13.10.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:
Fisun Yalçınkaya fisun.yalcinkaya@milliyet.com.tr
Dünyaca ünlü heykeltıraş ve ressam Fernando Botero’nun eşi, sosyetenin gözde ismi ve aynı zamanda dünyanın pek çok yerinde sergiler açmış Yunan bir heykeltıraş... 73 yaşındaki Sophia Vari’yi tanımlamak için çok şey söylenebilir. O şimdi Türkiye’deki ilk kişisel sergisi ile Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi’nde sanatseverlerle buluşuyor.
19 Ocak 2014’e dek müzede yer alacak “Sophia Vari, Heykeller ve Resimler” sergisi vesilesiyle buluştuğumuz Vari gerçek bir İstanbul âşığı. Sergide sanatçının 27 heykeli ve 32 resmi yer alıyor.
17 yaşında sanat hayatına başlayan Vari, ömrünü sanatına adadığını her fırsatta söylüyor. 36 yıllık eşi Botero’ya ise hâlâ âşık. Ondan bahsederken gözleri parlıyor ve “O benim en büyük eleştirmenim” diyor. Vari ile sanatını, evliliğini, İstanbul’u konuştuk.
Sophia Vari ve eşi Fernando Botero.
Türkiye’deki ilk serginiz açıldı. Neler ifade ediyor sizin için İstanbul’da, Pera Müzesi’nde sergi açmak?
Çok heyecanlıyım burada sergi açtığım için. Ben de Akdenizliyim. Türkiye’yi kendi ülkeme ve insanlarını insanlarımıza çok benzetiyorum. Akdenizlilerin çoğunda olan özelliklere sahibiz. Üç yıl önce eşim Botero’nun yine bu müzede açtığı sergi için buraya gelmiştim. Bu müze ilham verici, o kadar güzel ki neredeyse vasat bir eser bile yapsanız burada güzel duracak gibi. Teklif aldığımda tabii ki burada sergi açacağım için çok heyecanlandım. Ama aynı zamanda İstanbul’a yeniden geleceğim için de çok heyecanlandım. Burada inanılmaz bir enerji ve tutku var. Her şey çok hareketli, heyecanlı. Geri dönüp çalışmak, yeni heykeller yapmak için enerji doluyum.
Bu sergide ilk kez sergilenen eserleriniz de var. Biraz onlardan bahseder misiniz? Bu sergi için özel olarak mı ürettiniz?
Evet, burada daha lirik ve geometriyi kullandığım eserler var. Bu eserleri Pera Müzesi için yapmadım ama ilk kez burada gösteriyorum. Daha önce başka bir yerde sergilemek istemedim, bu sergi için sakladım.
Yunanistan’da doğdunuz, birçok yere gidiyorsunuz. Çok sayıda dil de konuştuğunuzu tahmin ediyorum. Sanatınızı nasıl etkiliyor bu etkileşimler?
Birçok dili çok az ve çok kötü konuşurum. Dil öğrenmek konusunda çok tembel olduğumu söyleyebilirim. Konuşmak istiyorum ama sabrım yekmiyor. Genelde sergiler için gezerim. Kolombiya’da da bir stüdyomuz var. İtalya’da, Monte Carlo’da, New York’ta ve Yunanistan’da birer atölyem var. Her zaman büyük bir atölye ve küçük bir evi tercih ediyorum.
Bu kadar yerde atölyem olmasının en büyük faydası, her yeni yere gittiğimde atölyeyi bomboş görmem. Çünkü boş atölye gördüğümde “Burası bomboş, hemen çalışmaya başlamam gerek” diyorum. Böylece daha da fazla çalışacak enerjim oluyor.
Bu kadar çok yerde atölyeniz olması büyük bir imkan. Kendinizi şanslı biri olarak görüyor musunuz?
Çok şanslıyım kesinlikle. Ama ben şansı kendimizin yarattığını düşünüyorum. Herkesin hayatında birçok sorunu var. Dünyayı pozitif görüyorum. Mutluluk, kendinizin sahip olabileceği bir şey... Kimse size mutluluğu sunmaz, veremez. Kendiniz kazanmalısınız.
17 yaşımda çalışmaya başladım. Hiç durmadım ve hep çalıştım. Vaktimi, enerjimi sanat için feda ettim.
Bir gününüz nasıl geçiyor?
Sabah 7-8 gibi kalkarım, evle ilgilenirim. Kataloglar, sergilerle ilgili
e-postalarla uğraşırım. Saat 10’da bütün işim biter ve atölyeye girip çalışmaya başlarım. Akşam saat 19.00-20.00’ye kadar çalışırım. Yemek için ara vermem. Çok acıkırsam atıştırırım. Peynir yerim beyaz şarap içerim.
“Eşim Botero en sert eleştirmenim”
Peki, Fernando Botero gibi bir isimle evli olmak nasıl?
Tam 36 yıldır beraberiz. İki sanatçının birlikteliği mucize de olabilir, felaket de. Ama bizimki 36 yıldır devam eden bir mucize. Bizim sanat tarzlarımız, eserlerimiz birbirinden farklı. Ama hayata bakışımız ve sanat tutkumuz aynı. Bir çiftin uzun süre birlikte olabilmesi için hayat ritimlerinin de aynı olması gerekir. Eğer çalışmasam, evde oturan bir kadın olsam, eşim bütün gün çalışırken ne yapacağım? Sıkılırdım. Oysa çalıştığım için o atölyesinden döndüğünde ben de atölyeden dönmüş oluyorum. Hayatımızın ritmi birbirine uyuyor. Ayrıca o, en sert ve en büyük eleştirmenim. Sanat üzerine sürekli konuşuruz ve birçok fikrimizi paylaşırız.