04.05.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:
TÜRKER KARAPINAR turkerkarapinar@gmail.com
Özellikle 12 Eylül sonrasında yargının ülke üzerinde kararları kadar tutumuyla da etkili olduğu bir dönem başladı. Bugünlere kadar uzanan dönemde, onlarca yargıç, yargı kurumlarının başkanları dönem dönem konuşmaları ve kararlarıyla gündeme geldi. Yargı organlarının kuruluş yıldönümlerinde yapılan konuşmalar,
o dönemin başkanının manşetlere taşınmasını sağladı. Manşetlerdeki isimler başkanların görev süresi bittikçe değişti. Ancak geçen bütün o yıllarda karşı oyları, kimliği, açıklamaları ve suskunluğuyla
hep gündemde olan bir isim hiç değişmedi: Haşim Kılıç.
Basamakları hızlı tırmandı
1961’de Anayasa Mahkemesi kurulurken Haşim Kılıç ilkokulda okumaktaydı. 13 Mart 1950’de Kırşehir Çiçekdağı’nda doğan Kılıç’ın idealinde, Anadolu bozkırında doğmuş, okumaya sevdalı her çocuk gibi “zincirleri kırmak” vardı. Büyük kent, üniversite, maaşlı bir iş ve “memlekete hizmet”...
Kırşehir’de doğdu Kılıç ama aslında ailesi Yozgat Yerköy’lüydü. Kılıç da üniversiteye kadar Yerköy’de okudu ve 1968’de hayaline kavuştu: Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’ni kazandı.
68 gençliği İstanbul ve Ankara’da bir döneme damgasını vururken, Kılıç
ilk kez burada ideolojik kimliğini ete kemiğe büründürdü. Dünya görüşü doğrultusunda etkinliklere katılıyor, önemli bulduğu isimleri izliyor ve muhafazakar çevrenin içinde dünya görüşünü şekillendiriyordu.
1972’de üniversiteden mezun oldu. 1974’te ise Sayıştay yılları başladı.
Artık Sayıştay denetçi yardımcısıydı. Basamakları hızlı tırmandı. Denetçi, başdenetçi unvanlarını aldıktan sonra 1985’te Sayıştay üyeliğine atandı.
Henüz beş yıllık üyeyken ismi Sayıştay’ın hatrı sayılır üyeleri arasında geçti. Anayasa Mahkemesi üyeliğine Sayıştay kontenjanından seçilebilmek
için aday oldu. Sayıştay’daki seçimde en çok oy alan üç üyeden biriydi. Ancak Cumhurbaşkanlığı’na ismi gönderilen üç üye arasında en az oyu alan isimdi.
Dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal, bugün hâlâ tartışılan kararını verdi. Haşim Kılıç henüz 40 yaşında Anayasa Mahkemesi üyesi oldu. Üyelerin görev süresi o dönemde sınırlı olmadığından emekli olacağı 65 yaşına kadar önünde
25 yıllık bir süre vardı. Kılıç üyeliğe seçilir seçilmez Özal’a eleştiriler başladı. Kılıç’ın tarikat üyesi olduğundan günah olduğu için evinde televizyon bile bulunmadığına, Kılıç’ın laikliğe inanmadığına kadar uzandı eleştiriler.
Tartışmalı bir kariyer
Özal’ın evinde televizyon bulunmadığı eleştirilerine karşı “Evine baktırdım, anteni var” dediği, Kılıç’ın “Laik misiniz?” sorusuna “yanıt vermediği” noktasına kadar uzandı haber ve yazılar. Cübbe giydiği törende Yargıtay ve Danıştay başkanının bulunmaması bundandı. Törenin sonunda ise Kılıç’a ilk tebrik Özal’dandı.
Cübbeyi giymesine rağmen tartışmalar bitmedi. Bu kez hukuk fakültesini bitirmemesi tartışılmaya başladı. Bu tartışmanın yansımaları 24 yıla uzanacaktı.
Kılıç üyeliği boyunca, laiklikle ilgili “şahin” tutumları bilinen başkanlarla çalıştı. Necdet Darıcıoğlu, Yekta Güngör Özden, Ahmet Necdet Sezer, Mustafa Bumin ve Tülay Tuğcu’nun başkanlıkları döneminde Kılıç hep oradaydı. 1999’dan sonra ise mahkemedeki ikinci adamdı. Sezer, Bumin ve Tuğcu’nun başkanlıkları döneminde, Güven Dinçer’den boşalan başkanvekilliği koltuğunda o vardı.
