Vedat Milor

Vedat Milor

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bu yazıyı 23 Aralık 2012 günü Kaliforniya Berkeley’de öğrencilik günlerimin favori kahvesinde yazıyorum. Aradan çeyrek yüzyıl geçti, buranın adı Roma yerine Strada oldu ama sanki yüzler hiç değişmedi. Çalışanlar hep Meksikalı. Maalesef şu anda okul tatil olduğu için cıvıl cıvıl gençler yok. Daha çok suratı asık, yalnız olduğu belli olan orta yaş üzeri kadın ve erkekler. Dışarıda da hava grinin grisi, yağmur dinmek bilmiyor.
Bu durumda insan hülyalara dalıyor.
Benim de aklıma hep güzel hava ve yaz tatili planları yapmak geliyor.
İşte aklımdan geçenler:

1. ÜLKEMİZ
Nedense Bodrum, Türkbükü, Alaçatı falan çekmiyor beni. Nişantaşı’na giderim daha iyi. Kastamonu ve civarındaki yayla köylerini düşünüyorum. Yüzüm gülüyor. Taşköprü’de kuzu yesek, Linda’ya ve Ceylan’a harika etli ekmek yedirsem. Sonra Konya ve Meram Bağı. Ailemin adını taşıyan Mecidiyezade Camii’sini ziyaret ederiz. Bulursak küflü peynirden Konya pidesi ve Ali Baba’dan kuzu fırın yeriz. Büyük dedem Mustafa Ulusan müderristi, ilk meclislerde hep bulunurdu. Sofu değildi. Kimbilir Meram Bağları’ndaki yazlıkta şarabını yudumlarken, memleketin geleceği hakkında neler düşünüyordu? Sonra aklıma Urfa geliyor. Özellikle de çarşısı. Ceylan görse ve o mistik havayı içine çekse. Nefis ciğer kebabıyla başlasak güne ve o harika biberleri çarşıdaki esnaf gibi ekmek bana bana yesek. Sonra da gerçek bir taş konakta geceleyip, akşam o harika kebapların yanında güzel Boğazkere şaraplarını yudumlasak.
İlle deniz diye tutturur benim hanım. O zaman neden Karaburun olmasın? Ata’nın yerini çok sevmiştim. Urla, Seferihisar falan oralarda da çok lezzetli yeniyor ama özellikle evlerde.
Bir de Seferihisar’da Neriman Tokdil Taş Fırını öyle bir gevrek yapıyor ki biz İstanbul’da iyi ki simit diyoruz çünkü iki farklı lezzet söz konusu. O taş fırının gevreği, yanında tam yağlı Ezine beyaz ve yeni demlenmiş tavşan kanı çay.
Bana göre dünyanın en güzel kahvaltısı.

2. İTALYA
Nedense Ligurya ve Cinque Terre geliyor aklıma. En son 2001’de oradaydık. Hanımın hesaplarına göre Ceylan’ın tohumları orada Monterosso Köyü’nde atılmış. Monterosso adam gibi oteli olan ve denize kolay girilen beş koy arasında tek. Koy diyorum ama bildiğimiz koy değil. Tanrı birazcık kayırmış buraları. İnsanlar da ona ihanet etmemiş, harika pastel renkli taş evlerle döşemiş her yamacı, rüya gibi. O kadar güzel ve doğal ki insanın kendini çimdiklemesi gerekiyor, gerçek olduğuna inanmak için.
Yemek-şarap da iyi buralarda. San Remo’nun o harika kırmızı karidesi, minicik taze kalamarlar, makine
değmeden hazırlanan fesleğenli ve cevizli makarna sosları. Harikulade
ve lezzetli Toskana’dan farklı zeytinyağları.
Vermentino ve Pignato üzümlerinden taze, diri, canlı, salinitesi kıvamında ve deniz ürünleriyle çok iyi giden ucuz şaraplar.
Tek korkum hamımın gene hamile kalması!

3.İSPANYA
Ekonomik kriz butik otel fiyatlarını aşağı çekti. Katalunya-Costa Brava’da dört kişilik bir ailenin rahatça 120 euro’ya kalacağı tarihi taş konaklardan bozma butik oteller var. Döşemeler zevkli ve antika. Jakuzi falan var odalarda.
Aqua Blava Plajı’na 20 dakika ve etraf yemyeşil. Kanımca şu anda Avrupa’da fiyat-kalite açısından en iyi yemek İspanya’da. Bu civarda benim çok sevdiğim lokantalar var. Llafranc’taki Simpson’da iki kişi, güzel bir şişe şarapla, tıka başa yesek 70 euro’ya çıkıyoruz. Öğlen tabii çok daha ucuza, temiz midye yemekleri yiyip, roze şarap veya bira içebilirsiniz. Barcelona uzak değil. Arkadaşım Josep Vilella orada güzel manzaralı La Venta Lokantası’nı satın aldı ve eminim zaten yüksek olan standardı daha çok yükselecek. Haziranda gidersek Kanarya Adaları’nın o çok ünlü (Gerçeğini sadece emektar balıkçılar yapıyormuş, lokantalar için zahmetliymiş) ıstakoz yahnisini hazırlatacak bize. Islak, karanlık ve soğuk havada hayal kurmak ne güzel. İnsanın için ısınıyor, sinirleri gevşiyor.
2013’de tüm hayallerinizin gerçek olmasını dilerim.