PazarBir Hitit tarihi: "Anitta’nın Laneti"

Bir Hitit tarihi: "Anitta’nın Laneti"

14.10.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bir Hitit tarihi: "Anitta’nın Laneti"

Bir Hitit tarihi: Anitta’nın Laneti

Bir Hitit tarihi: "Anitta’nın Laneti"

Lisede İngilizce dersinde okuduğumuz kitaplardan biri de Gurney’in "The Hittites"i (Hititler) idi. Dili sadece gramer, konuşma olarak öğreniyorduk; o arada genel kültür dağarcığımızın zenginleştirilmesine özen gösteriliyordu. Dil öğrenirken mitologya, edebiyat, coğrafya, tarih, bilim alanlarında da temel bilgiler ediniyorduk.
Türkçe tarih derslerinde tarihler, adlar ve antlaşma maddeleri ezberleyerek geçiştirdiğimiz Hititlerin ayrıntılı serüveni, benim gibi birçok sınıf arkadaşıma da ilginç gelmiş. The Hittites derse keyif katan kitaplarımızın başında yer almıştı.
***
Yıllar sonra Mahfi Eğilmez’in "Anitta’nın Laneti"ni okumaya başlayınca, hemen Gurney’in yapıtı geldi aklıma.
Eğilmez’in kitabının kapağında "öykü" yazıyor. Öykü biçiminde anlatılmış gerçi ama aslında bir tarih kitabı bu. Hititlerin tarihini anlatıyor. Yazar, "Radikalöde kendisiyle yapılan söyleşide de, amacının "Hitit tarihini yarım günde okutabilmek" olduğunu söylüyor zaten.
Eğilmez, yapıtının başında "Bazı Notlaröda şöyle diyor: "Bu kitapta geçen yerler, ülke ve kent adları, krallar, kraliçeler, prensler, soylular, halktan kişiler tümüyle gerçek. Daha doğrusu Hitit ve Hattuşa kazılarında ele geçmiş tabletlerden ortaya çıkarılmış gerçekler. Bu gerçekleri alıp yan yana ya da üst üste koyup aralarındaki boşlukları da dolduracak biçimde kurgulayarak öyküleri yazmaya çalıştım. Bunu yaparken Hitit tabletlerinden elde edilmiş öykü, dua, otobiyografi ve anlaşma metinlerini anlamayı kolaylaştıracak biçimde ve biraz da serbest bir üslupla aktarmaya çalıştım."
***
Üstünde yaşadığımız toprakların tarihini bildiğimiz söylenebilir mi? Araştırmayı, öğrenmeyi pek sevmiyoruz. Genelde kulaktan dolma bilgilerle, dedikodularla "idare ediyoruz". Bunda okullardaki soğuk, itici, ürkütücü tarih derslerinin de payı büyük.
Bu yüzden, Anitta’nın Laneti gibi kitapların yazılmasını, yayımlanmasını (onu başka tarihsel romanlardan, öykülerden ayırarak) sevinçle karşılıyorum.
Şu sıralarda konularını tarihten alan romanlar pek gözde. Ülkemizde bu alanda yerli-yabancı kitaplar yayımlanıyor. Firavunlardan imparatorlara, padişahlara, cariyelere kadar birçok kişinin öyküsünü roman biçiminde okuyoruz.
Sanatla ilgilenen herkes bilir: Picasso’nun "Balık"ına bakıp sormuşlar: "Bunun neresi balık?" Picasso yanıtlamış: "Balık değil ki o. Resim."
Tarihsel romanlara da öyle baktım ben. Tarih değil, roman olarak. Bir konuda tarihsel bilgiler edinmek istesem romanlara değil, bilimsel çalışmalara, güvendiğim araştırmacıların görüşlerine, yorumlarına başvururum. Tarihsel romanı da tarih kitabı olarak değil, yazarın hayal gücüyle beslenmiş bir anlatı olarak değerlendirmeyi yeğlerim.
Ama Mahfi Eğilmez’in yapıtı öyle değil. Kendisinin de söylediği gibi, temelde bir tarih kitabı, Hititlerin özellikle ekonomi ve hukuk alanlarında getirdiği yenilikler, devrimler, çok rahat okunan bir tarihsel serüven içine ustalıkla sindirilmiş. Anlatı biçiminde yazılmış olması, daha yaygın bir okur kitlesine ulaşmasını sağlıyor. Kısa sürede yeni baskısının yapılması da bunu kanıtlıyor.

BİR DAKİKA ARA
"Evrensel bir sapıklık"
Bu haftaki "Bir Dakika Ara"mızı bazı ünlülerin savaş üstüne söyledikleri sözlere ayıralım:
David Lloyd George: "Bu savaş da gelecek savaş gibi, savaşları sona erdirmek için yapılmaktadır."
Philip Caputo: "Savaş sırasında yurtseverlik, cepheye uzaklıkla doğru orantılıdır."
Emma Goldman: "Bütün savaşlar, kendileri savaşamayacak kadar korkan, bu yüzden dünyanın gençlerini dövüştüren hırsızlar arasında yapılır."
Jean-Paul Sartre: "Savaşları çıkaranlar zenginler, ölenler ise yoksullardır."
Antoine de Saint-Exupery: "Savaş bir serüven değildir. Bir hastalıktır. Tifüs gibi."
Charlie Chaplin: "Bir cinayet insanı katil yapar. Milyonlarca cinayet ise kahraman."
Heathcote William Garood (Uygarlığı savunmak için neden I. Dünya Savaşı’na katılmadığı sorulunca): "Savunmak için savaştıkları uygarlık benim."
Thomas Hardy: "Savaşa aklım ermiyor. Barışta karşına çıksa içki ısmarlayacağın adamı, cephede öldürüyorsun."
Ernest Hemingway: "Eskiden savaşta ölmenin güzel ve anlamlı bir şey olduğunu yazarlardı. Modern savaşlarda öyle değil. Anlamsız yere it gibi geberip gidiyorsun."
Arthur Schlesinger Jr.: "Bütün savaşlar ilk otuz gün için ilgi çekicidir."
John Rae: "Savaş evrensel bir sapıklıktan başka bir şey değildir. Kendimiz savaşmıyorsak, savaş öyküleri okuruz: savaş pornografisi, savaş filmleri seyrederiz: seks filmleri; ya da duygularımızın dizginlerini alabildiğine bırakırız: savaş mastürbasyonu."
Zhuge Liang: "Akıllılar dövüşmeden önce kazanırlar, cahiller kazanmak için dövüşürler."




PAZAR



























EN ÇOK OKUNANLAR

KEŞFETYENİ

İlgili Haberler