ın psikolojik durumu paranoyalarla bozulmaya başlayıp, daha da ağırlaşıyor. Polanski’nin bir apartman dairesini Carole’ın ruh halinin yansıması olarak kullanması ve müthiş senaryosuyla ‘Tiksinti’, gelmiş geçmiş en iyi psikolojik gerilim yapıtlarından biri. Aynı zamanda ‘Apartman Üçlemesi’nin ilk filmi.

‘The Tragedy of Macbeth’ (1971)
Shakespeare uyarlaması ‘The Tragedy of Macbeth’, Polanski’nin hayatında önemli bir döneme denk gelir. Karısı Sharon Tate’in Charles Manson tarafından katlinden sonraya. Polanski otobiyografisinde, oyunun gerçek şiddet yüklü haline sadık kalmaya çalıştığını anlatır. Gerçekten de Shakespeare’in insan doğasının, iktidarın karanlıklarında gezinen metni, Polanski gibi bir insan doğası uzmanının elinde başyapıta dönüşür.

‘Çin Mahallesi/Chinatown’ (1974)Kara film kalıplarında ilerleyen hikayede Jack Nicholson’ın canlandırdığı dedektif Jake, filmde sıradan bir aldatma vakasını araştırırken kendisini şehrin su işleriyle ilgili büyük bir davanın içinde buluyor. Nicholson’ın yanı sıra Faye Dunaway ve John Huston’ın rol aldığı film, 11 dalda Oscar adayı oldu; ‘En İyi Orijinal Senaryo’ dalında Oscar kazandı.

‘Kiracı/The Tenant’ (1976)‘Apartman Üçlemesi’nin son filmi olan ‘Kiracı’, ‘Tiksinti’ ve ‘Rosemary’nin Bebeği’yle benzer bir izleği takip ediyor. Kendisinden önceki kiracının intihar ettiği bir daireye taşınan Trelkovsky (Roman Polanski), zamanla baskıcı komşularının kendisini çıldırtmaya çalıştığını düşünmeye başlar. Başrolünü de Polanski’nin üstlendiği ve muhteşem bir performans sergilediği film, yönetmenin gizli hazinelerinden.