Pazar “Benim için 1 numara et sonra karım ve çocuklarım”

“Benim için 1 numara et sonra karım ve çocuklarım”

15.09.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:

Maçka’da yeni şubesini açan Günaydın Et’in ortaklarından Cüneyt Asan bir et âşığı. “Mutluluğum ona bağlı. Ete dokunmak bana enerji veriyor” diyor: “Benim 1 numaram et. Karım ve çocuklarım sonra. Karım kıskanıyor ama...”

“Benim için 1 numara et sonra karım ve çocuklarım”

Cüneyt Asan, Günaydın restoranlarının ortaklarından. Kebap, steak house, köfte ve hamburger olmak üzere dört konseptte hizmet veren Günaydın’ın. Şube sayıları 40’a yaklaştı. Şimdi bir de Maçka’daki Swissotel’in içinde bir restoran açtılar. Bu restoranın diğerlerinden bir farkı var ama. “Yüz yıl önceye döndük” diyorlar. Gaziantep’ten getirilen ve Karataş olarak bilinen özel, tırtıklı taştan yapılan el değirmeniyle pirinç, buğday, bulgur ve mercimek öğütüyorlar. Yüz yıllık taş dibekte etler kendi öz sularını kaybetmeden dövülüp kebaplık hale geliyor. Ayranlar ahşap yayıklarda köpükleniyor.
10 yaşında kasaba çırak olduğundan beri bu işi yapıyor Asan. Et dedikçe coşuyor da coşuyor. Zaten çok heyecanlı bir adam. “Ben Türkiye’nin ustasıyım” diyor. “Dünyanın en iyi et ustasıyım. İşi biliyorum, dünyanın en iyi kasabıyım. Youtube’da bile dünyanın en hızlı kasaplarında ilk 10’da 1 numaradayım. Ben mi koydum onu oraya?” Sonra ekliyor: “Türkiye’de bu işteki herkesi, istisnasız herkesi ben yetiştirdim.”
Bu heyecan fırtınası arasında aniden “özlü bir söz” atıyor ortaya. “Bendeki görüntü, emeğin hakka dönüşmesinin yansımasıdır” deyiveriyor. “Bu laflar kendiliğinden çıkıyor, anında” diye açıklıyor bu durumu. Daha ilkini sindirmeye çalışırken bir tane daha geliyor: “Bir insanın yaşayıp yaşamadığını anlamak için nabzına değil, onuruna bakacaksınız.” “Onuruna mı?” diye soruyorum.
Mezbahada, askıdaki etlerin arasında çekilmiş smokinli fotoğraflarına bakıyoruz. Ben “Daha yeni Nusret’in çok benzeri fotoğrafları çıktı. Hoş o zaten hep böyle...” derken “Biz bu fotoğrafları daha önce çektik, birkaç arkadaşa gösterdik, ondandır o” diye cevap veriyor.
2014’te, Ortadoğu, Avrupa ve Amerika ile, 100’e yakın şubeyle dünyaya açılmayı planlıyorlar. Günaydın’da bu kuzu, Asan’da bu enerji, bu et aşkı varken uzaya da açılırlar diye düşünüyorum.

Burada ne yapıyorsunuz yüz yıl öncesine döndük diyerek? Girer girmez, yayıklar, taş değirmenlerle karşılaştık...

Her şeyin gerçeğini, gelenekselini yapıyoruz ama bu zor iş çünkü acayip emek, zaman ister ve tabii maliyet... Dünyanın sabra, zamana ihtiyacı var. Yemek neden kalitesiz oldu günümüzde çünkü zaman yok. Fast food oldu her şey. Son 50 yıldır kanser ne kadar hızla yayılıyor. Aslında yediğinizin farkında değilsiniz. Farklılaştırıyorlar renklendirerek, tatlandırarak. Oysa doğal yoğurdun, tereyağının tadı bambaşka ve zarar vermez.

Haberin Devamı

“Bu iş için gönderildim”

Yani siz “dedelerimiz her gün yarım kilo tereyağı yerdi, 100 yaşına kadar yaşadılar” diyenlerdensiniz...

