Vedat Milor

Vedat Milor

Tüm Yazıları

La Porta tipik bir aile lokantası. Toscana’da. Çok iyi şarap yetişen bir bölge olan Montepulciano kasabasına çok yakın küçük bir köyün girişindeki lokanta 5-6 masadan ibaret
Bazı lokantalar var ki insanın onlarla kurduğu bağ bir başka oluyor. Temelde müşteri ile lokanta arasındaki ilişki ticari bir ilişki. Her ticari ilişki gibi ne alıp verdiğinin hesabını soğukkanlı bir şekilde yaparsın.
Duygulara fazla yer yoktur.
Ama her zaman böyle olmuyor. Yani bazı lokantalar ile adeta bir gönül bağı kuruyoruz.
Benim için bu tip 2-3 lokanta var İstanbul’da.
Ama işin ilginç tarafı yurt dışında da var.
Özellikle de İtalya’da.
Bunlardan bir tanesi La Porta.
Toscana’da. Çok iyi şarap yetişen bir bölge olan Montepulciano Kasabası’na çok yakın küçük bir köyde.
Köyün adı Montichiello.
La Porta köyün hemen girişinde. Montichiello tepelerde kurulmuş ve lokantanın terasında biranızı yudumlayıp vadinin berisindeki üzüm bağlarını ve selvi ağaçlarını seyrederken kendinizi mutlu ve özgür hissediyorsunuz.
Benim burayı son ziyaretimde hava yağışlı değil ama soğuk.
Olsun. 5-6 tahta masadan ibaret La Porta sıcacık. Tipik bir İtalyan osteria burası. Aile lokantası. Yörenin ev yemekleri.

Haberin Devamı

Rakip kasabanın şarabı
Daria beni ve eşimi iyi tanıyor. Sevgili okuyucularımdan biri, sağ olsun, burayı ziyaret ettiğinde İtalya kitabımı yanında getirmiş ve La Porta ile ilgili bölümü çevirmiş.
Hemen şarap listesini önüme koyuyor Daria.
Montepulciano’da tabii Vino Nobile di Montepulciano içilir.
Ama listede 2004 Poggio Di Sotto Brunello şarabını görüyorum. İtalya’nın (yani dünyanın) en iyi şaraplarından biri. Çok iyi bir seneden. 100 euro. Herhalde mucizevi bir şekilde ithal edilse bizde 1700 TL’ye falan satılır lokantalarda.
Brunello Montepulciano’ya yarım saat mesafede Montalcino Kasabası civarındaki bağlardan geliyor. Bu ikisi arasındaki rekabet Cim Bom ile Fener gibi.
Ama GS ile Fener birbirinden oyuncu transfer etmiyor mu? Ediyor.
Daria da Sezar’ın hakkı Sezar’a diyerek rakip kasabanın şarabını listeye almış.
Paraya kıyıp ısmarlıyorum.
“Bugün mutlak yöre bifteğini yemelisin” diyor Daria.
“Tamam, aç geldik, buradan da dört saat yolumuz var, akşam yemeği yemeyeceğim” diyorum.
“Ben seni doyururum” diyor.
İlk olarak masamıza gönderdiği bulut gibi hafif bir tart. Sebzeli. İtalyancası ‘tortino di verdure’. Etrafında da krema ile karıştırılıp eritilmiş pecorino peyniri var. Üzerine de trüf rendelenmiş.
Allah için İtalyanlar hamur açmayı biliyor.
Arkasından çok özel bir prosutto (prosciutto) tabağı geliyor. Cinta Senese denen ve nesli nerede ise tükenmiş, doğal otlayan ve o yüzden eti şeker gibi olan bir domuz türü. Eğer bir itirazınız yoksa tavsiye ederim. Yoksa peynir tabağı isteyin çünkü bu lokantada yörede yapılan tam yağlı pecorino bulunuyor.

Haberin Devamı

Biftek yağsız ama yavan değil
İtalya’da hemen her yöreye özgü farklı makarna biçimleri var. Burada pici denen içi boş, ince boru şeklindeki makarna ünlü. Sadece un ve su ile açılıyor. La Porta makine kullanmadan kendi makarnasını kendisi yapıyor.
İki ayrı pici getiriyor önümüze Daria paylaşmamız için. Bir tanesi kiraz domates, hafif acı biber ve sarımsaklı. Diğeri ise uzun süre pişmiş ördek ragu ile. İkisi de mükemmel.
İyi ki aç gelmişiz çünkü Bistecca Fiorentina denen bir kiloluk biftek süper. Chiannina denen ve sadece bölgede bulunan özel ve yağsız bir sığır cinsinden. Yağsız ama yavan değil. Doğal otlamış. Et yoğun. Yanında haşlanmış fasulye ve sote patates ile sunuluyor. Fasulye ince kabuklu, patates ise özellikle lezzetli. Üzerine kekik ekilmiş ve deniz tuzu serpilmiş. İtalyanlar bu tip detaylara çok önem veriyor.

Haberin Devamı

İşin sırrı kremada
“Artık tatlıya yerimiz kalmadı” diyoruz. “Olmaz” diyor Daria ve önümüze panna cotta geliyor. Yanında böğürtlen ile. Bir lokma alıyorum. Olmaz böyle şey! Nasıl bu kadar lezzetli olabilir bu panna cotta?
“Kullanılan krema işin sırrı” diyor Daria. “Tamamen doğal”.
Acı espresso’larımızı içiyoruz. Sıra hesap ödemeye geliyor.
200 euro civarı bekliyorum. Yarısı şarap.
Daria gülerek yanıma geliyor. “Bugün bendensin” diyor.
Bayağı şaşırıyorum. Hani ülkemde olsam şaşırmam ve kabul etmem. Ama yurt dışında?
Benden hiçbir beklentisi olmayan bir mekanda?
Gözlerinin içine bakıyorum Daria’nın. Cömertliğini geri çevirmek kabalık olacak.
Yarı mırıldanır bir şekilde “Ama Daria” diyorum, “Baştan söylesen pahalı şarap ısmarlamazdım.”
“İşte ben de ondan korktuğum için söylemedim”, diyor!

iTALYAN MiSAFiRPERVERLiĞi