Cyborg askerler geliyor!

Hayatını işe adayan, üretim ve görev bilinci dışında meşgaleleri yok sayan insanın “makineleşmesi”, II. Dünya Savaşı’ndan bu yana geçen her 10 yılda daha fazla sorgulanan, karanlık bir olgu. Huxley’in “Yeni Bir Dünya” ve Orwell’in “1984” romanlarında işlediği bu mesele, insanların ruhsuzlaştığı, sistemin bütün insani kavramları değersiz kıldığı gelecek senaryolarının temelini oluşturuyordu.

Yaşadığımız çağ henüz bu distopyalar kadar karamsar olmasa da çoğumuzun çalışmaktan başka bir şeye vakit bulamadığı bilindik bir gerçek. Kendimizi makinelere benzetmekten kaçınsak da gece yarısı bile iş yazışmalarımızı kontrol ediyorsak, maaşa bağlı sorumluluklarımızı sevdiklerimizden, hepsinden önemlisi kendimizden önde tutuyorsak, ister istemez çalışkan makinelere dönüşüyoruz demektir.

Teknoloji askerlerin duyularını geliştirecek

Başka bir tür makineleşme halinin, adanmışlık gerektiren mesleklerin doğasında var olduğunu kabul etmekse daha kolay. Askerlik, bu fıtrata sahip başlıca meslekler arasında yer alıyor. Orduda emir-komuta zincirinin asla aksamaması gerekir ve emri alan kişi onu bir makine kusursuzluğunda yerine getirmekle mükelleftir... Ve şimdi, bugüne kadar yalnızca bir metafor olan “makineleşme”, teknoloji marifetiyle gerçeğe dönüşüyor.

Amerikan ordusu, geçtiğimiz hafta insan zihni ve bilgisayarlar arasında köprü vazifesi görecek bir beyin protezi geliştirmeye başladığını duyurdu. İleri Savunma Araştırma Projeleri Kurumu DARPA’nın yayınladığı bildiriye göre bu yeni nöron arayüzü, beyin ve bilgisayarlar arasındaki mevcut sinyal aktarım teknolojisini çok yüksek çözünürlüğe ulaştırmayı amaçlayacak.

1 santimetre küp boyutundaki (birbirine yapışık iki 25 kuruş kadar) dijital protez, nöronların kullandığı kimyasal dili, bilgisayarların diline çevirecek. Beyin ve bilgisayarları birbirine bağlayan mevcut sistemler, ortalama 100 kanal üzerinden çalışıyor. Nöral Mühendislik Sistem Tasarımı (NESD) adlı program ise 1 milyon nöronla iletişim kurabilecek. Proje yöneticisi Philip Alvelda, bugünkü teknolojiyi “iki süperbilgisayarın 56K modemle konuşmaya çalışması” şeklinde yorumluyor ve ekliyor: “Elimizdeki araçları insan beyniyle modern cihazlar arasında bir kanal açacak kadar geliştirdiğimizde yapabileceğimizi düşünün.”

Projeyi başlatan kurum Amerikan ordusu olunca, neler yapılabileceği konusunda ilk akla gelen tabii ki cyborg askerler... Bilgisayar ağlarına beynindeki çiple bağlı, komutları buradan alan yarı robotik savaşçılar. İleri aşamalarda bu askerlerin topladığı bilgiler, ağ üzerinden hemen diğer askerlerin zihnine ve komuta merkezlerine aktarılabilecek. Böylece çok daha derinlikli operasyonlar gerçekleştirilebilecek. Teknoloji aynı zamanda askerlerin duyularını da geliştirecek. Askerin gördüğü bir şey, süperbilgisayar tarafından işlenerek detaylandırılacak, bununla ilgili veriler doğrudan askerin beynine iletilecek.

Korkutucu bir gelişme

Bugün temelleri atılan, savaşçıları üstün yeteneklere kavuşturmayı hedefleyen teknolojinin 100 yıl sonra nelere kadir olabileceğini düşünmek biraz korkutucu. Neyse ki teknolojinin tek geliştirilme sebebi süper ölüm makineleri yaratmak değil. Beyin hastalıkları, görme ve işitme bozuklukları, nörolojik rahatsızlıklar ve doğuştan engeller gibi sorunlara da deva olması amaçlanıyor.

Başkan Obama’nın BRAIN İnisiyatifi’nden de kaynak alan projenin ilerleyebilmesi için DARPA tüm dünyadan nörobilim, sentetik biyoloji, düşük enerjili elektronikler gibi çeşitli alanlarda destek alacak. DARPA işbirliği içine gireceği araştırmacı ve şirketlere, projenin ileri aşamalarında ticari imkanlar da vaat ediyor. Şirketler bulgularını ürüne dönüştürüp piyasaya sunabilecek. İşin bu tarafıysa yalnızca askerlerin değil, isteyen herkesin bir gün cyborg olabileceğinin sinyalini veriyor.

Cyborg’lar, Hollywood’un en sevdiği karakterler arasında. Biz de en ünlü beş cyborg’u sayfamıza buyur ettik...

Darth Vader: Evet, o gerçek bir cyborg. Âleminin rakipsiz kralı, en karizmatiği, en güç’lüsü ve bir noktada en babacanı.

Robocop: Delik deşik vücuttan amansız adalet silahına dönüşen Robocop, o çelik bakışlarına rağmen arada duygu kırıntıları sergilemeyi ihmal etmeyen bir borg’tu.

Iron Man: “Cyborg’um ama para bende” diyen Tony Stark, göğsündeki enerji modülü ve cayır cayır zırhıyla cyborg’ların Lamborghini’si unvanını hak ediyor.

Neo: “Matrix”in derinlikli ve kuğu bakışlı karakteri Neo, pek çaktırmasa da aslında cyborg’un önde gideniydi. Ensesindeki prizi hatırlayın.

Inspector Gadget: Çocukluğumuzda hepimizi ekranların başına kilitleyen Müfettiş Gadget, İsviçre çakısı gibi maharetli bir cyborg’tu. Lakin çok sakar olduğu için kaskosu biraz yüksekti.