Pazar Anadolu’nun kadim portreleri

Anadolu’nun kadim portreleri

29.05.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

Ramazan denince akla gelen Karagöz ve Hacivat’ın kökeni Anadolu’ya dayanır. Bu iki tarihsel portre Anadolu’dan Mısır’a ve tekrar Anadolu’ya dönmüştür

Anadolu’nun kadim  portreleri

Değerli dostlar; George Jacob’a göre Çin menşeili olan gölge oyunu Moğollar aracılığıyla Türklere ve Türklerin Orta Asya’dan Anadolu’ya yerleşmeleriyle de Anadolu’ya taşınmıştır. Bir başka iddiaya göre; 1050 yılında Gazneli Mahmut’un doğu seferi sonrası Hindistan’dan çıkardığı 50 bin Çingene, bu çıkıştan sonra dünyaya yayılmalarıyla birlikte gölge oyununu beraberlerinde getirmişlerdir.

Haberin Devamı

En yaygın kanaate göre ise Orhan Gazi’nin Bursa’da yaptırdığı caminin inşaatında çalışan iki ustadırlar. Birbirleriyle şakalaşmaları nedeniyle hem kendi işlerini aksatmaları hem de diğer işçilerin dikkatlerini dağıtmaları yüzünden cami inşasının geçikmesine sebep olduklarından Sultan Orhan tarafından öldürüldükleri ve akabinde Sultan’ın pişman olması üzerine Şeyh Küşteri’nin bir perde kurarak onların anılarını perdeye gölge oyunu olarak taşıdığı rivayet edilir. Bu son rivayetin en önemli izi, Karagöz-Hacivat perdesine “Küşteri meydanı” adının verilmesidir.

Hitit kültürüyle ilişkisi

Bizim için Karagöz ve Hacivat’ın kökeni Anadolu’ya dayanır. Bu iki tarihsel portre Anadolu’dan Mısır’a ve Mısır’dan tekrar Anadolu’ya dönmüştür. Şöyle ki Yavuz Sultan Selim doğu seferi sonrası birçok zanaatkar ve sanatçıyı İstanbul’a davet eder. Mısır’da izleyip çok beğendiği bir gölge oyunundan sonra Hayalci adı verilen sanatçıyı İstanbul’a getirmiştir. Bu gölge sanatçısının beraberinde İstanbul’a getirdiği onlarca hayal takımından ikisi (ki daha sonraları Hacivat-Karagöz isimleri verilen), “tiplemeleri” hem halk arasında daha çok kabul görmüştür hem de zaman içerisinde kimlikleri üzerine birçok rivayet üretilmiştir.

Haberin Devamı

Değerli dostlar, kültürümüzün iki önemli figürü olan Karagöz ve Hacivat’ın Hitit tanrı veya tanrı krallarıyla olan benzerliklerine dikkatinizi çekmek istiyorum. M.Ö.1800-1200 (yaklaşık) aralığında Anadolu’da imparatorluk kurmuş olan Hititlerin tanrı “kral”ları ayaklarında görülen çarıkları, diz hizasındaki elbiseleri, kaba ve keçi sakalları, özellikle de başlarında görülen ve her iki tarafında kıvrımlarıyla boynuzu andıran şapkalarıyla Karagöz-Hacivat görünümünün adeta prototipleridir.

Hitit-Mısır arasında yüzyıllar süren siyasi mücadele sonucu Mısır’ın sosyal hayatında oldukça etkili olan Hitit kültürünün yüzyıllar boyunca Mısır’da karşımıza çıkan izlerinden birisi olarak gördüğümüz Hacivat-Karagöz karakterleri Anadolu’dan Mısır’a tanrı kral olarak gitti, süreç içerisinde Mısır’da değişen siyasi-dini-sosyal zeminde gölge perdesinde yaşatıldılar ve 16. yüzyılın başlarında da yeniden Anadolu’ya döndüler.

Haberin Devamı

Yeni bir kimlik

Hitit sanatında baş, profilden gösterilirken; göğüs önden görünür, tıpkı Hacivat-Karagöz’ün görünümü gibi. Amaç gerçeği olduğu gibi yansıtmak değil, izleyenle kabartma arasında doğrudan ideal bir ilişki kurmaktır. Hitit sanatçısının bu yaklaşımı Karagöz hayalcisi için de geçerlidir. Yüzyıllar sonra Hitit kralları, “tanrıları” Mısır aracılığıyla yeniden anavatanlarına dönerken sivri kraliyet külahlarını, çarıklarını ve tüm güçlerini Hacivat-Karagöz ismiyle geri getirmişlerdir.

Bu nedenle 16. yüzyıldan beri Hacivat-Karagöz olarak tanıdığımız bu portreler Mısır’a taşınırken ya doğrudan Hitit tanrıları veya tanrı krallarıydılar. Külahlarında gördüğümüz boynuz kıvrımları tipik bir Hitit tanrısı veya tanrı kral üst sınıf delilleridir. Burada görülen ironi ise Anadolu’dan tanrı kral olarak Mısır’a gittiler, yüzyıllar sonra yeniden Anadolu’ya döndüklerinde ise inşaat ustaları olarak yeni kimliklerine büründüler.

Haberin Devamı

16. yüzyıldan 19. yüzyıl ortalarına kadar Osmanlı toplumu ramazanda bu perde oyununa önem vermiştir. Yalnız bu bir gölge oyunu değil, kukla oyunudur. Çünkü kuklaların üzerindeki deri ve deri üzerindeki boyalar saydamlaştırıldığından perdede kuklaların gölgesi değil, kuklaların bizzat kendileri görülür. Hacivat-Karagöz Osmanlı toplumunda ramazan ayının Kadir gecesi hariç her gecesinde bir oyun sahnelenmesi üzerine 28 oyun dağarcığından programlanırdı. Kar-i kadim (eski zaman işi) ve nev-i icad (yeni oyunlar) olarak Hacivat-Karagöz portreleri sabit kalmak üzere zamana göre diğer tiplemeler değişiklik göstermekteydi. Çingene, pişekar, Ermeni, Yahudi, aşçı, imam, külhancı gibi.

Tasavvuftaki anlamı

Karagöz-Hacivat sahnesi önemini 19. yüzyıl ortalarında kaybetmeye başlar. Çünkü Osmanlı’nın siyasi, askeri ve ekonomik çöküşüne sebep olan siyasilerin perdeden eleştirilmesine yasak getirilir. Öte yandan Batı tiyatrosunun gelişiyle birlikte toplumda görülen sosyal ve siyasal değişiklik de bu sahneye ilgiyi azaltır.

Haberin Devamı

Tasavvuf dünyasına göre Hacivat-Karagöz sahnesinin deriden yapılmış kuklaları, perde ve arkada yanan mum şu şekilde manalaştırılır: “Ölümlü dünyada aslolan sözdür, düşüncedir.” Karagöz perdesi bir dünyadır, deriden kesilmiş figürler ise insan bedeni. Perde arkasında yanan mum ruhun simgesi. Mum yanınca gölge perdeye yansır; insan söyler, konuşur. Mum söndüğü zaman ruh da söner. Beden kuru bir deriden başka bir şey değildir.