Pazar"Çakmaktan beter ederim"

"Çakmaktan beter ederim"

16.09.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

"Eğer bir futbolcu hatayı tekrarlıyorsa, hemen koparırım. Bir çürük domates küfedeki bütün domatesleri çürütür."

Çakmaktan beter ederim

Sinan Engin: "Daum bizden daha Türk, o yüzden bebeğine altın bir maşallah taktım"
"Çakmaktan beter ederim"

"Eğer bir futbolcu hatayı tekrarlıyorsa, hemen koparırım. Bir çürük domates küfedeki bütün domatesleri çürütür."

Ahmet Tulgar

İnsanın Beşiktaş’ta antrenmana çıkası, kamplara giresi gelir. Bu adam orada oldukça.
Uzun süredir Beşiktaş futbol takımı menajeri Sinan Engin’in televizyonlarda, gazetelerde takibindeydim. "Bu adamdan bize ekmek çıkar" diyordum. Daha söyleşinin ilk birkaç dakikasında, nasıl olduğunu anlamadan ruhen senli benliydik. Sorularımı sorarken ona hâlâ "Siz" diye hitap etmem artık formalite gereğiydi.
Beşiktaş ve Ankaragücü eski oyuncusu Sinan Engin tam bir "Türk tipi futbol adamı"na dönüşmüş. O, Fatih Terim’den Kocaelispor Teknik Direktörü Hikmet Karaman’a uzanan "jest ve mimik ustalarının" en samimisi. Babalık, ağabeylik ve delikanlılık onda iyi bir karışım. İlkokul çağındaki oğlunun karşısında ona yeterli sevgi veremediği için ezilen, futbolcularına aşk izni veren, kulüp kapısındaki tinerciyi "grantuvalet" giydirip otopark bekçisi yapan tatlı sert aromalı bir şey.

Sizin Beşiktaş’taki işleviniz nedir?
Negatif, pozitif her türlü işi yapmam gerekiyor. Bir tane işi bitirdiysen veyahut da başarılı olduysan hemen arkası geliyor.

Murphy kanunundaki gibi: "Yaptığın iyilikler bir gün yükümlülüğüne dönüşür."
Mesela taraftarlardan biri Samsun’da cezaevine düşmüş, arıyorlar, bir avukat arkadaşımızı gönderiyorum. Yani aklına ne iş geliyorsa kulüple, oyuncularla, taraftarla ilgili benim çözmem gerekiyor. Bizim taraftarlar da rahat durmaz öyle. "O kadar çok kavga etmeyin gereksiz yere" diyoruz, engelleyemiyoruz. Çoğu alkollü oluyor taraftarlarımızın. Tahrik edilince de işte taşlı sopalı kavga oluyor. Zamanla biz de kravatlı taraftar olacağız. Ama Beşiktaş seyircisini bu hale getirmek zor, kravatı söker, girişirler.

Bu kadar dinamik bir kitleye önderlik yapmak için tam "Türk delikanlısı" olmak gerekiyor, değil mi? Kabadayı, pederşahi...
Ben pozitif enerji veririm. Hep ortada buluşurum. Öyle ama böyle ortayı bulurum. Ve mutlaka el sıkışırım.

10 bin kişi küfür etsin ama bir kişi etmesin, kızarım
Ama televizyon tartışmalarında filan pek öyle orta yolcu değilsiniz.
Ben 15 milyon taraftarı olan bir Beşiktaş futbol takımının patronuyum. Onun için konuşmaya yetkisi, gücü olan bir insanım. Ama Türkiye toplumu kavgayı sevmez. Bana Tümer ve İlhan’ın transferini yaptığım için Samsun’a gittiğimizde çok küfür ettiler. Şimdi karşılık versem çarşı karışacak.

Bu küfürleri kişisel olarak mı algılıyorsunuz?
Kişisel olarak algılasam çok şey olacak da, belli bir yerde kilitleniyorsun. Çünkü Beşiktaş’ı temsil ediyorum.

Futbolculuk döneminizde de olmuştur. 10 bin kişinin hep bir ağızdan size küfür etmesi nasıl bir duygu?
Bir kişinin etmesi daha çok etkiler. 10 bin kişininki etkilemez de, aradan bir kişi çıkıp, küfür ederse, futbolcu ona cevap verir, "Ben de senin" der.

