Pazar"Canım bir şeylere sıkılmışsa annemin kitapları bana iyi gelir!"

"Canım bir şeylere sıkılmışsa annemin kitapları bana iyi gelir!"

25.11.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

Funda, Sevgi Soysal'ın Prof. Dr. Mümtaz Soysal ile evliliğinden olan ikinci kızı. Annesini kaybettiğinde 1,5 yaşındaydı.

Canım bir şeylere sıkılmışsa annemin kitapları bana iyi gelir

Bu gidiş 31'inci yılını doldurdu. Onu ölüm yıldönümü olan 22 Kasım'da, kızı Funda Soysal ile konuştuk. Robert Kolej'in ardından Amerika'da Grinnell College'da ve Boğaziçi Üniversitesi'nde tarih eğitimi alan Soysal, bugün Bilgi Üniversitesi'nde devrim tarihi dersi veriyor. Beş yıl önce İletişim Yayınları'ndan yeniden basılmaya başlanan Sevgi Soysal külliyatı da ona emanet. 12 Mart'ı da yazdı, Tante Rosa gibi müthiş bir kadını da. Hayatı da anlattı, kendi kanserini de. Henüz 40 yıl yaşamıştı ki "Hoşgeldin Ölüm"ü yazacağı tuttu. Onun da 60 sayfasını yazdı. Sonra sessizce gitti Sevgi Soysal. 11-12 yaşlarında, anneannemin evinde "Tante Rosa"yı okudum ilk. "Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu"nu okumam da yaklaşık aynı zamanda. "Hoşgeldin Ölüm"ün ürkütücü bir kapağı vardı, onu da çok merak etmiştim. "Yenişehir'de Bir Öğle Vakti" biraz zaman almıştı ama oradaki insan portreleri çok canlıdır, çok yer etmiştir bende. "Şafak" sona kaldı. Annenizin kitaplarıyla nasıl tanıştınız? Bizim evde öyle "Annen yazardı, bunlar onun kitapları; şu sırayla okuyacaksın" gibi konuşmalar olmazdı. İlk okumalarımda, anlattıklarından çok, annemin izini sürme, kişiliği hakkında ipucu verecek bir şeyler bulma derdindeydim zaten. Belli bir yönlendirmeyle okumadınız yani... Dedemin yaptığı resimlere, fotoğraflara... Annemden kalan çok güzel eşyalar, resimler vardı. Kitaplardan önce nerelere baktınız? "Beni doğurmasa yaşar mıydı?" Küçükken evde babamın daktilo sesleri eksik olmazdı, aklımda o kalmış daha çok. Annemin daktilosu bir yazı masasının üzerinde dururdu öyle. Önemini idrak edememişim demek ki, daktiloya ne olduğunu bilmiyorum; ablamda sanırım. Daktilosu kimde? Tuhaf bir suçluluk duygusu hatırlıyorum. Çocukluğumda "Acaba annem beni doğurmasa yaşar mıydı?" gibi bir suçluluk duygum vardı. Çocukluktan aklınızda kalan, annenizle bağlantılı şeyler var mı? "Mümtaz Soysal süper babaydı. Birlikte hâlâ çok eğleniriz" O çok kesin tabii. 12 Mart'ın Sevgi-Mümtaz Soysal çiftiyle bir alıp veremediği vardır. Annem, bir röportajında sanırım, intikamını çocuk doğurarak aldığını söyler mesela. Ama hesabı verilmemiş çok acı var o dönemden, başka dönemlerden. Bunu hatırlatmanın önemli olduğunu düşünüyorum ama annem de babam da yaşamlarıyla zaten gerekli cevabı verdiler. Ben de şu an üniversitede devrim tarihi dersi veriyorum. Yapıcı, yararlı bir şeylere dönüştürmek lazım intikamı. Annemin o sözünden, göğsünün alınmasını bir ağacın budanmasına benzettiği "Bir Ağaç Gibi" öyküsünden anladığım bu benim. Oysa kitaplarının birinde 12 Mart döneminde yaşadığı sıkıntılara gönderme yaparak bütün o acıların bir gün ur haline gelip göğsüne yerleştiğini söyler. Bunu okuduğunuzda ne hissetmiştiniz? Süper babaydı o. Sabah kalkar, kahvaltı hazırlardı. Ama öyle sıradan bir kahvaltı değil; kızarmış ekmekler, greyfurtlar... Okuldan gelir, anahtarlarımızla eve girerdik ablamla. Evde bol gazete olurdu, oturur onları okurduk. Akşam eve geldiğinde üstünü değiştirip mutfağa girer, basit ama hiçbir zaman salatası eksik olmayan yemekler hazırlardı babam. Sohbet ederdi bizle. Her sorunun bilgiye dayalı, doğru düzgün bir cevabı vardı. Ispanağın besin değeri, Afrika'daki aç çocuklar, İran-Irak savaşı... Ablam Defne, babam, ben, el ele Tunalı Hilmi Caddesi'nde yürür ve alışveriş yapardık. Çok eğlenirdik babamla biz. Hâlâ da eğleniriz fırsat buldukça... Mümtaz Soysal nasıl bir babaydı? Aslında benim hep içim içimi yerdi, bir şeyler sormak isterdim, denk geldiğinde de sorardım ama babam öyle uzun uzun bir şeyler anlatmazdı çocukken. Bu konuyu babamın konuşmak istemediğini