CaddeTV fenomeniyle ‘oyuna devam’

TV fenomeniyle ‘oyuna devam’

14.11.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:

Acun Ilıcalı daha 25’ine gelmeden, çok yakıcı kayıplar yaşadı, okuldan atıldı, evlendi, boşandı, bir dükkân batırdı. Ama 36’sında artık vergi rekortmeniydi. Sayısız programa imza atan TV fenomeni Ilıcalı’nın sırrı belki de sıradanlığı

TV fenomeniyle ‘oyuna devam’

Dünya Kupası’nı 1998’de Show TV’den izleyenler, Türkiye te-levizyon tarihinin unutulmaz anlarından birine tanıklık ettiler: Kupayı izlemek üzere Fransa’da bulunan spor muhabiri, takımlarının çeyrek finale yükselişini kutlayan Brezilyalıların arasından bildiriyordu. Gelgelelim Brezilyalı taraftarlar, Gülden Karaböcek’in “Sürünüyorum”u ile tezahürat yapıyorlardı. Spiker Öztürk Pekin olanca ciddiyetiyle “Samba yapıyorlar herhalde” derken, muhabir de “Evet ve bizi zor durumda bırakıyorlar” diye yayını kapatıyordu. Çünkü Paris’te filan değil, İstanbul’un göbeğindeydi ve etrafındaki acemi taklitçiler de kırk yıllık arkadaşlarıydı.
Sırrı rahatlığında
Karısının doğum gününde ona sürpriz yapmak için kupayı bırakıp İstanbul’a kaçan muhabirin adı Acun Ilıcalı’ydı ve başka bir muhabirin yayın hayatını ebediyen bitirebilecek bu olaydan nasılsa zarar görmeden sıyrıldı. Hatta o video şu an ‘tatlı bir anı’ olarak YouTube’da izlenme rekorları kırıyor. Tıpkı Acun Ilıcalı’nın elini attığı bütün işler gibi... Galiba onun sırrı en köşeye sıkıştığı anda bile kaybetmediği rahatlığında, işini oyuna, oyunu işine çevirmek konusundaki ustalığında ve yaver giden şansında...
Hikâyenin başı ise o kadar güllük gülistanlık değil aslında. 1969 yılında Edirne’de müteahhit Ergün Ilıcalı ile kooperatifler il müdürü İlknur Ilıcalı’nın ikinci çocuğu olarak dünyaya geldi Acun Ilıcalı. İlkokuldan sonra Kadıköy Anadolu Lisesi’ni kazandı ve İstanbul’a anneannesinin yanına gönderildi. Derslerle ilgisi pek yoktu. Çalışsın diye onu odaya kapatırlardı, o kitaptaki harflerden lig kurup maç yaptırırdı. Nasıl olduysa İngilizce Öğretmenliği’ni kazandı ama yedi sekiz yılın sonunda okuldan atıldı.

Hayatının dönüm noktası
Ilıcalı’nın televizyonculuk macerası yakın arkadaşlarından Esat’la birlikte havaalanına giderken Show TV binasını görmeleriyle başladı. Show TV’nin mali kontrolörü İrfan Şahin aile dostuydu, onları İlker Yasin’le tanıştırdı. Aynı gün muhabirlik teklifi geldi. Maçlara bedava girecekti artık, ötesi var mıydı?
Ama çok daha fazlası oldu, Beşiktaş muhabiri olarak futbolcularla yaptığı röportajlarla yıldızı parladı, Televole’de Şansal Büyüka’nın gözde elemanı haline geldi.
2002’de ise hayatının bir yeni dönüm noktasına geldi: Dünya Kupası’na akredite olamadı ve hayal kırıklığından fırsat çıkarma özelliğini devreye sokarak kanala Televole’den ayrılıp kendi programını yapmayı önerdi: Acun Firarda.
İşte, Türkiye’nin futbol meraklısı olmayan kesiminin hayatına da dünyanın dört bir yanını dolaşıp plajlarda kızlarla konuşan şortlu çocuk bu şekilde girmiş oldu. Evinin, dolayısıyla bizim de evimizin salonunda dolaşır gibi geziniyordu ekranda. Yine de on yıl içinde nasıl bir televizyon fenomenine dönüşeceğini kestirmek pek mümkün değildi.

36 yaşında vergi rekortmeni
2005’te Acun Medya’yı kurdu, bir yıl sonra yine bir can sıkıntısı anında, programının çok geç yayına girmesine kafası bozularak ölü farelerin, öküz kafalarının, sineklenmiş meyvelerin cirit attığı Fear Factor’ı hazırladı. Geç yayınlanmak için geçerli bir sebebi olan program dört hafta birinci olunca da geldi ilk büyük prodüksiyonu olan Türkiye - Yunanistan Survivor’ı...
“Var mısın Yok musun” yarışmasını hazırlayıp sunarak şöhretini katlarken 36 yaşında vergi rekortmenleri listesinde görüyorduk ismini. Bir dizi Survivor’ı “Yetenek Sizsiniz Türkiye” izledi. “O Ses Türkiye”nin formatını başka biriyle anlaşma imzalanmasına çeyrek kala kaptı.
İki yarışmada da jüriye o güne kadar alışıldık formatların aksine “Pozitif enerji veren, yarışmacıları aşağılamayan bir jüri” formülünü uyguladı ve tutturdu.
İkinci evliliğinden iki kız çocuğu daha olan Acun Ilıcalı, küçüklerini seven, büyüklerini sayan, sıradan bir Türk evladı olarak arada sinir olunsa da beğeniliyor. Çapkınlıkları hoş görülüyor, Ferrari’sinde, uçağında, teknesinde kimsenin gözü kalmıyor, “Çok çalışıyor evladım, hakkıdır” durumunu bir şekilde kabul ettirdi.
Kendisine sorarsanız, ticari zekâsı olmadığı için geldi buralara... Hep arkadaşlarıyla birlikte çalıştığı için ve hâlâ ‘oyun oynadığı’ için... 2013’ü de TV8’in sahibi olarak kapatıyor işte... Oyuna devam...

EN ÇOK OKUNANLAR

KEŞFETYENİ

İlgili Haberler