Ben Fatih Terim’den daha gaddar bir adamımdır
Demin futbolculara "Koçum" diye hitap ediyordunuz. Bu delikanlı jargonu. Bu jargon oyuncuların hoşuna giden bir tarz galiba. Terim de çok kullanırdı bu jargonu.
Ben sevdiğim insana "Koçum" derim. "Koçum" kelimesi benim bir kişiye çok yakın olduğumun mesajıdır. Bütün futbolcularımıza "Koçum" derim ama saha dışında çok özel sevdiklerim olur. Kişisel sempati meselesi. Ama ne kadar seversem seveyim futbolcu hata yaparsa hiç şansı yok.

Futbolcuların her türlü sorunuyla ilgilenir misiniz? Biraz önce Fevzi’nin çocuğunun yuva sorununu hallediyordunuz.
Mesela Fevzi’nin hanımı aradı biraz önce, kocasının doğum günü olduğunu söyledi bugünün. Ona kutlama yapacağız. Bunlar kenetlenmemizi sağlıyor. Başka hangi sorunları çözüyorum, değil mi? Bir gazeteci gece bir yere girerken onun fotoğrafını çekmiştir, trafikte ya da polisle bir sorunu olmuştur. Borcunu ödeyememiştir. Parası yoktur. Bana gelir. Bunları çözerim, onların ağabeyiyim çünkü.

Çıtkırıldım birisi yapamazdı bu işi ama. Sizin gibi biraz "dayı" olması lâzım.
Her yerde eli ayağı olan bir adam olması lâzım. Tatlı sert olması lazım. Yeri geldiği zaman tavrını koyacak.

Çok sinirlendiğinizde, yeri geldiği zaman bir tane çakar mısınız futbolcuya?
Hayır canım.

Bir tanesini tokatladığınız söyleniyor.
Çakmak yok, çakarak çözüm olmaz. Ama çakmaktan da beter eden laflar derim.

Jest ve mimikleriniz Fatih Terim’e çok benziyor. Bu mudur yani Türk futbolcusunu etkileyen davranış biçimi?
Evet, benzetiliyoruz. Ama ben Fatih Abi’den daha gaddarımdır. Toleranslı değilimdir hatayı tekrarlayanlara. Hemen koparmak isterim. Bir çürük domates küfedeki bütün domatesleri çürütür.

Bu gaddar yüzünüzü oyunculara çok sık gösterir misiniz?
Takım kötü giderse... İnşallah gitmez. Bu sene çok şey bekliyoruz takımımızdan.

Gerekirse futbolcum için kızı alır buraya getiririz
Yurtdışından aldığınız futbolcular daha demokratik toplumlardan, daha demokratik ilişkilerden geliyorlar. Onlar yadırgamıyorlar mı bu "Türk delikanlı ideolojisini", sizi?
Bir yere gidiyoruz, herkes bana sevgi gösterisinde bulunuyor. Soruyorlarmış, "Neden bu bu kadar çok seviliyor?" diye. "İşte ondan çekinirler biraz" diyorlarmış bizimkiler. "Ama yine de çok seviliyor, çok sempatik birisi" diyorlarmış bu sefer bizim yabancı çocuklar. Eh, ben de çok açığını kapatıyorum oyuncularımızın, sevecekler tabii. Mesela İlhan Mansız’ı aldık, babası geldi, "Merak etmeyin, artık onun babası benim" dedim. Bir askerlik sorunu söz konusuydu. "Artık ben buradayım" dedim. Futbolcu ufak şeylerle mutlu olan insandır. Bir yemek, küçük bir hediye alırsın, yeter.

Futbolcularınızı, kadınların, kızların sürek avından nasıl koruyorsunuz?
Futbolculara söylüyorum: "Haftada iki gün izinlisiniz. Ne yapacaksanız yapın ama mümkün olduğu kadar göz önünde değil." Çünkü kötü bir şekilde göründüler mi bir yerde, hemen bana e-mail atıyor birileri.

Aşık olunca futbolcu size söyler mi?
Tabii, gelir anlatırlar.

Eğer kara sevda içindeyse?
O zaman izin veriyoruz.

Aşk izni uygulanıyor yani.
Ya da kızı futbolcunun morali düzelsin diye gider, alır, getiririz.

Kız kaçırmak da mübah yani. (Gülüyoruz). Seks futbolcu için zararlı mıdır sahiden? Kendi deneyimlerinizden de bilirsiniz bunu.
Şimdi üçünü bir arada yapsa, zararlıdır.

Nedir bu üçü?
Uykusuzluk, seks ve alkol. Ama birini, seksi düzenli yaparsan faydalıdır. Uyursan, uykunu alırsan. Ama futbolcunun bir haftada yapacağı en fazla bir seferdir. Haftada bir defa seks.

