Pazar"Bazen kale o kadar büyüyor ki"

"Bazen kale o kadar büyüyor ki"

04.11.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

Sahadaki ruh halini ve özel hayatındaki sorunları ilk kez anlatan Fevzi’ye göre hayat futboldan daha karmaşık

Bazen kale o kadar büyüyor ki

Beşiktaşlı Fevzi Tuncay: "Karımla aramızda aşk değil ama saygı bitti"
"Bazen kale o kadar büyüyor ki"

Sahadaki ruh halini ve özel hayatındaki sorunları ilk kez anlatan Fevzi’ye göre hayat futboldan daha karmaşık

Ahmet Tulgar

Fevzi Tuncay 24 yaşında. Sekiz yıldır Beşiktaş’ta kaleci. Dört yıldır Yeşim Hanım’la evli. Borçlu. Birine değil; bir yeteneğine, bir de bankalara borçlu.
Son haftalarda yediği her golden, her yenilgiden sonra yöneticiler, medya ve taraftarlar özel hayatına; kötü giden evliliğine ve ödeyemediği borçlarına işaret ediyor.
Geçen hafta Denizlispor’la oynadıkları maçta yediği gollerden sonra nasıl da hüzünlü ve ürkek bekliyordu kalede.
İşte o maçta takım arkadaşı İlhan Mansız bir gol attı. Koştu, formasını kaldırdı. Altından Fevzi’nin forması çıktı. "O andan sonra sahada artık arkadaşlığı görüyordum, dostluğu izliyordum" diye anlatıyor Fevzi.
Evet, Fevzi Tuncay ilk kez her şeyi anlatıyor. Bu dünyada yuvarlanıp gidebilmek için yeniden toparlamaya çalıştığı hayatını.

Kaleciliği zor diye seçtim
Bir insan niye kaleci olur?
Futbol oynayan küçük çocuklara bakın, hepsi forvet oyuncuları gibi olmak ister. Ya da orta saha ya da defans oyuncusu gibi. Kaleci olmak isteyen nadir görülür.

Daha sessiz, sakin, hatta belki pısırık, biraz itip kakılan çocuk mu kaleye koyulur mahalle maçlarında?
Hayır, kaleciliği seven kaleye konur.

Bir çocuk kaleciliği neden sever peki?
Futbolda diğer alanlarda hatanın telafisi mümkündür ama kalede mümkün değildir. Kalecilik zor bir meslektir ve belki de zor olduğu için caziptir. Beni zor olduğu için çekti kalecilik. Çünkü hayatım boyunca hep zor olan şeyleri başarmak için uğraş verdim. "İnsanın delisi futbolcu, futbolcunun delisi de kaleci olmak ister" deriz biz aramızda.

Kalecinin parıltısı olmaz, değil mi? Topu yakalayış anında yanıp söner, o kadar.
Evet, gol atana, attırana daha çok ilgi gösteriliyor. Gol kurtarana ilgi gösterilmez. Bir de gol atıldığında takım atmış olur, gol yendiğinde kaleci yemiş olur.

Akmerkezci değilim
Bir de ileride oynayan futbolcular en dışa dönük kişilikler olurken, kaleciler en içe kapanıkları. Siz de içe kapanıksınız.
Öyleyim. Dışarı çıkmayı, dolanmayı pek sevmem. Pek göz önünde olmayı sevmem.

Alışveriş merkezlerine, mesela Akmerkez’e gitmiyor musunuz? Futbolcular maçların ertesinde Akmerkez’e gidip kendilerini sergilemeye bayılıyorlar.
Hayır, ben Carrefour’a gidiyorum. Akmerkez’i bilmem bile doğru dürüst. Bir kere bir görüşme için gitmiştim.

Evet, nedense futbol dünyasının en önemli görüşmeleri Akmerkez kafelerinde yapılıyor. Fatih Terim bile İtalya’dan gelince görüşmelerini orada yapıyor.
Ben Carrefour’a gidiyorum.

Carrefour bence daha çok evcimen erkekleri sembolize ediyor, karılarını kollarına takıp haftalık alışveriş yapan ev erkeklerini. Akmerkez ise kaçamakları, metreslere alınan pahalı hediyeleri.
Öyle olsa gerek.

Futbol için çok şey feda ettiniz mi?
Önce okulumla başladı bu fedakârlıklar. Tıp okumak istiyordum. Lise sona kadar da derslerim fevkalâde iyiydi. Ama futbol başlayınca dersler ikinci plana atıldı. Şu anda sadece Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi bölümünde okuyorum. Annemden babamdan çok uzak kaldım. Bir de tek çocuğum ve tek çocuk olmam itibarıyle hem onlar için hem benim için çok zor oldu bu.

Yedekte oturmak da iyidir
Ana babanıza düşkün müsünüzdür?
Çok. Zaten şu anda da tekrar onlarla birlikte oturmaya başladım. Buraya geldiler.

