PazarBu bandonun rengi sarı-lacivert

Bu bandonun rengi sarı-lacivert

09.02.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bu bandonun rengi sarı-lacivert

Bu bandonun rengi sarı-lacivert



Bu bandonun rengi sarı-lacivert


Böyle bir bando kurma fikri nasıl ortaya çıktı?
Ata Kerim Cansever: Tribünlerde yapılan bütün etkinliklerin sebebi futbol maçlarının karnaval havasında geçmesidir. Bunu zaten diğer dernekler de yapıyor. Biz biraz daha girişken davranıyoruz, bu da bizim 80’li yıllara dayanan geçmişimizden kaynaklanıyor. Eğer diğer derneklerden de böyle farklı fikirler gelirse çok iyi olur. Bandoyu istememizin esas sebebi buydu. Kötü tezahüratlar var ve bunlar futbolcuları ateşlemiyor.

Hedeflerinize ulaştınız mı?
Mert Savaş: İlk hedefimiz görsel olarak insanları etkilemekti. Provalarda da bunu konuştuk. Birkaç maç sonra her şey daha iyi oturacak. Mesela diğer tribünlerden gelen tezahüratlara katılacaklar.
A.K.C.: Biz Sarı-Lacivert Derneği olarak bir köprü oluşturmaya çalıştık. İlk maç biraz acemice oldu. Birtakım moral bozuklukları oldu ama önemli olan takımımızı desteklemekti. Golden sonra tempo düştü ama seyirci 80’inci dakikadan sonra onu kendi içinde halletti.

Taraftarı ateşleyecek tezahüratların olmamasının sebebi nedir?
A.K.C.: Müzik kültürümüzden kaynaklanıyor. Tempolarımız çok yavaş. Popüler şarkıların üzerine tempo yapılıyor. Genelde içinde küfür barındırıyor. İşin aslı insanlar tezahürat yaparken kötü oluyor.

Mert bey, profesyonel olarak radyoculuk yapıyorsunuz. Sizin bu anlamda mı bir katkınız oldu?
M.S.: Katkım toparlamak oldu. Ata Kerim’le yılbaşından bu yana "Neler yapabiliriz?" falan diye konuşuyorduk. Aniden bir bando kurmaya karar verdik. Stat şovu çok başka bir olay. İyi organizasyonla daha iyi şeyler olabilir.

Sarı-Lacivert Derneği’nin bundan sonraki projeleri neler?
M.S.: Bir Fenerbahçe Band kurmak istiyoruz. Yani Fenerbahçe Koleji’nden öğrenciler alıp onları yetiştirmeyi, o orkestrayı daha da genişletmeyi amaçlıyoruz. Niyetimiz maç seyretmeye giden insanları bir aktiviteyle yönlendirmek.
A.K.C.: Bundan sonraki esas hedefimiz Fenerbahçe sevgisini yaymak. Bandoyu yelkene ve masa tenisine olmasa bile yüzme müsabakalarına götürmeyi de düşünüyoruz.

"Taraftar mutluysa iyi müzik yaparsın"
Daha önce bir bando takımında çaldınız mı?
4-5 sene önce yine idare heyetinden biri vasıtasıyla açılışta 20 kişilik bir bando yaptık. Ama seyirciyle bütünleşemediğimiz için istediğimiz netice alınamadı.

Çalacağınız marşlara nasıl hazırlandınız?
Hepimiz müzisyeniz. Arkadaşlar İstanbul’un çeşitli müzik kuruluşlarında görev yapıyor. Sadece özel marşlara biraz hazırlandık. Mesela "Fenerbahçe Marşı"nı herkes biliyordu. "Avrupa Fatihi" marşını ise maçtan birkaç saat önce çalışıp çıkardık. Repertuvar açısından bir sıkıntımız olmadı. İlk günden zaten 12-13 parçayı çıkarmıştık.

Profesyonel müzik hayatınızda ne tarz parçalar çalıyorsunuz?
Normalde Latin tarzı müzik yapıyoruz. Yani çaça, rumba, mambo, salsa... Bunları da nefesli sazlarla yapıyoruz. Profesyonel hayatta da beraber çalışıyoruz.