Benim dedem de 115, ninem 110 yaşında öldü. Aspirin bile yutmamışlardı. Sadece natur besleniyorlardı. İneği sağıyordu, yayığa koyuyordu. Sütü ayrı, ayranı ayrı, tereyağı ayrı çıkıyordu. Hah, Canan Karatay’ın yiyin dediği tereyağı da o tereyağı. Bak bakalım bizim ayrana, iç. Biz buna tuz koysak, şeker koysak daha lezzetli olur ama hiçbir şey yok. Ama bu zor, zaman alıyor ve masraflı bir iş. Bunu sineye çekiyoruz çünkü işinizi ibadet gibi kabul edip yaparsanız o iş de kutsallaşır. Kutsal olunca içine kötü şey koyamazsın.

İşiniz bir ibadet, etiniz kutsal...

Hatta ben bu iş için gönderildiğimi iddia ediyorum. Ben bu iş için gönderilmişim! Hah, bak kebap geldi. Bugüne kadar gördüğün kebaplara benziyor mu? Bu konuşuyor seninle. Canlı bu. Diğerlerinde sadece beden var, bunda ruh da var. En iyi kıvırcığı alacaksın, makineye sokmayacaksın...

Haberin Devamı

Başka ne lazım böyle bir kebap için? Tamam kuzu eti, satır kıyması...

Yağlı olacak ama biz asla ve asla kuyruk yağı katmayız, gerek yok.

Çünkü etin kendi yağı var zaten. “Kuzu eti kokuyor, ay çok yağlı” diyenlere ne diyorsunuz?

Kuzu eti kokuyor diye bir şey yok. Kokan kuzu vardır. Bu Trakya kıvırcığı. Dünyanın 1 numaralı kuzusu bu. Öyle dağlıç, Karaman kullanırsanız kokar. Hep o koyunları yedirdikleri için insanlara, şimdi önyargı oldu kuzu etine karşı.

Oysa harika kuzularımız var...

Dünyanın en iyisi.

Ben de onu diyorum işte. Ama şimdi her mahallede neredeyse bir steak house’umuz oldu, siz de dahil. Dana eti. Adamlar steak yapıyor ama lezzetli sığırları var. Bizim kuzumuz harika. Onunla öne çıkmamız gerekmez miydi?

Evet, Türkiye’de öyle kaliteli et yok. Biz de bu yüzden zaten bu işe girdik.
20 milyon doları çiftliğe yatırdık. Bizim binlerce hayvanımız var. Asla hayvan muamelesi görmezler. Canlı muamelesi görürler. En iyisini yedirip içiririz. Otomatik kaşınma cihazları bile var. Onlara mutlu ortam hazırlıyoruz. Mutlu, iyi et olarak da bize geri dönüyor.

Haberin Devamı

“Adanalı sadece acıyı doldurmuş, kebap yapmış”

Biz et yemeyi bilmezdik, böyle incecik, çok pişmiş et yenirdi. Nasıl oldu da bu kadar çok steak house açabildiniz?

Bizim için İstinyePark’ta açtığımız steak house fırsatımız oldu. Çünkü oranın müşterisi zaten yurt dışında kaliteli, az pişmiş et yemeye alışmıştı. Sonra bizde de aynı eti bulunca, herkes de duyunca...

Kebaba geri dönersek, bu sizinkiler tombul ama her yerde pestil gibiler var.

Karaman koyun kullanıyor. O kokar, yağı da yok. O zaman kuyruk yağı katacak. Kuyruk yağı da zaten kokar. İkisi birleşince iyice kokuyor. O zaman onu baharatlandıracak iyice ki kokmasın, pestil gibi de ezecek yağı çıksın diye... Niye Adanalı adam kebabı ille acılı yapıyor? İşte bu yüzden, bunları kamufle etmek için.

Aa, Adana kebabı da çöpe attınız.

Bu kebap gibi olamaz.

Tamam onu anladım da sonuçta Adana kebap diye bir şey var hayatta. Kebap-Adana ilişkisi diye bir şey.