O bir defada da bir posta mı?
Bana göre normali bu. Seks adaleleri olumsuz etkiler. Halbuki futbolda adalelerin güçlü olması lazım. Biz gençken hata yaptık. Bazı şeylerin dozunu kaçırdık. Keşke şu beynimle çok değil 25 yaşında olsam şimdi.

Kulüplerde hep bir ağabey, bir baba figürü oluyor. Bu futbolcuların hep çocuk kalmalarına, infantil olmalarına neden olmaz mı? Bireyliklerini engellemez mi?
Hayır, bu, futbolcuya şefkati tattırır.

Stavrum felsefe kitabı yazacağına bir gol atsa
Christoph Daum’la aranız nasıl?
Her şeyden önce onunla çok iyi arkadaşız. Çok mert, çok dürüst birisi. Kesinlikle adam satmaz. Onun burada kalması için elimden ne geliyorsa yaparım.

Çocuğu olduğunda ne hediye aldınız?
Jean Paul. Biz bebeğe Can diyoruz. Altın taktık, Maşallah taktık.

Anladı mı bu hediyenin anlamını?
Tabii. O bizden daha Türk artık. Onu biz camiye de götürdük mesela. Cenaze namazı başlarken, "Christoph, istersen sen bekle" dedim. "Hayır" dedi, o da cemaate katıldı. Önemli olan dua değil ki, orada Allah’a yalvarması yeter. Ben onu uygun yerlere sokmaya çalışıyorum, o da bana güvendiği için geliyor.

Bir de sizin bir felsefeci, felsefe kitapları yazan Norveçli bir futbolcunuz oldu.
He, Stavrum.

Çok kitap okuyor mu Stavrum?
Bir de gol atsa. (Kahkahalarla gülüyor).

Arkadaşlarıyla kamplarda felsefe tartışıyor mu?
Evet. (Kahkahası kesilmiyor). Bir de gol atsa felsefe yapmak yerine. Felsefe, hah hah hah hah.

Bir tinerciyi kulübe kazandırmışsınız.
Evet, kapıda jilet atıp duruyordu kendisine. Onu otopark sorumlusu yaptım. Şimdi işini ciddi yapıyor. Yüzüne jilet attığı için "Scarface-Yaralı Yüz" filminden esinlenip ona Al Pacino adını da taktım. "Grantuvalet" dolaşıyor şimdi.

Şimdi futbolcu olsaydınız nelere dikkat ederdiniz?
Daha mütevazı bir evlilik seçerdim. Kendime daha iyi bakardım. Çünkü insan futbolculuk döneminde bu dönemin hep süreceğini sanıyor.

Şimdiki mütevazı evliliğiniz nasıl?
Şimdiki eşim acayip otoriter. Beni susturuyor. Ondan çekiniyorum açıkçası. Ama bu demek değil ki evde önlük takıp iş yapıyorum. Eve gittim mi ayaklarımı uzatır otururum.

"Futbolcu ünlü kadınla evlenirse, direkt hanımına küfür ediyorlar"
Seda Sayan’la evliliğinizden olan oğlunuzla aranız nasıl?
Oğulcan biraz önce buradaydı. Altyapıda oynuyor. O ilk göz ağrım, benim için çok önemli ama çok görüşemiyoruz. "Ben de kal" diyorum, kalmıyor, anneannesinde herhalde daha rahat ediyor. Küçüklüğünden beri daha çok anneannesinde kaldı.

Eh, mutluysa dert etmeyin.
Ama olaya öyle bakmamak lazım. Oğulcan’a karşı hep mahcubum onu mutlu edemediğimizi düşündüğüm için. Çünkü bir çocuk uyandığında annesini babasını görmek ister. Ona çok sevgi verdiğimizi zannetmiyorum. Sadece onun çok iyi bir futbolcu, bir sporcu olması için çaba sarf ediyorum ama çok girmiyorum bu işe de, çünkü onun kendi yetenekleri de önemli. Geçen sene okullararası maçlarda İstanbul’un en çok gol atan oyuncusu seçildi. Ben hep arka plandan onu takip ediyorum. Ona karşı bir eziklik içindeyim.

Futbolcuların sahada ünlü bir eşi, ünlü bir kadını taşımaları zor mudur?
Zordur tabii. Futbolcu kötü oynar, taraftarın hedefi hanımı olur, bir faul yapar, karşı takımın taraftarı direkt hanımına küfür eder. Onun için ben futbolcularımıza hep mütevazı evlilikler yapmalarını tavsiye ediyorum.




PAZAR




























EN ÇOK OKUNANLAR

KEŞFETYENİ

İlgili Haberler