19.05.2013 - 19:00 | Son Güncellenme:
SENEM AYDIN / senem.aydin@milliyet.com.tr
Eser Yenenler-İbrahim Büyükak-Oğuzhan Koç, Akatlar: “Yaklaşık 2 yıldır hep beraber Akatlar’da oturuyoruz. Şöhret olunca buralara taşınıp, ‘ünlü sakin’ olduk. İlk evimiz Bakırköy’deydi. Bakırköy’deki bütün minibüslerin havalı kornası vardır. ‘Baba’ filminin soundtrack müziğini çalarlar. Mesela bir abi, sabahları bizim evin altında sürekli kornaya basıyordu. Diyelim onunla uyanmadık, uçak iniyordu üzerimize. Yaşayan bir semt Bakırköy. Sonra Fulya’ya taşındık. 3 yıl da orada oturduk. Akatlar yeni muhit ve çok hakim değiliz. Genelde hep evdeyiz. Her şey çok sakin geliyor. Kediler, köpekler bile sakin. Kediye yemek veriyorsun mesela, ‘Daha iyisini yandaki evde yedim ama hadi ver bari!’ der gibi bakıyor.”
Esra Akkaya, Kalamış: ”Çocukken Kalamış’ta anneannem, kardeşi Müeyyet Teyzem, Şevket Eniştem, dayım, yengem ve kuzenlerimin oturduğu bir Yücesaz Apartmanı vardı. Minicik, yeşil bir apartman. Onun bahçesinde benim bir incir ağacım vardı. Kuzenler arasında ağaçları paylaşmıştık; çam ağacı Nilhan’ındı. Çocuklara; Özhan, Sarp ve Kaya’ya, küçük otlar düşmüştü. Ağaçlar biz büyüklerindi. Anneannem hepimizin eline peynir, ekmek, domates tutuştururdu. Biz de bahçeye dağılır, çocuk olmanın keyfini çıkarırdık. Yani Kalamış benim için bir özgürlük alanıydı ve kuzenlerle buluşma yeriydi. Sihirliydi, ‘Alice Harikalar Diyarında’ gibi bir yerdi. Şimdi de çok değişmedi. Sahil dolduruldu ama yine ağaç ve çimler var. Trafik hiçbir zaman İstanbul’un diğer taraflarında olduğu gibi değildir. Çoğu insan buradan taşınmadı. Deprem döneminde gidenler oldu ama sonra herkes geri geldi. Kalamışlı Kalamışlıdır. Artık bizim de burada kendi dükkanımız var. ‘Tatlı Huzur’ adında bir kafe açtık. Eşimle en büyük hayalimizi gerçekleştirmiş olduk. Benim için kafenin Kalamış’ta olması daha da anlamlı. Adı da o yüzden ‘Tatlı Huzur’.”
Özgür Masur, Nişantaşı: ”Burası benim için çok özel bir semt. Kendimi hem huzurlu hem de rahat hissediyorum. İşim ve evim burada. Bu da büyük şans. Ben kendi alanında yaşamayı seven biriyim. Gezip tozmaktan keyif almam. İşimin yoğunluğu da buna engel zaten. Bu yüzden de zaman zaman, fırsat bulduğum vakitlerde, sevdiğim dostlarımla hemen yakınlarda bir yerde buluşabiliyoruz. Bir de günün bitimine yakın, semt sakinlerinin daha yoğun olduğu başka bir kültürün insanı gelir buraya.”
