Pazar "Alaaddin'in sihirli lambası varsa benim de sihirli darbukam var"

"Alaaddin'in sihirli lambası varsa benim de sihirli darbukam var"

05.06.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

Burhan Öçal önümüzdeki hafta yeni albümünü çıkaracak, konser verecek. Dünyanın perküsyon ustası olarak tanıdığı Öçal: "Ben yıllardır bunu etüt ediyorum. Adamlar dümbelekçi deyip geçiyorlar. Bir darbukayla olur mu bu iş? Ayrıca bu öyle bir alet ki içinde melekler, şeytanlar var. Darbuka sayesinde ben her yere girdim, saraylara, batakhanelere..."

Alaaddinin sihirli lambası varsa benim de sihirli darbukam var

aslicak@milliyet.com.tr axpaz021.jpg Neredeyse dünyanın her yerinde, Sting'den Miles Davis'e kadar birçok ünlü sanatçıyla, grupla birlikte çaldı. Sting'in ona imparator dediği söyleniyor. 10 dakikalık şov için çıktığı sahnelerde yarım saat kaldığı, ünlülerin onunla aynı sahneye çıkmak istemediği, "Şovumuzu çalarsın" dedikleri biliniyor.Onunla ilgili efsaneler var. İşiyle ilgili değil, kadınlarla ilgili. En ilginci sadece kadınların telefon numaralarını kaydetmek için ayrı bir cep telefonu hattı olması. Doğru mu değil mi, soramıyoruz; müzik şirketi kadınlar hakkında konuşmasını yasaklamış. Vardır bir bildikleri. Ne yazık ki bir hata yapıyorum ve darbukaya, vurmalılara olan ilgimi anlatıyorum. Ben bir-iki ukalalık ettikten sonra "Sana bayıldım" diyor. Ve başlıyor müzik konuşmaya, tekniklerini anlatmaya. Teyp kaydediyor ama çoğunlukla parmaklarından çıkan tıkır tıkır sesleri ve ağzıyla yaptığı efektleri... Bir ara o kadar coşuyor ki "Sana özel çalacağım. Benim evde. Üst kata çıkacağız. Bağdaş kuracağız. Kimseye çalmadıklarımı çalacağım. Ama gece 12'den sonra. Kötü ruhlar gidince" diyor. Sonra duruyor, ününü de bildiği için galiba "Kocanı da getirirsin" diye ekliyor. Öçal buluştuğumuzda hem yorgun hem de çok sinirliydi. Özellikle Ekşi Sözlük sitesinde kendisi hakkında yazılanlara. Ona orada ukala diyenler var, "Darbukacı işte ama kendini bir şey zannediyor" diyenler... Kızıyor: "Yok ya, bir dümbelekle buralara gelinir mi? Neyse övenler de çok ama iki idiot yüzünden canım sıkılıyor. Duygusal adamım ben." Sonlara doğru yorgunluğunu biraz atıyor. Bu sefer etrafa bakmaya başlıyor. Buluştuğumuz, Gloria Jeans Coffees-Bebek de dolmaya... Masalardaki kadınlara kibarca laf atıyor: "Sizi de rahatsız ediyoruz ama...", "İyi günler, nasılsınız?" Bir ara kadınlarla ilgili konuşması yasak olduğu halde şöyle bir etrafına bakarak, biraz da yüksek sesle "Ortadoğu'nun ve Avrupa'nın en güzel kadınları Türkiye'de" diyor. Türkiye ve İsviçre'de yaşayan Burhan Öçal şimdi Avea ile Açıkhava Konserleri için İstanbul'da. 7 Haziran'daki Cemil Topuzlu Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'ndaki konserle aynı gün son albümü "Yeni Rüya" da çıkıyor. Hem konserde hem albümde konuk sanatçı olarak ona Emel Sayın eşlik ediyor. Sayın "Çile Bülbülüm Çile" ve "Ben Seni