Kılıç’ın tartışmalarla başlayan Anayasa Mahkemesi kariyeri hep öyle devam etti.
28 Şubat döneminde, mahkemede gözlerin en fazla çevrildiği üyeydi. Refah Partisi’nin kapatılması davası da o dönem geldi. Sacit Adalı ile birlikte Refah Partisi’nin kapatılmasına karşı çıkan iki üyeden biri Kılıç’tı. Ve elbette “dönemin ruhu” özellikle Kılıç’ın “Partinin şiddet ve şeriatla bağı yok” ifadelerini içeren kararı nedeniyle bir kez daha eleştirilerin odağına gelmesine yol açacaktı. Fazilet Partisi’nin kapatılması davasında da kararı değişmedi. Ona göre partinin kapatılması demokrasiye aykırıydı.
Eleştiriler öyle bir noktaya ulaştı ki Kılıç, bu partilerle “içli-dışlı” sayıldı.
Her iki partinin kapatılmasına ilişkin iddianameyi hazırlayan Vural Savaş’ın bir TV programında, eve geldiğinde bir kadının kendisini görünce yere kapanıp kafasını halının altına sokmaya çalıştığını, kadının sara krizi geçirdiğini sandığını ancak sonradan başı açık olduğu için bunu yaptığını eşinin söylediğini, bu kadının Haşim Kılıç’ın eşi olduğunu o zaman öğrendiğini anlatması, Kılıç ile Savaş’ın karşı karşıya gelmesine neden olacaktı. Kılıç ve eşi, Savaş’a tazminat davası açtılar ve kazandılar.
Resepsiyonlar ve Kılıç
Kılıç sadece kararlarıyla değil, resepsiyonlarla da gündeme geldi. “Kamusal alanda başörtüsü takılamayacağı” yönündeki Anayasa Mahkemesi kararlarına Kılıç zaten karşıydı. Bu kararlar üniversitelerden havalimanlarına, kamu görevinden kutlamalara kadar başörtülülere kapıların kapatılmasına neden olmaktaydı. Yasaklar Anayasa Mahkemesi üyelerini de kapsamaktaydı. Bu nedenle resepsiyon davetlerin birçoğunu “eşsiz” aldı.
Bir keresinde eşiyle katıldığı resepsiyonda, gazeteciler resepsiyondaki tek başörtülünün eşi olduğunu fark edince oradan ayrılacak, aracına binerken kendisi ve eşini çekmek isteyen gazetecilere sert bir tepki verecekti. Yasağın kapsamı daralıp resepsiyonlara eşiyle birlikte gelmeye başladığında da haber olacaktı. 2006’da eşiyle geldiği resepsiyonda dönemin başkanı Tuğcu’nun eşiyle konuşması bile gazetecilerin dikkatini çekti.
Ak Parti iktidarı dönemi
Kılıç’ın tartışılması Ak Parti iktidara gelince de bitmedi. Ak Parti’nin ilk iktidar döneminde tartışmalar “kamusal alan”, “laiklik karşıtı uygulamalar” iddialarının etrafındaydı.
Dönemin Cumhurbaşkanı Sezer’in, 2003’te Cumhuriyet Bayramı için Kılıç’a eşsiz davetiye göndermesi büyük tartışma yarattı. Kılıç, başkanvekilliğini yaptığı Sezer’e tepkisini resepsiyona katılmayıp Cumhuriyet Bayramı’nı ise protokol yerine halkın arasında kutlayarak gösterdi.
Buna karşılık, bütün başkanlarla olduğu gibi Kılıç ile Sezer arasında da sıkı bir dostluk vardı ve bir yıl sonra Sezer, Kılıç’a da eşli davetiye gönderecekti. Ancak Kılıç’ın asıl zor dönemi Ak Parti’nin ikinci iktidar döneminde başladı. Önce cumhurbaşkanlığı seçimi ve
367 tartışması, sonra üniversitelerdeki başörtüsü yasağı Anayasa Mahkemesi’ne taşındı. Kılıç bu kararların hepsinde muhalif kalacaktı. 367 kararında ve türban serbestisi ile ilgili karardaki muhalefet şerhlerinde ise özgürlüklerden ve mahkemenin kanun koyucunun yerine geçemeyeceğinden bahsetti.