garip bir şekilde hisseder ve sormazdık. Kendisi anlatmıştır yeri geldiğinde kimi şeyleri ama ancak büyüdükten sonra. İlkokulda bir Anneler Günü kartı yapmamızı istemişlerdi galiba da ben ağlamış mıydım neydim, babam "Bırak böyle şeyleri, çarpım tablosunu çalış" demişti. Aslında ne yapacağını da bilmiyordu. Türk filmleri gibi değildik yalnız, orası kesin... Hiç soru sormaz mıydınız annenizle ilgili? "Fena halde özdeşleştirdim kendimi Tante Rosa ile" Tante Rosa gerçekten uçuk bir teyzesiymiş annemin, Bahai olduğunu biliyorum ben. Annem "Tante Rosa"yı yazarken o uçukluğa ailenin diğer kadınlarının hikayelerini de karıştırmış. Maalesef, Türkiye'de kolay bir şey değil Tante Rosa olmak, uçabilmek. Annemin yaşadıkları bile anlatıyor hizayı bozanın başına neler geldiğini.Tante Rosa; olmaya çalışılacak, hatta olmak istenilebilecek bir karakter değil. Zaten bütün püf noktası da bu; gayet doğal bir şekilde her kadında çıkıveriyor Tante Rosalıklar. Önemli olan, buna yaşama, serpilme hakkı tanınıp tanınmadığı... Ben fena halde özdeşleştirmişimdir kendimi Tante Rosa ile. "Tante Rosa anneannemde başlayıp bende son bulan bir çizgidir" der Sevgi Soysal. Türk edebiyatının gelecek yıl 40 yaşına basacak en önemli kadın karakterlerinden biridir Tante Rosa; delidir, özgürdür, güçlüdür, annedir, bırakıp gidebilir, kendi ayakları üzerinde durur... O çizgi kızlarında da devam etti mi? "Madem Türkiye'yi merak ediyorlar; Sevgi Soysal'ı da bilmeliler!" Çok güzel bir kadın... Fiziksel güzellikten öte hep güzellik arayışında, güzellik görmek ve yaratmakla ilgili bir kadın... Matrak bir kadın sonra. Hazır cevap, alaycı... Beraber olması çok keyifli bir kadın. Pabuç bırakmayan... Sağı solu belli olmayan ama güvenilir... O, kitaplarında erkeklere bakıyor, kadınlara bakıyor, şehre, topluma, siyasete bakıyor; sonra kimsenin bakmadıklarına bakıyor, onları görüyor. Çok özel, değerli ve sağlıklı bir bakış Sevgi Soysal'ınki. Onun gözleriyle olmasa bile hayata bakışının devam etmesini diliyorum. Sizdeki Sevgi Soysal'ı anlatın desem... Artık kitaplarının başka dillere çevrilmesini istiyorum. Madem Türkiye'yi merak ediyorlar; Sevgi Soysal'ı da bilmeliler diye düşünüyorum. Bir de bir web sitesi projesi var. İletişim Yayınları ile birlikte üzerinde çalıştığımız. Kitaplaşmamış yazılarını, ardından basılmış yazıları oraya koymak istiyoruz, Sevgi Soysal'ı tanımak isteyenlere bir giriş kapısı olsun diye... Kitaplarıyla ilgili yeni projeleriniz var mı? "Anneme kim daha çok benziyor?" Konuşmaktan çok "Kim daha çok benziyor anneme?" yarışı... Ben benziyorum, hayır asıl ben benziyorum... Ablanızla kendi aranızda annenizi konuşur muydunuz? Robert Kolej'de Rükzan Günaysu isimli bir edebiyat öğretmenim vardı, annemi de tanımıştı. Önemli bir yazarın kızı olduğumu o çok hissettirirdi bana. Ama diğer yandan kimliğim zaten "Sevgi Soysal'ın kızı" olarak biçimlenmişti. Benim için hep çok merkezi bir insandı. Sevgi Soysal'ın kızı olduğunuzu bilen ve size farklı davranan edebiyat öğretmenleriniz oldu mu? Önceleri anneyle ilgili kişisel bilgi arayışları önemliydi. Örneğin başlarda hep kendi hayatını yansıttığı hikayelerini severdim, çok sonradır bir "Ay'ı Boyamak" hikayesinin edebiyat olarak değerini fark edişim. Benim için o kitaplar annemdir gerçekten, o yüzden ara ara, canım bir şeye çok sıkılmışsa, bir kitabını alıp kapandığım çok olmuştur, hep de iyi gelir bana onun yazdıklarını okumak. Tomris Uyar hatırlatmıştı; bir erkeğe kızınca, biraz da kendi salaklığını fark edebilmek için, "Mal Ayrılığı ve Şampanya Kovası" hikayesini okumak gibisi yoktur mesela. Sevgi Soysal'ı okuma süreci sonra nasıl devam etti?

KEŞFETYENİ
Şok sözler! 'Survivor tarihinin açık ara en leş takımı'
Şok sözler! 'Survivor tarihinin açık ara en leş takımı'

Cadde | 09.05.2025 - 09:45

Survivor All Star 2025'te finale sayılı günler kala yarışmada heyecan giderek artıyor. Survivor macerası sona eren Senem Genç, sosyal medya hesabından olay bir paylaşımla adından söz ettirdi.

Yazarlar