Sonuçta kebap Adana’dan çıkmadı ki. O acılı Adana kebap oradan çıktı. Ama kebap deyince fıstıklısı, sebzelisi var, ceviz kebabı var... Adanalı sadece acıyı doldurmuş, Adana kebap yapmış.

Haberin Devamı

“Hayatımda hiç tatil yapmadım. Hiç!”

Ne kadar hiperaktif görünüyorsunuz. Günde kaç saat uyuyorsunuz?

Günde üç saat. Her gün de saat tam 6'da kalkarım. Gece de 12 olur, 1 olur, eve giderim.

Tatilde falan da mı öyle?

365 gün, her gün 18 saat çalıştım ben. Cumartesi, pazar, bayram hiç yapmadım. Hâlâ öyle.

Nasıl yani hiç tatil yapmadınız mı?

Hayır.

Hiç?

Hiç!

Hayatınızda hiç ailenizle tatile çıkıp şezlonga uzanmadınız mı?

Hayır. Onları gönderiyorum.
Ama karım diyor ki “Ben sen gelmeden gitmem.” Takıyor bunu, gidemiyor o da.

Sinema, tiyatro da yok o zaman...

Yok.

Ama kıyafete düşkünsünüz belli ki...

Evet, onu gider ben alırım. Kendim seçerim. Kendim için yaptığım tek şey o, kıyafet almak.

“Benim için et aşk, sevda. Onunla her şeyi yapıyorum, aklından ne geçiyorsa...”

Haberin Devamı

Siz kaç yıllık evlisiniz?

30 yıllık evliyim, üç oğlum var. Okuyorlar.

Etten bahsederken neredeyse tahrik oluyorsunuz. Karınız kıskanmıyor mu?

Evet, oluyorum. Ben etle her şeyi yapıyorum. Açık ve seçik. Aklından ne geçiyorsa... Benim için aşk, sevda etle uğraşmak. Mutluluğum ona bağlı. Ete dokunmak bana enerji veriyor. Ben onunla her şeyi yapıyorum ya...

Anladım.

Anla sen işte, akıllı kadınsın. Açık konuşamıyorum.

Anladım. Siz Allah bilir konuşuyorsunuz da etle.

Evet. Benim hayatım bu.

Karınız “Şu etle konuştuğun kadar benimle sohbet etmiyorsun” diye size laf etmiyor mu?

Ediyor. Benim 1 numaram et. Karım ve çocuklarım sonra. En büyük sıkıntımız bu zaten. Yoksa ben çok iyi adamım. Karım da beni seviyor. Ama kavga ediyoruz sürekli et yüzünden. “Bana zaman ayır” diyor, ayıramam, 1 numara iş.

İyi de Allah korusun ama hastalandığınızda, özür dilerim altınızı karınız temizleyecek, kuzular, danalar değil...

Doğru biliyorum ama... Ben bunların çoğunu da onlar için yaptım. 10 yaşında kasaba çırak girip et sayesinde para kazanmaya başladım ben. Ben bugünkü dik duruşumu ete borçluyum.
Ona vefasızlık yapamam.

“Benim için 1 numara et sonra karım ve çocuklarım”
“Benim için 1 numara et sonra karım ve çocuklarım”

Maçka’daki Günaydın, kebap ağırlıklı. Ama yuvalama, semsek gibi yöresel yemekler de bulmak mümkün.

“Az pişmiş kanlı et erkeğe acayip şeyler yapar”

Siz ne yiyorsunuz gün içinde?

Günde 1 kilo et yiyorum. Her gün et ve salata istisnasız.
75 kiloyum, 76 olmam. Et yemezsem enerjim olmuyor zaten.

Ama ben bir kere kocama iç pilavlı fırında kuzu yaptım. Adam canlanacağına kalp krizi geçiriyordu.

Doğru yapıldığı zaman et çok işe yarar. Kanlı bir şey bu. Güç verir. Bana bak, her gün 1 kilo et yiyorum ve böyleyim, enerjik, güçlü. Kesinlikle az pişmiş et can yapar, yapar da yapar, erkeğe de acayip şeyler yapar.