Cadde TORINO’DAN KARAKÖY’E

TORINO’DAN KARAKÖY’E

18.11.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:

.

TORINO’DAN KARAKÖY’E

İş hayatının büyük bir bölümünü İtalya’da geçirmiş bir Türk, İtalyan bir şef, şehrin popüler semtlerinden birinde trattoria... Aslında çok alışılagelmiş bir hikaye! Un Po’nun öyküsü yüzeysel olarak öyle görünse de kurucu Zülfikar Bekar’ın kendi hikayesi Torino’dan, Eataly’nin kuruluşuna kadar dayanıyor. Herkes onu ‘Türkiye’ye Eataly’yi getiren adam’ olarak biliyor ama o Torino’da; kendisi gibi beyaz eşya sektöründeki Oscar Farinetti’nin Eataly’yi kurulum çizimindeyken yanında olan gusto bir mühendis. Hatta Eataly’yi Torino’dan önce Türkiye’de kurma hayalini Farinetti’yle birlikte kurup, mensubu olduğu holdinge bu fikri götürmüş. Sonrasında hikaye malum; o tarihte olmasa da Zorlu Center içinde hem de dünyanın en iyi restoranına sahip Massimo Bottura’yı Modena dışına
ilk (ve son) kez çıkarmayı başarmış biri...

Haberin Devamı

Beyaz eşyadan gastronomiye

Farinetti’nin şef ve satın almacılarından oluşan 11 kafa adamdan biri olan Piero Bergese’nin başında olduğu çok samimi bir İtalyan restoranı Un Po. Karaköy’ün en sosyal sokaklarından Mumhane’de açılan mekan, kafamızdaki o basit İtalyan konseptini, İtalya’dan bile daha öteye götürecek hale getirmiş. Piero Bergese gibi büyük bir şefi ikna etmesi, onun da apoletlerini söküp, hamur mayalanmasından, pizza ve tatlı yapımına kadar her tabağa eli değmesi muazzam.

Konsept isiminden de anlaşılacağı gibi ‘10 masa’ üzerine kurulu. Mekana Bekar’ın dostları olan iş dünyasının önemli isimleri de sık sık uğruyor. Pasta ve makarnaları o kadar özel hazırlıyorlar ki; yedikten sonra hiçbir şişkinlik hissetmiyorsunuz. “Piero gibi büyük bir şefi Türkiye’de yaşamaya nasıl ikna ettiniz?” soruma “Biz kardeşiz, bağımız bu” gibi harika bir cevap veriyor. Un Po için söyleyebileceğim; dışardaki iddiasız görüntüsünün altında Torino’da bile olmayan seviyede bir iddia var. Fiyat uygunluğunu da belirterek mutlaka deneyimlenmeli!

Haberin Devamı

TORINO’DAN KARAKÖY’E

TORINO’DAN KARAKÖY’E

Bomonti’ye Cargo

Üçüncü dalga kahve, sokak lezzeti konseptleri, slow food restoranlar, Bomontiada mekanları ve antika, organik pazarın yapıldığı bir semt Bomonti... Abartılı olmazsa Londra’nın Camden’ı, New York’un Chelsea Market’ini hatta Soho’yu anımsatmaya başladı sosyalliğiyle. Kozmonot’un yanında Ataşehir’de hatrı sayılır bir müdavim kitlesine sahip Cargo Cafe da Bomontili oldu.

Hakan Yenigün’ün sahibi olduğu markada hakikaten iyi kahve var! Nihayet espresso makinasını Türk suyuyla doğru birleştiren kahveciye rastlayabildim. Ferah dekorun bir köşesinde Gamze Biran’ın ‘excusez moi’nin tasarımları sergileniyor.

Bomonti ve kahve demişken; Monochrome menüsünü yenilemiş. Sağlıklı seçenekler arasında levrek salata, vegan köfte ve vegan mini burger muazzam. Keçi peynirli köy ekmeği ve açık dana lokum sandviç kalori hesabına takılmayanların tercihi... 

TORINO’DAN KARAKÖY’E