Çok uzun sürelerle yedek kalıyorsunuz. Yedek kulübesindeki oyuncu hangi anı bekler, neyi bekler, ne hisseder?
Yedekte bekleyen oyuncunun yapacağı tek şey şudur: Daha fazla çalışmak, daha iyi çalışmak ve şans geldiği zaman, oyuna girdiği zaman elinden gelenin en iyisini yapıp formayı hak ettiğini göstermek.

Yedek kalan oyuncu üzülmez mi?
Tabii ki üzülür, arkadaşlarıyla birlikte sahada mücadele etmek ister. Oynama fırsatı bulduğunda da yedek kulübesine bakar ve "Bir daha oraya oturmayacağım" der. Ve daha da iyi oynar. Yani oturmak da iyi bir yerde. Ama fazla oturmak iyi değil.

Siz yedekken takım bir başarı elde ettiğinde, soyunma odasında sevinen oyuncuların arasına girebilir misiniz?
Elbette. Sonuçta orada 18 kişiyiz biz. Ama 11 kişi oynuyor. Sonra üç kişi daha giriyor, 14 kişi oynuyor. Ama biz bir takımız, bir takım ruhu söz konusu.

Yedek oyuncu kendi mevkiindeki asıl oyuncunun sakatlanmasını diler mi?
Hayır, ben bir futbolcunun böyle bir şey düşüneceğini sanmıyorum.

Sekiz senedir Beşiktaş’tasınız. Çok iyi maçlar da çıkardınız. Yine de kulüp fellik fellik kaleci arıyor. Bu sizi üzmüyor mu?
Daum’la konuştum. "Kaleci almak zorundayız. Sen sakatlanırsan kim oynar?" dedi. Bu nedenle yeni kaleci alındığını sanıyorum. Bu bana mantıklı geliyor.

Artık kulaklarımı tıkadım
Size kamuoyunca adaletsiz davranıldığını düşünüyor musunuz?
Ben Beşiktaş’ta iki sezon Türkiye’nin en az gol yiyen kalecisi oldum. Kimse çıkıp da "Fevzi çok iyi kaleci" demiyordu.

2-0 mağlupken 3-2 öne geçip, sonra da son anda yediğiniz bir golle sahadan 3-3 ayrıldığınız o geçen haftaki meşum Denizlispor maçından sonra yazılanlar, söylenenler sizi çok üzdü mü?
Eleştirileri okudum, internetteki forumlarda taraftarların söylediklerine baktım. Ama artık bunlara kulaklarımı tıkadım. Kendim için ve takım arkadaşlarım için oynuyorum. Sadece kendime ve takım arkadaşlarıma ihanet etmek istemiyorum, o kadar. İsteyen istediğini yazsın.

İlhan Mansız, formasının altından sizin formanızı çıkarıp o golü sizin için attığını ima ettiğinde neler hissettiniz?
Zaten daha ikinci golü yediğim zaman takım arkadaşlarım geldiler yanıma, "Tamam, önemli değil, devam et" dediler. 2-0 mağlupken ilk golümüzü attığımızda da, Nihat bağırdı köşeden, "Hadi, Fevzi için oynayacağız, arkadaşlar" diye. Ama tabii, İlhan’ın yaptığı jest çok hoşuma gitti. Ona çok teşekkür ettim. O an artık maç, futbol, goller, hiçbir şey yoktu benim gözümde. Sadece dostluğu görüyordum, arkadaşlığı. Sadece İlhan değil, diğer arkadaşlar da attığımız her golden sonra dönüp direkt beni gösteriyorlardı. Sadece arkadaşlığı görüyordum sahada ve mümkün olduğu kadar gol yememeye çalışıyordum artık.

Peki, İlhan bir yandan da o gösteriyle, "Evet, o golleri takımın değil de, sadece sizin yediğinizi" tersinden ve istemeden de olsa bir kez daha vurgulamış olmuyor mu?
Ama bana göre İlhan o anda bunu düşünmüş olamaz. Defansımızın da gollerde hatası olmuş olabilir ama içine bütün defans oyuncularının formalarını da giyemezdi ki.

İlhan Mansız beni ağlattı
Kale gözünüze büyük mü görünür, küçük mü?
İyi motive olmuşsam, bakınca kale küçük gelir bana. Bazen de öyle büyüyor ki o kale.

Hayata da kale direkleri arasından mı bakarsınız? Hayat her an gol yenilecek bir yer midir?
Biraz duygusalım özel yaşamımda. İlk başlarda kalecilikte de duygusaldım. Ama kalecilikle duygusallığın bağdaşmadığını öğrendim.

Ama son maçtan sonra ağlamışsınız.
Hayır, ben maç çıkışı ağlamadım. Sadece İlhan’ın jesti sırasında etkilenmiştim, belki orada bir şey olmuştur. Ama iki sene önceki bir Galatasaray maçından sonra ağlamıştım.

