Pazar “Bir gün bile bugün erken bitse de eve gitsem demedim”

“Bir gün bile bugün erken bitse de eve gitsem demedim”

02.11.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

“Ulan İstanbul” dizisinin Servet Amca’sı Zihni Göktay 50’nci sanat yılında “Cibali Karakolu” oyununda rol alıyor: “Hep çok çalıştım. Haram yemedim. Bir gün bile ‘Bugün erken bitse de eve gitsem’ demedim”

“Bir gün bile bugün erken bitse de eve gitsem demedim”

Onun sahnesinin geleceği anı nefesini tutmuş şekilde bekliyor izleyici. Sahneye adımını atar atmaz alkış kıyamet... Elini göğsüne götürüp selam vermese repliğini söyleyemeyecek. Sevilen oyuncu Zihni Göktay bir yandan “Ulan İstanbul” dizisinde rol alırken bir yandan İstanbul Şehir Tiyatroları’nda yeniden sahneye konan “Cibali Karakolu”nda oynuyor. Üstelik bu 68 yaşındaki sanatçının 50’nci sanat yılı... Konuşacak çok şey var haliyle...

Haberin Devamı

Bu 50 yıln en başına gidersek...

Profesyonel olarak ilk sahneye çıkışım Ankara Meydan Sahnesi... Melchior Lengyel’in “Ninotchka” isimli komedisinde şef garson rolündeydim. 82 piyes oldu. Oyunlarımın hiçbiri üç-dört yıldan az sürmedi. Ve “Lüküs Hayat” 28 yıl, hiç aralıksız... Bunlarla bir ömür geçti. Sadece iki yıl ayrı kaldım, o da ameliyatlarım nedeniyle...

“En asabımı bozan iş programımın aksamasıdır”

Sağlığınız iyi mi şimdi?

İyi Allah’a şükür. İyileştim ve tiyatroma döndüm. Şimdi hem tiyatro hem dizi var.
Çok yoğun çalışıyorum ama memnunum. Zaten çok uyuyan bir insan değilim. Sabah mahmurluğu bilmem, elimi yüzümü yıkar, o günkü programıma başlarım. En asabımı bozan iş de programımın aksamasıdır.

Haberin Devamı

Yazılı mıdır o program?

Tabii. Ve yaptığım her işin üstünü kırmızı kalemle çizerim. Dilenciye verdiğim sadakayı bile yazarım o deftere. Beni dinç tutan bu programdır, çekimler, provalar, randevulardır.

“Cibali Karakolu” sizin çok oynamayı istediğiniz bir oyunmuş...

Erhan (Yazıcıoğlu) benim
45 yıllık arkadaşım. “Cibali Karakolu” rüyamı biliyordu.
Genel sanat yönetmeni olunca
beni aradı. Ayvalık’ta dinleniyordum. Kalktım geldim.

“Polisi korumuyoruz ama zorluklarını da söylüyoruz”

Neden özel bu oyun sizin için?

Bu oyunu bana sevdiren Muammer Karaca’dır. Onun doğaçlamaları, esprileri... Seyirci de bir kadının üç erkeği aynı anda idare etmesini ilginç bulur. Onun üstüne polisin yaşadıklarını anlatırız. Polislik fedakarlık isteyen bir meslek. O yüzden “Evden karımızla, çocuklarımızla helalleşerek çıkarız” diyorum oyunda. Polisi korumuyoruz fazla. Hele bu son olaylardan sonra... Ama içinde bulunduğu zorlukları söylemekten de çekinmiyoruz.

Sizden önce Nejat Uygur oynamıştı Komiser Cafer rolünü...

Nejat Abi sadece karakol sahnesini oynamıştı. Çok da duygusal şekilde oynamış, çok başarılı olmuştu.

“Lüküs Hayat”taki rolünüz de çok istediğiniz bir roldü değil mi? Gencay Gürün’e “Bu rolü oynamadan bana bir şey olursa vicdan azabı çekersiniz” demişsiniz.

Evet, “Bana bir şey olursa mezarımdan duman tüter” de dedim. Rol konusunda ihtiraslıyımdır. Başka hiçbir konuda değilim ama. İhtiras da değil de gıpta...

Haberin Devamı

“Hep üç cümle ilave ederek bitirmişimdir oyunları”

Elimde imkan olsa Türkiye’deki tiyatroların koltuk kapasitesini artırma girişiminde bulunmak isterdim. 81 ilimizde her akşam bir oyun oynanabilmesi için yeterli salon yok. Ben bu 81 ilin 62’sine turne yaptım. Düğün salonlarında, spor salonlarında oynadım. Kalanında salon olmadığı için oynayamadım.Bugün müteahhitler uydu kentler yapıyor. Fitness center’lar, havuzlar, futbol, golf sahaları... Çok güzel ama
bir tane de 300 kişilik bir tiyatro yapın kardeşim.

