Pazar‘Bu albüm kentli ama ben ne olduğumu bilmiyorum’

‘Bu albüm kentli ama ben ne olduğumu bilmiyorum’

12.02.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

Ender rastlanan bir vakadır, Leman Sam’ın albüm yapmadığı süre uzadıkça konserleri dolup taşar. Belki zaten repertuvarı albümlerinin sınırlarını çok aştığındandır.

‘Bu albüm kentli ama ben ne olduğumu bilmiyorum’

Toplam beş albüm yapmış ama ondan dinlediğimiz şarkının, türkünün haddi hesabı yoktur. Yine de yeni bir Leman Sam kaydı her zaman bir müjdedir. Hele hele 13 yıl aradan sonra geldiyse... Kalan Müzik etiketiyle raflara konan “Nereye Kadar?” adlı albümün baş müsebbibi “O olmasa yapmazdım” dediği yapımcısı Hasan Saltık. Sonra birlikte çalıştığı eski dostu Vedat Sakman... Turgut Uyar’ın, Cezmi Ersöz’ün şiirleri, Şevval Sam’ın, Mehmet Teoman’ın, kendisinin sözleri, Erol Mutlu’nun, Aytekin Ataş’ın, Bülent Gümüş’ün, Mehmet Koç’un besteleri tamamlıyor çalışmayı. Bir de kartonetin her sayfasından fırlayan kediler, köpekler, martılar, Leman Sam’ın tanımıyla ‘bütün akrabaları’...
Bol karlı bir kış günü, artık mahallesi olan Cihangir’in bol kedili kahvesi Kaktüs’te konuştuk. Müzikten, hayattan ve ‘illa’ aşktan...

Haberin Devamı

* Vedat Sakman’la çalışmışsınız yine...

Başka kimse aklımdan bile geçmedi. Vedat’ın müzikalitesine çok güvenirim ve bilirim ki aynı şeyi düşünürüz. Çok önemli müzisyenler çaldı albümde, aramızda bir sevgi bağı olduğu için hepsi çok gönülden çaldılar. Klavye kullanmadım, dijital bir ses gelmesin istedim. Her şey de istediğimiz gibi gitti, Yağmur’un haricinde...

* Yağmur Kızılok’tan söz ediyorsunuz herhalde. Bir Fikret Kızılok şarkısı olacaktı albümde, ne oldu?

Söyleyecektim çünkü uğurdur benim için Fikret’in şarkısını söylemek ama mirasçısı olarak oğlu böyle bir şey istemediğine göre... “Olmasın Varsın”dı şarkı, çok da güzel oldu. O kadar güzel çalındı, ben çok güzel söylediğimi düşünüyorum ki...

* Neden izin vermiyor?

Nedeni yok. Ne para ne pul, canı istemedi.

* Azeri söylememişsiniz...

Evet, türkü koyayım dedim başta, Hasan “Bu kentli bir albüm” dedi. “Peki” dedim, sonra Aytekin’in (Ataş) Karacoğlan’ı girdi, o girince Hasan “Metris’i söyler misin?” dedi, benim canıma minnet.

* Çünkü albüm kentli olsa da sizin bünyede hepsi var...

Evet, ben de ne olduğumu bilmiyorum. Benim ruhum gezer, öyle diyebilirim.

“Hanımefendilik yanımdan bile geçmemiş, ben serseriyim”

* Aslında uzaktan bir hanımefendi görüntünüz de var...

Hiç hanımefendilik yanımdan geçmiş mi acaba? Ben serseriyim, bununla da çok övünürüm. İyi ki ben İstanbul’da bir burjuva ailenin, piyano öğrenmiş, küçükken baleye gitmiş bir çocuğu olarak doğmamışım. Hayatla çok mücadele ettim, çok sıkıntılar çektim, onlar beni büyüttü, sesime hikayeler kattı, bu çok demlenmiş bir albüm oldu.

* Nasıl bir ailede büyüdünüz?

Subay çocuğuyum. Anne ve babayla büyümedim, büyükannem büyüttü beni.

* Anne babanız neredeydi?

Evlenip gittiler kendi keyiflerine. Büyükannem çok ciddi, disiplinli, hatta sert bir kadındı. Yalnız ve sevgisiz bir çocukluk geçirdim. Onun için aslında bir sokak kedisi duygusu vardır bende. Ama yaşadığım yerlerdeki keşiflerim çok güzeldi. Bana güzel bir çocukluk yaşatılmadı ama ben kendim aldım onu.

* Çok erken evlendiniz değil mi, kaç yaşında?