Özel hayatınızdaki duygusallığınızı anlatıyordunuz.
Ama artık katılaşacağım. Hiçbir olaya karşı da "guard"ımı almıyordum. Yaşadığım olaylara hazırlıksızdım. Ama futbol gibi değil hayat. Futbolda gol yersiniz, gol atarsınız. Hayat öyle değil. Daha karmaşık.

Çok mu kötü şeyler yaşadınız?
Yaşamam gerekenden fazlasını yaşadım belki de. Yeni yeni kendime geliyorum.

Çok mu gizemli sizin özel hayatınız? Her maçtan sonra özel hayatınıza gönderme yapılıyor. Aklınızın sahada olmadığı yazılıyor.
Futbol oynamamış insanlar, işadamları, sanatçılar spor yazarlığı yaparsa böyle yorumlar da çıkar tabii. Yahu, bayan futbol yazarları bile türedi.

Kadınlar futbol yazamaz mı?
Bayanlar yazar da, "Fevzi’nin psikolojisi bozuk, o yüzden oynayamıyor" diyemez ki. Nereden bilecek bunu. Hem erkeğim hem futbolcuyum hem kaleciyim. Bu üçünün psikolojisini bilemez ki.

Özel hayatınızda psikolojinizi bozacak etken çok mu? İntihar girişiminde bulunduğunuz doğru mu?
Hayır, böyle bir şey olmadı. Zaten artık özel hayatımda da katı olmaya karar verdim.

Hep sizin psikolojinizi bozan faktörün karınız olduğu söyleniyor. Yeşim Hanım yaralanmıyor mu bunlardan?
Herkes bu meseleyi konuşuyor. Her ailenin başına gelebilecek olaylar yaşandı aramızda ve artık bitiyor. İnsanlar artık kendi çizgilerinde hayatlarını sürdürecek.

Kulübünüz, ya Beşiktaş’ı ya da karınızı tercih etmenizi istedi mi?
Bir gazetede bu manşet oldu. Ama tamamen yalandı. Bu benim özel hayatım, kararları ben veririm, kulüp değil.

Karımla aramızda saygı bitti
Karınızdan ayrılıyor musunuz yani?
Evet. Zaten annem babam yanıma geldi. Onlarla oturuyorum.

Karınızdan ayrılınca ne olacak?
Borçlarımı ödeyeceğim. Kulübüm bu konuda bana yardım edecek. O zaman gerçek Fevzi’nin ortaya çıkacağına inanıyorum. Özel hayatımda da, maddi konularda da çok önemli sorunlarla karşılaştım ama hepsinin üstesinden geldim. Allah’ıma çok şükür, çok güçlüymüşüm.

Karınıza olan aşkınız bitti mi ?
Aşktan daha önemli olan saygıdır. Aşk, sevgi herhalde kolay kolay insanların içinden gitmez. Dostluk da gitmez. Ama eğer saygı bitmişse... Saygı bitmişse iki insanın birbiriyle yapabileceği bir şey de kalmaz. İlişkilerde en belirleyici olan şey saygıdır bana göre.

Şimdi eskiye oranla daha başarılı olursanız, kadın cinsi bir kez daha kaybedecek. Yine "Erkeğin hayatındaki bütün sorunların müsebbibi bir kadındır" denecek. Binlerce yıllık bu efsane yeniden üretilecek.
Evet, maalesef.

‘Korkak futbolcu kaleci olamaz’
Bir kaleci rakip oyuncu kendisine doğru gelirken ne düşünür, ne görür?
O an ben karşımda kimin olduğunu düşünmüyorum, o anda topu görüyorum. Benim için önemli olan o topa bir an önce sahip olmak.

Peter Handke adlı bir yazarın "Kalecinin Penaltı Sırasındaki Korkusu" adlı bir roman yazdığını biliyor musunuz?
Hayır, okumadım.

Nasıl bir korkudur bu?
Bence korkak bir futbolcu kaleci olamaz. Kalecilikte en önemli şey cesaret. Rakip oyuncunun en gözü kara olduğu anda biz kaleciler onunla karşılaşıyoruz. Tekmelerin üzerine atlıyoruz. Bu kaşım kaç defa açıldı.

Penaltıcı bakışlarımdan korkar
Sizin gözünüzü bir kamera olarak düşünelim, penaltı anında bu kamera bize nasıl bir görüntü izlettirir?
Penaltı anında topa vuracak futbolcunun gözüne bakarım. Gözünün içine bakarım direkt. Futbolcu biraz zayıfsa o anda kaçırır o penaltıyı. Korkuya kapılır bakışlarımdan. Ama bazı futbolcular gözlerini kaçırır benden. O zaman topa bakarım. Penaltı zor, kurtarmak zor, şans işi. Ama penaltıyı kurtarmanın zevki tarif edilemez.

Altın çağınız 24 yaşında geride mi kaldı?
Hayır, ben ileride olduğunu düşünüyorum. Kalecilik tecrübe işi. Kalecilikte her yıl yeteneğinizin üzerine koyduğunuz şey çok önemli.




PAZAR





























EN ÇOK OKUNANLAR

KEŞFETYENİ

İlgili Haberler