PazarBiz kendisini iyi bilirdik

Biz kendisini iyi bilirdik

18.04.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Çakırı defnettik. Kirli işleri vardı, adam da öldürürdü ama ölünün arkasından kötü konuşulmaz. Varsa bir hakkımız, helali hoş; mekanı cennet olsun...

Biz kendisini iyi bilirdik

O esnada iş dışı bir geyik mevzu bahis. O dedi ki "Öyle", ben de dedim ki "Böyle." Öyleydi, böyleydi derken, bana bir çıkıştı. "Sen ne biçim konuşuyorsun benimle?" diye.Pardon? Ne biçim konuşmam gerekiyordu ki? Sırf o benim üstüm diye, onun sevdiği filmi sevmem ve aldığı pantolonu beğenmem gerektiğini ben nereden bileyim? Bilmiyordum.Neyse ki işyerindeki masasına sevgilisinin fotoğrafını koyan, çekmecesinde özel eşyası bulunanlardan değilim. Çantamı aldım, bastım gittim.* * * "Kurtlar Vadisi" dizisinde Süleyman Çakır öldürüldüğünde niye neredeyse ulusal yas ilan edecek noktaya geldik memleketçe? Niye insanlar bir dizi kahramanı için mevlit okuttu, lokum dağıttı, gazetelere ölüm ilanı verdi?Bir üniversitede öğrenciler, onun siyah-beyaz bir fotoğrafını fotokopiyle çoğaltıp yakalarına iliştirip gezdiler. Bir halı saha maçından önce bir dakikalık saygı duruşu yapıldı. Niye bir pazarcı "Süleyman Çakırı elim bir saldırı sonucu kaybettik. Sevenlerinin başı sağ olsun" yazılı bir karton yerleştirdi tezgahına?Onun öldüğü gece gözaltına alınan Kürt Ahmet lakaplı Ahmet Turgutun yeğeni Şahin Turgutun polise bu ölüme çok üzüldüğünü söyledikten sonra "Yoksa siz mi öldürttünüz?" diye sorduğu haber oldu bir gazeteye. Yani birçok kesimden insan üzüldü Çakırın ardından. Gözyaşlarımız sel oldu televizyonu bastı.Niye?Galiba hepimiz, istisnasız hepimiz, en dokunulmaz yerlerde olanlarımız bile, kendimizden daha büyük bir gücün gölgesindeyiz her daim. Bir gün biri karşımıza geçip "Sen ne biçim konuşuyorsun benimle?" diyebilir. Hatta kim bilir, belki size de demişlerdir.Bu yüzden işte "iyi güç" peşindeyiz.İdeal bir karışımın. Güçlü ve aynı zamanda adil ve daima haklı ve işte tüm bu sebeplerden de iyi bir gücün...Zira eşitlik, adalet gibi değerler toplumun genelini kapsamaz hale gelir, hukuk da işlevini yitirirse, geniş kesimlerin kendilerini esirgeyip koruyabilecek başka bir güç arayışına girmesi kaçınılmaz.Ve madem başka bir yolu yok şu hayatı yaşamanın, madem ömrümüz boyunca defalarca güç kullanan ve defalarca da güç kullanılan taraf olacağız, o zaman "Olur ise böylesi böylesi olsun". Sınırsız gücü olsun, kodu mu oturtsun ama ille de haklı olsun. Çakır iyi miydi? Bir kere dizi kahramanı olması münasebetiyle haklılığından sual olunmaz biriydi. Kötülük yapıyorsa karşısındaki hak ettiği içindi. Durduk yerde insana "Sen ne biçim konuşuyorsun?" falan demezdi. Mertti. Kıymet bilirdi. İstisnai haller ihmal edilebilirdi.Sahip olmak isteyeceğimiz ve muhatap olmaktan çekinmeyeceğimiz bir güçtü Çakırınki. Hem geçen gece defnettik kendisini. Allah taksiratını affetsin. Kirli işleri vardı, adam da öldürürdü falan ama ölünün arkasından kötü konuşulmaz. Varsa bir hakkımız, helali hoş; mekanı cennet olsun. Biz kendisini iyi bilirdik.* * *Ben çantamı alıp çıktıktan sonra günlerce işyerinden aradılar beni. Önce terfi önerdiler, sonra para. Gururdan falan değil, hakikaten işe ihtiyacım yoktu o sıralar, o yüzden reddettim. Sonunda "Müdür senden özür dileyecek" dediler. Diledi.Eh müdürün üstünde de müdür var tabii. O da onu makamına çekmiş, gücünü kullanmış, "Özür dileyeceksin, o kız buraya dönecek" demiş.Bu işler böyle!Gerçek hayatta "iyi güç" yok. İşimize gelen var, gelmeyen var... Sigortalı migortalı, yani ciddi ilk işimdi. Müdürle "makamında" sohbet ediyoruz. Müdür dediysem; beraber içeriz de, sinemaya da gideriz, aramız gayet şekerli. Arkadaşız, kim sorarsa. Kiralık katil diye bir şey var. Kiralık sevgili de var. Tutarsınız bir eskort, onunla alemlerde akar, havanızı atarsınız. Alişan "Hilmi Topaloğlu, ilk çıktığımız