Begüm Kütük, Bebek-Kuruçeşme: ”Bir İzmirli olarak İstanbul’a ilk geldiğimde, benzer özellikleri taşıması itibarıyla kendimi en rahat hissettiğim yer Bebek’ti. Bana sıcak ve yaşanılası gelmişti. Deniz kıyısında oluşu, semt sakinlerinin mahalle kültürünü koruma çabaları, herkesin birbirini tanıması, medeniyeti, benim kendimi evimde hissetmeme sebep oldu. Yazarken fark ettim ki, tam 12 yıl olmuş bu semte yerleşeli... Evlendikten sonra Kuruçeşme’ye taşınsam da Bebek-Kuruçeşme hattı semtim diyebilirim. En çok sahil kenarında yaptığım uzun yürüyüşler ve keyifli mola duraklarında tanıdıklarla geçirdiğim zaman beni mutlu ediyor. Hafta sonları çok kalabalık olduğu için bunaltıcı gelmeye başlasa da, hafta arası bir o kadar keyifli oluyor. Gündüz sahil kenarında yürümek, akşamüstü Bebek Parkı’nda çimlere serilip güneşi batırmayı çok severim. Erdil’le (Yaşaroğlu) sahilde yürüyüş yaparken ilk mola durağımız Bebek Kahve olur. Özcan Abi’nin Türk kahvesini içer, yürüşe devam ederiz. Dönüşte acıktıysak, Mangerie’de yemeğimizi yeriz. Ara sıra Happily Ever After’a uğrar, tatlı kaçamağı yaparız. Akşam keyfimiz yerindeyse Lucca’ya gider, bir şeyler içer, eve döneriz. Hafta sonları Kırıntı’nın kahvaltıları, Kitchenette’te akşamüstü kahveleri pek keyiflidir.”
Enis Arıkan, Bağdat Caddesi: “Caddebostan’da doğdum büyüdüm. Evim sahildeydi, karşısında da Maksim Gazinosu vardı. Geceleri uyumaz, balkonumdan açık havada şov yapan Metin Akpınar ve Zeki Alasya’yı izlerdim. Evimizin içinde yankılanırdı sesleri. Bizim yakanın tek eğlencesi oydu benim için. Yoksa her
zaman sessiz bir tatil beldesi gibiydi.
30 yıl geçirdiğim Bağdat Caddesi’nde belki çok şey değişti ama hep sakinliğini korudu. Güvenle, huzurla geçirebildiğim yıllarım yüzünden vazgeçemediğimdir Bağdat Caddesi. Kahvaltı için bu yakanın Cihangir’i olan Moda’da yeni açılan Van Kahvaltı Salonu’na gidiyorum. Yemek için her zaman Kırıntı’yı tercih ederim, oradaki hizmet ve lezzet her zaman başkadır. Tatlı delisi olduğumdan cheesecake ve brownie’yi,
yine Kırıntı’da yerim. Tatlıları eritmek içinse sahilde yürüyüş yapar, en son da Caddebos- tan Nero veya Starbucks’a kahve için uğrarım.”
Hande Soral, Galata: “3 senedir Galatalıyım. Benim için tarih, hayat, mimari, sanat demek burası. Sevdiğim şehirde hâlâ turist olabilmek demek. Bakkalım, manavım, kafem burada, bir adım ötede. Çok keyifli, dolu dolu bir yer. Sabah kahvaltısını burada yapıyor ve akşamüstü vakitlerimi burada geçiriyorum. Alışverişe çıkmak için de en güzel yer ayrıca, muhteşem butikler var. Ve benim için en özel olanı, terasımda vakit geçirmek. Oradan Galata Kulesi ayrı bir güzel görünüyor.”
Selçuk Yöntem, Cihangir: ”Ortaokul yıllarımda Cihangir’e, bir arkadaşımda yatıya kalmaya gelirdim. Çok güzel hatırlıyorum o günleri. 2000’den sonra buraya taşındım, yaşamaya başladıktan sonra boyut değiştirdiğini fark ettim. Şehrin şirin bir yeri oldu. Çok fazla vakit geçiriyorum burada. ‘Kafeler cenneti’ gibi. Akşam dostlarla yemek yiyoruz, ben de bu süreçte ufak mutlu anları yakalamaya çalışıyorum. Cihangir çizgisini koruyor. Yalnız burada yaşayan ünlüleri görmeye gelen insanlardan dolayı biraz kalabalıklaştı.”
Keremcem, Ortaköy: ”Daha 1 ay oldu Ortaköy’e taşınalı. Tebdil-i mekânda ferahlık vardır. 13 yıldır İstanbul’dayım ve bu 8’inci evim. Ortaköy hem lokasyon olarak merkezi hem de Boğaz’a yakın...
24 saat yaşayan ama yormayan bir yer. Yoğun- luktan çok
vakit geçirme fırsatım olmadı ama sahile inip yürümeyi seviyorum.”