Ailenizin şeysi ve onun şeysiAnnesini cebinde taşıyan "oğlan çocuğu" sevimliliği bitti. Ahlaklı Türk mankeni Şıkel, onu "gerçek erkek" yaptı. "Bataklıkta karşılaşmış iki temiz aile çocuğu" kumpanyasının gerisinde ne var peki?Bu piyasadan kimseyle evlenmem" diyerek yüksek ahlakıyla kendini izleyen bütün teyzelerini etkileyen ve ona yaklaşmaya çalışan kızlara da bir zorunlu ahlaki güzergah gösteren Beyazıt Öztürk, mahalleden bir kız sevdi. Elbette kız, akça pakça bir anaokulu öğretmeni değil, bacağını havaya kaldırmayı bale zannedenleri
son derece etkileyen gösterileriyle mankenler arasından "elit manken" olarak sıyrılan Çağla Şıkel oldu. Böylece çapraz ateş "düzeyli" ilişki açıklamaları verilmeye başlandı. Oysa fon değişmemişti.
Bir imaj birleştirme projesi
Yine insanların masaların tepesinden başka bir yerde dans edemediği Etiler mezrasında, yine koşar adım anlatılıyordu nasıl "başka türlü bir ilişki" yaşamakta oldukları. Değişen tek şey, artık öyle gevrek gevrek gülünmemesi, ilişkinin "ciddiyetinin" yüzlerde "başı bağlanmış" bir sükunetle ifade edilmesiydi.
Alem böyle "düzey" görmemişti. Öyle ki kendileri, diplomatik misyonlar aracılığıyla görüşüyor, buluşmalarında uluslararası gözlemciler
bulunduruyor olabilirlerdi. O kadar yani!
Gitgide düzey meselesi o denli baskın bir hale geldi ki, sanki bu "temiz" gençler birbirine aşık değillerdi de, iki tane "ailenizin şeysi" olarak, soğukkanlı bir "imaj birleştirme projesinin" mimarlığını üstlenmenin sorumluluğuyla bir arada bulunuyorlardı. Onların bir araya gelmesi zorunluydu sanki. Açıklamalar, "Bu çamur deryasında açmış iki beyaz gülüz" coşkusuna ulaştığında artık acil bir evlilik planının imaları yapılmaya başlanmıştı. Hatta Beyazıt Öztürk, "Ben Çağla’nın ailesini seviyorum" demeye vardırdı işi.
Ben bir küçük cezveyim
Çağla Şıkel de boş durmuyordu tabii. O da "aile yapılarının birbirine ne kadar uygun olduğunu" gözü açılmamış köy kızı saflığında beyan etmeliydi. Beyazıt Öztürk, muhtemelen beraber çıkılacak bir tatil için "Ben Çağla’nın ailesinden böyle bir şey için izin isteyemem. Bu kadar kısa bir ilişkide yüzsüzlük olur" diyerek Keloğlan pürüzsüzlüğüne eriyordu.
Magazin programları ise bu "temiz" ilişkinin haberini yaparken çocukların da izleyebileceği bir aile filmi yayınlamanın huzurlu neşesini yaşıyordu sanki. Türk halkının nicedir açlığını çektiği "Örnek Türk İlişkisi" böylece kuruldu. Beyazıt Öztürk, Türk mankeninin güzel ahlaklısını severdi! Balerin manken ise, eski ilişkilerinin bitiş nedenlerini son derece "derin mantık" çerçevesinde açıklayarak hâlâ "tertemiz bir aile kızı" olduğunu ispatlıyordu. İlişkinin her iki tarafı da "Ben bir küçük cezveyim, elden ele gezmeyim" şirinliğine ulaştığında artık "üçüncü kişiler için yüksek ahlaklı aşk fragmanı" tamamlanmıştı.