Genelde seyirciyi coşturmak için davul, zil gibi vurmalı sazlar kullanılır. Ama siz nefesli sazlar kullandınız, neden?
Davul, trompet, zil bizde de var ama sizin bahsettiğiniz gibi 10-20 davulla çalmayı bir zamanlar İstanbulspor yaptı. Başarılı olamadılar çünkü çabucak bitti. Mesela Mert’in getirdiği bir CD var. Oradaki parçayı vurmalı çalgılarla çalamazsın, onu melodik olarak çıkarman lazım. Bir de seyirci her şeyi bilmez, biz çalacağız ki kulağında yer etsin.

Çalacağınız parçaları neye göre belirliyorsunuz? Seyircinin tepkisi önemli galiba burada.
Biz başlıyoruz, arkadan onlar eşlik ediyor. "Fransa 98öden "Mehter Marşı"na kadar çalıyoruz. Biz ancak yol gösteririz. Seyirci havaya girdikten sonra kaç mikrofon olursa olsun bastırır bizi. 50 bin kişi var çünkü orada.

İlk çaldığınız maç bir derbiydi ve Fenerbahçe yenildi...
Bizim açımızdan da kötü oldu. Çünkü taraftarın mutlu olduğu anda sen de iyi müzik yapabilirsin.

Bu bandonun rengi sarı-lacivert
Ümit Tonartan (40, saksofon):
"Amacım zaten müzikle iç içe olmak, o yüzden bu tarz aktiviteler benim için çok önemli. Daha önce de basketbol maçlarında ve Parma maçında çaldım. İşin en zor tarafı yerde 5 cm su varken çalmaktı."

Semih Sural (42, trombon):
"İlk teklif gelince heyecanlandım. Seyirciyle bütünleşip tepkilerine ortak olmak güzel bir şey. Çalınacak marşların çoğunu kulaktan biliyorduk zaten. Maçı izleseydik bağıracaktık ama şimdi bağırmamız enstrümanlarımızla oldu."

Şefik Çelik (40, davul):
"Maç ortamı çok heyecanlıydı. Ben açıkçası izlemeyi tercih ederdim. Orada en fanatik taraftar grubunun içindeydik. Teklif gelirse devam etmeyi düşünüyorum."

Sitem Öztoksoy (31, flüt):
"Maçta bu bandoyla çalan tek kadın üyeydim. Buna çok alışığım çünkü dışarıda çalıştığımız ekipteki tek kadın da benim. Çocukken de maçlara giderdim.
O yüzden orada ıslanmanın ve üşümenin ne olduğunu iyi biliyorum. Her şey güzeldi ama oturarak çalsak daha iyi olacaktı."

Merih Caner (41, trombon):
"Bu işi daha önce birkaç kere yaptık. Fenerbahçeli olarak da ayrı bir gurur duydum. Şartlar çok zordu, hava soğuktu, heyecan vardı işin içinde. Hem çalıp hem izleyebildim çünkü önümüzde nota yoktu."

Mehmet Sezer (31, trompet):
"Daha önceden bir basketbol maçında çaldım. Önümüzde mikrofon olduğu zaman eminim bütün stat bize eşlik edecek. Ailemin çok hoşuna gitti; söylememiştim onlara, televizyonda görmüşler."

Ali Haydar Çınar (34, obua):
"Teklif Ünal beyden geldi. Netice olarak zaten Fenerbahçeliyiz ve takımımızdan böyle bir teklif gelince gitmemek olmazdı. Ters tepki de alabilirdik ama atmosfer çok iyiydi, öyle bir şey olmadı."

Ceren Beste Caner (13, trombon):
"Konservatuvar Hazırlık 1’de öğrenciyim. Belki ileride grupta çalacağım ama bu maçta yoktum. Bence bu süper bir topluluk. Babam da bu grupta ve trombon çalıyor."






























EN ÇOK OKUNANLAR

KEŞFETYENİ

İlgili Haberler