Söylemesem daha iyi. Gene yalnızlık ve ailenin arkanda durmaması yüzünden... Başıboş bırakılmış, ne oldu, uyuşturucu mu kullanıyor, kaçırdılar mı... Merak edilmeyen bir çocuk olunca ilk flörtle evleniyorsunuz. Onu da yaşamam gerekiyormuş demek ki, kızlarım dünyaya geldi.

* Şarkıcılığa evliyken mi başladınız?

Yok, çok sonra. Babam çok baskıcıydı, hiçbir zaman müzisyen olmamı istemedi. Kızların babası müzisyendi, o da istemedi. Zaten korkunç bir evlilikti. 12 sene ama hatırladığım detay neredeyse yok gibi. Boşanma aşamasında, piyanist arkadaşım Ercan Özaksoy beni operaya koro için açılan sınava götürdü, sonrasında da Mehmet Teoman’la tanıştırdı. Sonra zaten 11 sene Günay var, kölelik dönemim, ondan sonrası özgür dönem. Ne yaptımsa zaten ondan sonra. Günay’da yedi gece çalışıyordum. “Ben çok yoruluyorum, bir pazar dinleneyim” diyorum mesela, bir telefon: “Danimarka prensesi geldi, gelmen lazım”. Orası öyle bir yerdi çünkü. Boy George geldi gelmen lazım, Gilbert Becaud var gelmen lazım...

Haberin Devamı

“Gözüme sürme çeker, yüzüme pancar sürerim”

Haberin Devamı

* Çok dinamiksiniz, sahnede bir takla atmadığınız kalıyor...

Takla attım, MEB Şura Salonu’nda. Gökhan’la (Şeşen) iddiaya girmiştik. Sonra Boğaziçi’nde timsah yürüyüşü yaptım Bursaspor’un şampiyon olduğunu duyunca... Ama ben Günay’dayken de çok marjinaldim. Kıyafetlerim filan, hâlâ anlatırlar. Kamuflaj elbiseleri, kasketler, eşofmanlar, deri pantolonlar... Sonra Neco’yla çalışırken birazcık daha ‘elit’
giyindim, kısa bir dönem.

* Hep şıktır kıyafetleriniz ama...

Şık değil de bana has. Pazardan da giyinirim, her şeyi kendim kombine ederim. Kendim daha iyi biliyorum bana ne yakışacağını. Bir de ben prova sevmiyorum, saçımla uğraşamam, alışveriş yapmaktan nefret ediyorum...

* Allık yerine pancar mı kullanıyordunuz bir de?

Evet. Kuruyan yüzeyini ince bir şekilde bıçakla kesiyorum, bıçağın üzerinde kalanı dudağıma sürüyorum, öbür tarafını da yanağıma. Allıktan çok daha kalıcı. Mesela gece yatarken sürüyorum, sabah kalktığımda “Ne kadar sağlıklı görünüyorum” diye moralim düzeliyor. Zaten benim makyajım o, pancarlarımı sürüp en fazla gözüme de bir sürme çekerim, rimel bile kullanmam.

Haberin Devamı

“Büyük kentte aşk nasıl barınsın?”

Haberin Devamı

* Aşkın bize küstüğünü düşündüğünüzü söylemişsiniz...

İnsanlar aşk zannettikleri şeye çok çabuk ulaştıkları için kıymeti olmuyor. “Âşık oldum, çok sevdim, bir hafta sonra bitti”. Nasıl âşık olmak bu? Ben bir âşık oldum, beş yıl sonra hasta oldum be. İki kere böyle yaşadım, bir buçuk diyeyim hadi, birincide aşılandığım için ikinciyi biraz daha kısa sürede atlattım. Şimdi ama çok hoşuma gidiyor düşününce. Aşkın yokluğundansa üzüntüsünü yeğlerim ben.

* Şimdi gene hissedebilir misiniz böyle bir şey?

Çok zor çünkü pembe gözlüklerim kırıldı. Ama isterdim. Gerçi ben şundan sonra o kadar travmatik bir şey yaşarsam cenazelik olurum. O kadar ağırını istemem ama bir esinti isterim doğrusu.

* Cezmi Ersöz’ün sözleri var albümünüzde, “Taşra hep hazırdır aşka” diyor...

O şarkıyı söylemem o laf yüzündendir zaten. Öyledir sahiden, taşrada aşk çok daha güzel yaşanır. Bu büyük kentlerdeki insanların kafaları dağınık, işe dalmışlar, öfkeleri var, burada aşk nasıl barınır? Ben ilk aşkımı öyle bir kentte yaşadım, son derece masum, tanrısal bir şeydi. Hâlâ düşünürüm, şöyle kar yağdığı zaman hep onu hatırlarım.

EN ÇOK OKUNANLAR

KEŞFETYENİ

İlgili Haberler