Magazin programları Beyaz ile Çağla Şıkel’in "temiz" ilişkisinin haberini yaparken çocukların da izleyebileceği bir aile filmi yayınlamanın huzurlu neşesini yaşıyor sanki. Türk halkının nicedir açlığını çektiği "Örnek Türk İlişkisi" bu ikili sayesinde kurulmuş oluyorduErkekler leke tutmazBeyazıt Öztürk, neden hep deterjan reklamlarına çıkar?
O reklamlarda neden beyaz bir ışık yumağı olarak sergilenir? (Bu soruları kenara koyun!)
En başından beri "annesini cebinde taşıyan" fırlama çocuk değil miydi o? Evin çocuğu imgesine sığışmak için gitgide daha "terbiyeli" hale gelen esprileri bir yana ama, programlarına çıkan kadınlara "sırnaşmasının" ardında "eve gelen teyzelerin kucağına oturma" hali yok muydu? Programına katılan kadınlar da bu sırnaşmaları "komşunun bana aşık küçük oğlunun şirinlikleri" olarak algılayıp rahatlamıyorlar mıydı? O bir erkek değildi nasılsa, bir oğlan çocuğuydu. Demet Şener’le birlikteyken de bu yüzden rahatlıkla "kötü kızlar tarafından kandırılmış oğlumuz" rolüne çıkabilirdi. Reha Muhtar’ın yaptığı "Demet Şener’le kim yattı?" gibi bir programa diğer milli komedyenlerimizle birlikte katıldığında hınzır hınzır gülümseyip "Yattım ama abi biliyorsun işte!" cümlesini ima ederdi ve biz ona bir şey diyemezdik. O saf bir aile çocuğuydu; "yırtık" kızlar onu kolundan tutup götürmüştü. Ne yapsındı? Bu kadar "saflık" arasında Beyazıt Öztürk, son hareketleriyle de tamamlanacak bir biçimde şöyle diyordu aslında:
"Erkekler leke tutmaz abi!"
"Elimin kiri" ilişkiler ayrıydı, Çağla Şıkel ayrı!
Bu yüzden deterjan reklamlarında üzerinde kör edici parlaklıktaki beyazlıkta bir tek leke bulamazdınız.
Bir lekenin olduğunu ispat edemezdiniz.
Saylanmaz!Bu iki yüzlü ahlak nasıl şizoid bir şeydir efendiler? Oğlan çocukları nasıl olur da bir kadında bütün yaşadıklarını "temize" çekerek diğer kadınlar için "Saylanmaz!" diyebilirler? Bütün o "saylanmayan" kadınların bu saçmalığa isyan etmemesinin sebebi, bir erkeğin de kendilerini seçip evlilik adlı ahlak madalyasıyla onore etmesini beklemeleri midir aslında? Bu yalandan ikili operasyonla geçmişler "çamaşır suyuna" mı yatırılır? Yani alan memnun veren memnun mudur aslında?
Annenin akıbetiTek kişilik bir Ödip Kompleksi Kumpanyası gibi görünen Beyazıt Öztürk, şimdi "esas" kadını bulduğunda bugüne kadar "ailenizin şeysi" olmak için hep cebinde taşıdığı annesini ne yapacak peki? Annesi buna ne diyecek? Zira bu hayattan biraz anlayan herkes bilir ki, babasını kaybetmiş oğlan çocukları annelerinin bir şekilde kocası haline gelirler ve anneler bir başka kadın için terk edilmeyi öyle kolay kolay kabul etmezler. Bir noktada "temiz aile kızı" meselesi de çözmez bu derin psikolojik muammayı. Şimdi birden "akıllı uslu erkek" rolüne çıkan Beyazıt Öztürk’ün bugüne kadar annesinin varlığı sebebiyle rahat davrandığı ilişkiler galiba topyekun değişecek. Artık "gerçek bir erkek" olduğu için programa gelen teyzeler, onu kucağına oturtmayacak. "Ailemizin şımarık oğlan çocuğu" olan Beyaz, bakalım şimdi nasıl bir psikolojik rolün içine sığışacak?
PAZAR