07.08.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:
Ancak, Büyükadada sadece ev sahibi olanlarla ev kiralayanlar yaşamıyor. Yaz aylarında, özellikle hafta sonları çok sayıda günübirlik ziyaretçi geliyor, gidiyor. Günübirlikçiler arasında orta ve ortanın üzerinde gelir grubundakilerin sayısı az. Çoğunluk orta ve alt gelir grubundakiler. Bu nedenle günübirlikçiler ya yiyeceklerini içeceklerini birlikte getiriyor ya da ayaküstü servis yapan yerlerde yiyip içiyor.Büyükadadaki lokantalar vapur iskelesinin hemen yanındaki Gülistan Caddesi üzerinde, deniz ve yol kenarında sıralanmış. Bunların hepsi birbirine benzeyen orta sınıf lokantalar. Eskiden Rumlar tarafından işletilen bu lokantaların sahipleri şimdilerde denizi yeni gören "Anadolu çocukları" "gibi yaparak", "balık lokantası işletir gibi" yaparak lokanta işletiyorlar.Adada yazı geçirenlerin ve günübirlik gidenlerin uğrayabilecekleri yerlerin sayısı az. Büyükada yaşam tarzıyla İstanbuldan farklı bir yer... Her şeyden önce Büyükadada ev sahibi olanlar veya yazlık kiralayarak yazı geçirenler belli bir gelir çizgisinin üzerinde, yaşam hakkındaki değerleri ve bekleyişleri farklı olanlar. Bu nedenle Büyükadadaki lokantalar, kahveler, manavlar, bakkallar, kasaplar, balıkçılar da bu kesimin talebine göre faaliyet gösteriyor. Bu yıl, Gülistan Caddesi üzerinde, "Büyükada tipi balıkçı lokantaları" arasında Yaman Vuran, farklı bir lokanta açmış. Yol üzerinde, bembeyaz dekore edilen bu lokantanın ismi Yaman. Hem alt katında hem üst katında tertemiz, beyaz örtülü masalar, rahat oturma bölümleri var. Mutfağı düzenli ve pırıl pırıl. Zengin bir mönüye sahip. Akşam yemek servisinden sonra kahve ve bar olarak müşteri kabul ediyorlar. Güzel müzik yapıyorlar. Kahve servisi usulüne uygun Büyükada meydanında, saat kulesinin hemen arkasındaki Düz Sokakın başında bulunan Sinek Cafe ise, Büyükadanın klasiği olma yolunda. Nilay ve Ali Arman ile Nilgün ve Osman Mısırlının altı yıl önce açtığı Sinek Cafenin çizgisi aşağıya inmiyor. Her yıl biraz daha yukarı çıkıyor. Geçen hafta sonu sabah kahvaltısı servislerini izledim. Bayıldım. Bizde yabancıların işlettiği pahalı otellerde bile Sinek Cafedekine benzer kaliteli ve özenli servise rastlayamazsınız. Bir Türk kahvesi istiyorsunuz; yuvarlak bir tepsi üzerine kahve fincanını, bir küçük bardak su, fincanın tabağının yanına bir küçük kurabiye ve bir küçük vazo içinde çiçek yerleştirerek masanın üzerine koyuyorlar. Sade kahve servisi mi böyle? Müşteri ne ister ise özenle hizmet veriyorlar. Alt katta açık bir mutfakları ve küçük bar tezgahları var. Üst katta salonun ortasında kocaman bir masa bulunuyor. Her gidişimde arkadaşlarımla bu masanın etrafına dizilerek yemek yemeyi hayal ederim. Sinek Cafenin sahip ve işletmecileri bembeyaz önlüklerini kuşanarak alt kattaki açık mutfakta sandviç, hafif yiyecekler, makarna, hatta deniz ürünleri güveç hazırlıyorlar. Sandviç ve hafif yiyeceklerin porsiyonu 10 milyon lira dolayında.Gün boyu kaldırım üzerine dizili ufak masalardaki servis, gecenin ilerleyen saatlerinde müşteri sayısı artınca, trafiğe kapalı olan yola yayılıyor. Sinek Cafenin önü geceleri cıvıl cıvıl oluyor.Sinek Cafede müşteriler, Batı ülkelerindeki kahvelerde olduğu gibi, günlük gazeteleri, haftalık dergileri okuma şansına sahip.Büyükadaya yolunuz düşer ise Yamana ve Sinek Cafeye mutlaka uğrayın.Bir yere daha uğrayın: 1911 yılında Müşir Sakızlı Kazım Paşanın Kaludi Laskaris kalfaya yaptırdığı dört katlı ahşap Splendid Palasa... Şimdiki sahibi Münir Hamamcıoğlunun pırıl pırıl boyattığı oteli size, 34 yıldır müdürlük yapan Ömer Hayyam gezdirsin. Geçen yıl benim ısrarımla çoğalttıkları, yıllar önce yapılmış art deco otel afişinden 10 milyon liraya bir tane satın alabilirsiniz. Bahçede de çay, kahve içebilirsiniz. Splendid Palası da ihmal etmeyin