“Tiyatroya gitme zamanım geldi demeli insan”

Tiyatroya gitmek bir alışkanlık olmalı. “Benim tiyatroya gitme zamanım geldi” demeli insan. Şükrü Saracoğlu Stadyumu’nda, açık tribüne 60 lira-75 lira verip soğuk havada elindeki yarım ekmek kokoreci kemirerek maç izliyor. Cebinde otobüse binecek, eve yarım kilo kıyma götürecek parası olmasa bile futbola o parayı ayırıyor.
Biz 11 liraya normal oyun,
14 liraya müzikal oynuyoruz.

Haberin Devamı

Devlet tiyatrocuya ekmek parası verir; köftesi için ya dizilerde oynamak ya da seslendirme yapmak gerekir. Dünyanın her yerinde bu böyle...
Ben de öyle yaptım.
Hep çok çalıştım. Üç-dört fanila ıslatarak gittim eve. Hiç haram yemedim. Bir gün bile “Erken bitse de eve gitsem” demedim. Hep üç cümle ilave edip bitirmişimdir oyunu.
2.5 saat emanet etmişlerdir, üç saatte bitirmişimdir, yarım saat benden...

“Herhalde politikacılara da şirin görünen bir tarafım var”

Devlet Tiyatroları’nda Goethe’nin bir oyunundaki repliklerin sansürlenmek istenmesinin bir krize neden oldu geçenlerde...

Bizim oyunlarımız da zaman zaman yasaklandı. Haldun Taner’in “Eşeğin Gölgesi” mesela... Danıştay kararıyla tekrar oynanmaya başlandı sonra. Bu halkın ilgisini daha çok çekti. İki sene oynanacağına, beş sene oynandı. Vedat Türkali’nin “Bu Ölü Kalkacak” oyununu kaldırdılar. Mahkemeye verildik. Ama beraat ettik. Çünkü ödenekli tiyatroda verilen rolü reddetme şansımız yoktu, emir kulu olduğumuz için yırttık ama Muhsin Ertuğrul mezarda beraat etti. Tiyatroyu politikadan soyutlayamayız. Bu nedenle başı derde giren arkadaşlarımız oluyor. Şimdiye kadar benim başıma bir şey gelmedi. “Lüküs Hayat”ta da “Resimli Osmanlı Tarihi”nde de birçok gönderme yaptım. Ama herhalde politikacılara da şirin görünen bir tarafım var.

Haberin Devamı

“Üstüne düşseymişim usta bir şef olabilirmişim”

“Başka konuda gıpta ettiğim şeyler yoktur” dediniz. Hiç mi başka hevesleriniz olmadı?

Bir sandalımın olmasını isterdim. Bir de teknolojiyi daha iyi bilmek isterdim. Teknoloji özürlüyüm. Twitter’ım var ama eşim ve oğlum meşgul oluyor. “Dokunma, elleme, bozarsın”la büyüdük biz. Radyoyu bile parasını veren o olduğu için Hacı Dedem açıp kapatırdı evde.

Çalışmadığınız zamanlarda neler yaparsınız?

Yürüyüş yaparım. Hanımla birlikte otomobille Tuzla’ya kadar gideriz bazen. O kullanır arabayı. Orada bir köfte yeriz. Ya da Rumelikavağı’na kadar gider, balık yeriz. Bir oltam var, müsait zamanlarda istavrit tutmaya çalışırım. Gazete arşivim vardır. Bazı haberleri kesip arşivlerim; sağlık haberleri, üçüncü sayfa haberleri, güleriz ağlanacak halimize haberleri, çevre ve hayvan koruma haberleri... Bazen bir hafta birikir, boş günümde ayıklarım. Sevinç Hanım kızıyor, evlere sığmıyor artık diye. Ayvalık’a gideriz yazları. Bir karavanımız var. Cunda’daki karavan kampına gidiyoruz. Şimdi bir de mütevazı bir daire aldık, kışın da gidebileceğiz.

Çok da güzel yemek yaparmışsınız...

Yaparım. Hünkar beğendi, yaprak sarması dahil... Sevinç Hanım beni pek mutfağa sokmak istemez. O yokken girerim.
10 yıl Ankara’da bekar yaşadım.
O zaman öğrendim. Üstüne düşseymişim usta bir şef olabilirmişim.