Unutmak İçin Sevmedim" gibi klasikleri yorumluyor. Bu albümde Öçal ayrıca 19 kişilik yaylı çalgı topluluğunun da bulunduğu bir orkestra ile birlikte çalıyor. "Biz Rumeli fasıllarıyla büyüdük. Bu albümle beslendiğim malzemeye karşı vefa borcumu ödemiş oldum. Emel Sayın ise bence piyasada Türk sanat müziğini iyi bir tavırla söyleyen yegane kadın" diyor Öçal. Darbukada saniyede 17-18 vuruş yapabiliyor bulduğu teknikler sayesinde. Günde 10 saat darbuka çalabiliyor ama ellerini gösteriyor, hiç nasır yok; "İşte teknik, işte zeka" diyor. "Herkes en fazla 5-10 dakika solo atabilir. Ben üç saat sonra açılıyorum" Alaaddin'in sihirli lambası varsa benim de beyaz, gümüş, sihirli darbukam var. Onun içinden neler çıkıyor biliyor musunuz? Nasıl bir beyin cimnastiği, nasıl bir yoga. Çalarken deprem olsa fark etmem. Alt tarafı bir tane deri parçası ama günde 10 saat prova yapardım yine de yetmezdi. Bazen ürkütüyor beni. Darbuka ile duygusal ilişkiniz nasıl? Ben cehaletten kendi kendime öyle teknikler geliştirdim ki, Avrupa'da yok bu teknikler. Tamam Arap teknikleri var ama yetmez. Sound'unu, tekniğini değiştiremeyince, geliştirmeyince çok kısır bir alet. Düğün darbukacısı olursun. En fazla 5, hadi 10 dakika solo atabilirsin. Biter. Ben üç saat sonra açılmaya başlıyorum. Teknikleriniz, parmaklarınızı kullanışınız da çok ünlü. Bir gün 12 dakikalık bir şov için Las Vegas'a davet ettiler. Çıktım, çalıyorum, 20 dakika geçti millet bakakalmış, izliyor. Ama ben de ne numaralar yapıyorum, ne numaralar. Çünkü karşımda anlayan izleyici buldum ya. Bu tekniklere hayran kalıyorlar değil mi? Bazen böyle eleştirir, tenkit eder gibi dinleyen bir grup oldu mu kızıyorum, ona göre çalıyorum. Çünkü öyle bir alet ki bu, senelerdir etüt yapmışım. Bu kadar çalışıp emek veriyorsunuz, adam giriyor internete, ahkam kesiyor. Artık bütün dünya darbuka çalmaya başladı. 10 sene önce buraya geldim, darbuka çalıyorum, "Çingenler gibi darbukacı mı oldun?" dediler bana. Ben de "Tamam lan" dedim. "Dümbelekçiyim" dedim. Ama üzerimde gördüğün her şeyi de o dümbelek aldı bana diyordum. Sahnede de sanki seyirciyi izliyorsunuz. Ona göre coşuyorsunuz ya da tam tersi... Hâlâ oluyor öyle şeyler. Adam kabul edemiyor. Bir darbukacı nasıl olur da benimle aynı mevkide uçabilir diyor. Allah Allah. Salak sen 30 sene önce köyünden geldin sonra zengin oldun. Yeni yeni tablo toplamaya başladın. Biz zamanında Charlie Parker etüt ediyorduk. Amerikan arabamızla dolaşıyorduk. Arabayı da Avrupa'da görmedik yani. "Sahnede şov için kung fu hareketleri yaptığım da oldu" Hah, tam bunun üzerine, şöyle bir anınız var: Uçaktasınız. Yanınızda da bir işadamı. Kolunuzdaki saate gözü takılıyor, ''Ne iş yapıyorsunuz?'' diye soruyor, ''Darbukacıyım'' diyorsunuz. Adam da şaşırıyor. Önce bir bakarım şöyle ne var ne yok diye. Ben sahnede şov da yapıyorum bazen. Havada parmak hareketleriyle müzik yaparım, kung fu hareketleri yaparım