Bu davaların hemen ardından Ak Parti aleyhine açılan kapatma davası başladı. Kapatılmaya ve yaptırım uygulanmasına karşı çıkan tek üye de Haşim Kılıç olacaktı. Refah ve Fazilet partilerinin kapatılmaları davalarında karşı oy kullanan Sacit Adalı bile Hazine yardımından yoksun bırakma yönünde oy kullanırken, Kılıç belirleyici oyu kullanıp partinin kapatılmasının önünde duracaktı.
Yeniden başkan seçildi
Tartışmalı dönemler Kılıç ile mahkeme üyelerinin arasını açmadı. Üyelerin sevdiği Kılıç, bu sayede başkanvekilliğini uzun süre devam ettirdi. Bu çizgi 2007’de Kılıç’a başkanlığı da getirdi. Ağırlığı Sezer tarafından seçilen üyelerin oluşturduğu mahkeme, 2007’deki seçimde herkesi şaşırtarak başkanlığa Kılıç’ı seçti.
Kılıç da 2008’deki Ak Parti kapatma davası bittikten sonra Anayasa Mahkemesi üyelerinin uzun süredir hayalini kurduğu düzenlemeler için harekete geçti. AİHM tipi bir mahkeme olmak için uzun yıllar önce taslak çalışmaları yapmışlardı. Bu taslak 2010’da hükümetçe önemli ölçüde benimsendi. Anayasa Mahkemesi artık bütün yargı organlarının itirazına rağmen bireysel başvuruları kabul etme yetkisine sahip mahkemeydi. Mahkemenin 11 üyeli yapısı da değişmiş, baştan başa yenilenmişti.
Bu dönemde Cumhurbaşkanı Gül’ün atadığı tüm üyelerde Kılıç’ın referansının arandığı iddia edildi. 2011’deki başkanlık seçimi böylece çok daha kolay geçti. Kılıç yeniden mahkemenin zirvesindeydi.
(Soldan sağa) Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, 24 Nisan’da yapılan
Anayasa Mahkemesi’nin 52’nci kuruluş yıldönümü töreninde bir arada.
Eleştirilmeye fazlasıyla alışkındı
Kılıç’ın “Muhafazakar, liberal, demokrat” olarak özetlenen çizgisine yönelik en büyük eleştiriler Kürt orijinli ve sosyalist partilerin kapatma davalarında verdiği kararlar nedeniyle geldi. Kılıç DEHAP, HADEP, DTP, EMEP, HEP, STP kapatma davalarında hep kapatma yönünde oy verdi. Bu oylarını “şiddetle ilişkili olmak” kriterini ileri sürerek savundu. Ak Parti dönemindeki 4+4+4 başta olmak üzere kritik düzenlemelerin hemen hepsinde iptal istemlerine karşı çıkmasıyla da eleştirildi.
Kılıç bir yandan bu eleştirilere uğrarken, diğer yandan hükümeti eleştirmeye başladı. Yeni anayasa çalışmalarının yapılış biçimini ilk olarak 2010’da eleştirdi. Bireysel başvuru yoluyla mahkemeye gelen Twitter’a erişim yasağının kaldırılması ve HSYK’nın yapısını değiştiren kanunun Adalet Bakanı’na verilen yetkilerini düzenleyen hükümlerini iptal etmesine ilişkin son kararlarında ise hükümetin eleştirilerinin odağına oturdu. Tutuklu vekillere özgürlük kapısını açan karardan sonra alkışlanan mahkeme bu sefer çok sert biçimde eleştirildi.
Köprüleri atan konuşma
Kılıç bu eleştirilere Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş yıldönümünde yanıt verdi. Bu yanıtındaki “Gücün ve şartların etkisiyle gömlek değiştiren bir karakterin sahibi olamayız” eleştirisi ise köprülerin yıkılması ile eşdeğerdi.
Bir anda İBDA-C lideri ile çekilmiş fotoğrafları sosyal medyada yer buldu, mahkemenin yeni bir vesayet rejiminin bekçiliğine soyunduğu söylendi. Kuruluş yıldönümü için salona çağrılan liderlere ders verir gibi konuşan eski başkanlara yönelik tepkileri anımsatıldı. En çok cumhurbaşkanlığı adaylığına hazırlandığı eleştirileri yapıldı. Fakat, Kılıç eleştirilmeye zaten alışkındı. Alışkın olmadığı eleştirildiği rollerin farklılaşmasıydı.
Kılıç’ın 24 yıldır süren Anayasa Mahkemesi maratonu önümüzdeki yıl bitecek. Çeyrek asırlık, yakın tarihin bütün izlerini taşıyan bir kariyer sona erecek.