yıllarda bana, Özcan Denize ve Mahsun Kırmızıgüle kiralık hayranlar tutmuştu. Kızlar gelip bize saldırıyordu" dedi.Hilmi Topaloğlunun alameti farikası da buymuş demek ki. Parası neyse vermiş, yıldızdan önce hayranını yaratmış.Acaba kirası ne kadardı? Öğrenciyken böyle bir meslek olduğunu bilsem, ben üçüne de hayran yazılırdım. Fakat nereye gidecektim? Diyelim hayran lazım oldu, nereyi arayacağım? Kiralık hayran ajansının telefonunu bilen var mı? Kiralık hayran ajansının telefonunu bilen var mı? Tehdit edildim. Telefonda. Ben önce adam "Sibiryaca" konuşuyor zannettim. Zira böyle mafya filmleri tadında, mafyöz bir ses! "Benim adım ağırdır. Altında kalırsın. Adımlarına dikkat et" deyince... Beynimden önce topuklarım çözdü altyazıyı. "Vurulacak mıyız?" endişesiyle titreşmek suretiyle.Hayatım; film, dizi film, roman olmaz belki ama buyrun işte, en azından köşe yazısı oluyor. Vurulursam, dövülürsem, kırılıp dökülüp incitilirsem; mevlit okutan, lokum dağıtan olur mu acaba? Olmazsa neyse parası verip kiralık hayranlar tutayım bari, ne yapayım?Benim asıl depresyon nedenim, her zaman olduğu gibi olay anında cevap yetiştirememiş olmak. Telefonu kapatınca aklıma geldi. Keşke yine "Baba"dan alıntı yapıp "Hey adamım, bu sadece iş. Kişisel bir şey değil" deseydim. Neyse yazdım. O da okuyordur herhalde. Artık kaldığım yerden manik olabilirim. manik depresif köşe Çocuğuz. Abim benden bir şey istiyor, ben "Olmaz" diyorum. Atıyorum, "100 lira veririm" dedi. Ben kabul etmedim. O parayı artıracak, ben de en az iki katına çıkana kadar "Hayır" diyeceğim. "75 lira" dedi. A aa, fiyatı indirdi! Ben daha "Hıı?" derken 50ye düştü. Daha inecek belli ki. Hemen 50 lirayı kabul ettim.Fakat benim tabii ezberim şaştı. Böyle pazarlık mı olur? Çok da küçüğüm. Dudağımı büzdüm, "Ama sen bana pazarlığı böyle öğretmedin ki" dedim.O zaman bu pazarlık metodunu Mario Puzonun "Baba" kitabından öğrendiğini anlattı abim. Sonra bir süre birbirimizle kitaptan alıntılarla konuştuk. "Ona reddedemeyeceği bir teklif yapacağım" ya da "Asla affetmenin gücünü abartma!" ya da "Dostlarına yakın ol, düşmanlarına daha da yakın"..."Baba" filminin sırrı, neredeyse filmdeki her cümlenin gündelik hayatta da bir yerlere monte edilebilmesidir.Premier dergisi bu ay "Bütün zamanların en mükemmel 100 film karakteri" listesi hazırladı. Birincilik Marlon Brandonun canlandırdığı "Baba" Vito Corleonenin oldu.Bu vesileyle babayı anarken, hazır yeri de gelmişken "ağır" ismiyle babalık taslayanlara da yine "Baba"dan bir cümleyi hatırlatayım: "(Sicilyada) Kadınlar silahtan daha tehlikelidir." Bütün zamanların en "baba"sı... Michael Corleone: Babamın diğer güçlü adamlardan hiçbir farkı yok. Diğer insanların sorumluluğunu taşıyan senatör ya da başkan gibi...Kay Adams: Ne kadar naif olduğunun farkında mısın?Michael Corleone: Niye?Kay Adams: Senatörler ya da başkanlar adam öldürmezler.Michael Corleone: Ah, öyle mi? Sence kim daha naif Kay? ("The Godfather") Kim en naif? İnternette bir dolu siteye üye olurken bir dolu sözleşmeyi, okumadan, etmeden "Hı hı kabulümdür"ü tıklayarak onaylıyoruz.Neyse ki Googleın Gmail sözleşmesini Radikal yazarı Serdar Kuzuloğlu okumuş.Google her mesajın altına reklam koyacakmış. Bu reklam da mesajınızın içeriği ile ilgili olacakmış. Yani diyelim bir arkadaşınıza hareketli seks hayatınızdan söz ettiniz. Hooop, mesajın altında prezervatif reklamı konacak."Yani Gmailde yazdığınız her şey bir otomasyon yazılımıyla okunacak. Aynı tekniğin gizli amaçlarla kullanılmayacağına dair hiçbir güvence de yok" diyor Kuzuloğlu.Ayrıca Gmail posta kutunuzdan sildiğiniz mektupları kendi arşivinden silmeyecekmiş. Ve elbette yine tüm bu mahrem yazışmaların aleyhinize kullanılmayacağına dair de bir güvence veriyor değiller.İnternet iyi hoş, Google da sevdiğimiz bir arama motorumuz ama... Bu ne bu? tubakyol@yahoo.com Google bizi gözetliyor