sanki. Ne şovmenler, ne müzisyenler çıkıyor. Ne yapayım, başka türlü başa çıkamam bu dünyayla. Yine de nerelerde, kimlerle çaldım. Ama ağladığım geceler oldu. Konser halinizden bahsediyorduk, siz bir sinirlendiniz. Seyirciyi de izliyorsunuz diyordum... Kızılhaç gecesinde çaldım. Amerika'da. Süper bir organizasyon. Anthony Hopkins'inden Michael Douglas'ına herkes orada. Ünlü modeller, Hollywood starları... Acayip bir otelde kalıyoruz. Karşımdaki odada Sophia Loren, yanda Claudia Schiffer. Briyantinli saçlarım, Dolce Gabbana kıyafetimle çıkıyorum. Herkes fotoğrafımı çekiyor, "Mistır Ökal" diye diye. Ama ne gazetecilerin ne seyircilerin arasında bir tane Türk var. Neredeler? Amerika'daki Türkler, ünlü Türkler... Kaç gece ağladım otel odasında hıçkıra hıçkıra. Bunları paylaşmak istiyorum. Ama diyorlar ki "Öyle bir organizasyona başka adam bulamadılar mı?" Allah Allah, sıkıysa sen gir onların arasına. O neden? Şimdi burada konuşacağım, yine internetteki Ekşi Sözlük sitesinde yazacaklar. Kötü kötü, alakasız şeyler. Ben eski kafalı bir adamım. Bilgisayar icat oldu, mertlik bozuldu. Kimler diyor böyle? Evet. Ben ritim sayesinde yaşıyorum. Bütün dünyanın konuştuğu dili konuşuyorum. Darbuka sayesinde her yere girdim. Saraylara, batakhanelere... Büyük para kazandım, para kaybettim. Bu aletin içinde melekler var, şeytanlar var. Sizi epey kızdırmışlar... "Bordo bir Yves Saint Laurent takımım var, burada giyemem, garip karşılarlar" Vardır epey takımım. Hayatta kravat takmam. Onun yerine fular kullanırım. Mesela çok güzel bir Yves Saint Laurent takımım var, bordo. Burada giyemem, kompleks yaparlar, "Dümbelekçiye bak, kendini bir şey sanıyor, nasıl giyiniyor" derler... Sting bile size "Ne artist adamsın" demiş kıyafetleriniz yüzünden. Epey düşkünsünüz takımlara, kıyafete... Öyle demeyin ama... Benim babam artist bir adamdı. Kıyafetlerimiz İngiliz kumaşlarından özel olarak dikilirdi. Küçümsemesinler insanlar. Buralara bir dümbelekle mi geliniyormuş. Bu kıyafetleri görünce "Dümbelekçiye olur mu bu kıyafetler" diyen bir takım var. Siz de taktınız bu dümbelekçi lafına... Taktım kafaya. Küstürecekler beni. Hah, yine dümbelekçi... "Dünyanın her yerinde kadınlar yanıma geliyor" Evet. Dünyanın her yerinde geliyor başıma bu. İnanılır gibi değil. Beni tanımayanlar da. Uçaktan iniyorum. Geliyor yanıma çok açık bir şekilde ima ediyor. Kadınlar size bayılıyor, değil mi? "Ay çok havalı, çekici adam" diyorlar. Kıskanan oldu, anlayış gösteren oldu. Benim hayatım zor, komplike diyelim. Herkes kaldıramaz bunu. Sevgilileriniz kıskanmıyor mu? Ooo, çok kıskanç bir adamım. Ben Türküm ya, sapına kadar. Siz kıskanç bir adam mısınız? Çook, çook. Bir kere çok centilmen bir adamım. Kadın sizin yanınızda kendini hem güven altında hem de neşeli hissedebiliyorsa, siz de onu güldürebiliyorsanız tamamdır. Ben de öyleyimdir. Yani sizinle olmak çok kolay değil. Ama iyi yanlarınız da vardır...