19.02.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:
ÖZGE TABAK / ozge.tabak@milliyet.com.tr
amir Pekin “İlişki Durumu Karışık” ve “Gülümse Yeter” dizilerinden sonra “Hayat Şarkısı”nın Hazer’i olarak çıktı karşımıza. Pekin’le buluşmaya giderken bu kadar samimi, içinden geldiği gibi konuşan biriyle karşılaşmayı beklemiyordum. İki sene sonra 40 yaşına geldiğinde oyunculuğu bırakıp doğaya dönüp bir arazi almanın hayallerini kuruyor Pekin. Kendisiyle projelerinden özel hayatına birçok konuda konuştuk.
Hazer karakteriyle dahil oldunuz “Hayat Şarkısı”na...
Yapımcısı Gül Oğuz ilk dizim “Komiser Nevzat”ın yapım şirketinden, oradan aşinalığım var. Dizi de gerçekten beğendiğim, kaliteli bir işti. Teklif gelince de atladım. Hazer benim gerçek karakterimle tamamen zıt herhalde. Çok nazik, verdiği sözleri tutan, insancıl bir tip. Sert yönü de çıkacak biraz, şu an çok ılımlı. İlk görüşte Hülya’ya âşık oldu gibi bir görüntü oldu ama onun da bir geçmişi olabilir, ileriki bölümlerde göreceğiz.
Sete alıştınız mı? Burcu Biricik’le sahneleriniz var, uyumunuz nasıl?
Ortamımız çok güzel. Sakin, oturmuş bir set. Kaliteli işler de olunca insan seviniyor. Geçen gün setten çıkınca koşa koşa gidip evde kendimi seyrettim mesela. Burcu (Biricik) benim yerimde başkası olsa da uyumlu olurdu zaten, çok profesyonel bir oyuncu.
Doğayla iç içe yaşamayı seviyormuşsunuz.
Artık yaşayamıyorum doğayla iç içe. İki-üç sene öncesine kadar kamplara giderdim, yelkenlim vardı, onunla dolaşırdım. Ege’ye giderken otobandan çıkıp 10-12 saat köy yollarından giderdim. Deniz ve doğa benim olmazsa olmazlarım. Ama son iki senedir çok zaman ayıramıyorum. Biraz eve kapandım, ev adamı oldum.
İstanbul’da ne yapıyorsunuz kaçmak istediğinizde?
Büyükada’da geçti çocukluğum. Bisikletimi alıp Büyükada’ya gidiyorum, birkaç saat tur yapıp dönüyorum.
“40 yaşında oyunculuğu bırakacağım” demişsiniz bir röportajınızda. Sonrası için bir çiftlik alma planınız varmış.
İki sene kaldı, 40’tan sonra düşünmüyorum oyunculuğu. Beş yıldır öyle bir hayalim var ama son bir yıldır ona da küstüm galiba. Çünkü beceremedim yani, normalde üç-dört yıl önce çoktan İstanbul’dan kaçmış olmam lazımdı. Yalova taraflarında gidip arazi bakıyordum, köylülerle konuşuyordum falan ama o iş de kaldı. Yine bir doğaya dönme, bir arazi muhabbeti olacak kesinlikle.
O zamana kadar bir hedef koydunuz mu kendinize oyunculukta?
Oyunculuk adına büyük hayallerim yok. Başlarda hırslıydım ama bu sektör adına çok hırslı olmak istemiyorum. Sektörün genel yapısı, anlayışından dolayı aman kendimi yırtayım, sürekli kendimi göstereyim, gündemde olayım gibi bir tavrım yok. Gelirse gelir yaparım, gelmezse gelmez, o kafadayım.
“Aşksız daha rahatım”
Üç kez ölümden dönmüşsünüz. Bu deneyimler bakış açınızı değiştirdi mi, “Daha az takıyorum her şeyi, hayatın kıymetini biliyorum” falan gibi...
Daha da fazla oldu, gerçekten dört defa ölebilirdim şu ana kadar. Ben her zaman vurdumduymazım, pek takmıyorum dediğin gibi. O olaylar daha da takmama sebep oluyor her seferinde. Çünkü 10 sene önce de beş sene önce de ölüp gidebilirdim. Ama “Geri geldim, tutunacağım hayata” falan gibi bir şey de olmadı bende.
Yeni isimler dahil oluyor sektöre. Bir rekabet durumu oluyor mu?
Ben artık kendimi oraya koymayayım ya, yeni gelenlerden bahsediyoruz, yaşıtlarımdan değil. “Gülümse Yeter”de Yılmaz Kunt mesela 23 yaşındaydı, neredeyse aynı kategoriye koyup yarıştıracaklardı bizi. Artık 38 olmuşum yani. Ama hâlâ onlarla yazıldığını görünce de insanın egosu, gururu okşanıyor.
Sporla aranız nasıl?
Yelkene ara verdim, ufak motorlu bir tekne aldım. Serbest dalış yapıyorum. Spor yapmasam şu an bu fizikte olamazdım zaten çünkü çikolatasından kızartmasına her şeyi yiyorum.
Yapabiliyor musunuz yemek?
18 yaşında evden ayrıldım, kendi evimi tuttum. Çoğu yemeği yaparım. Bence müthiş yapıyorum. Sunum olarak pek yapamayabilirim ama al, tat, hepsi yıkılır. Selma abla var, anneme de bana da geliyor, onunla beraber mantı yapıyorum. Sonra onları donduruyoruz, bitene kadar mantı yiyorum sabah akşam.
Dizilerde hep aşkın bir tarafısınız. Siz aşıkken nasıl biri oluyorsunuz?
Âşık olmayalı 10 sene olmuştur. 30’lu yaşlarımda bırakmışımdır çapkınlığı. Aşk beni biraz gergin yapıyordu. Karşı taraf da biraz vurdumduymazsa o karşılıklı gerilmeler beni çok yoruyordu. Şimdi rahatım ya, aşksız daha güzel böyle... Çocukluktan kalma arkadaşlarım var. Evli, çocuklu olanlar var, hep beraber toplanabiliyoruz, o çok güzel bir şey...
“Üniversitede ilgi başladı”
Sosyal medyayla aranız nasıl?
Üç buçuk ay önce bana bir anda aydınlanma geldi galiba, Instagram birden çok saçma gelmeye başladı. Eskiden on dakikada bir açıp bakardım, bakmıyorum pek artık. Yazılanlara Twitter’dan bakıyorum. Yorumlar güzel.
Kadın hayranlarınızın da ilgisi malum. “Çok yakışıklı” yorumları var hakkınızda sayfalarca.
Instagram’a çok mesaj geliyordu “Annem seni bana alacak”, “Benimle evlenir misin?” falan gibi. Lise sona kadar saçlarımı dümdüz yapıp gözlük takıyordum. Çok sivilceliydim. Üniversitede saçlarımı kestirdim, sivilceler geçti, gözlüğü çıkarıp lens taktım. Birden bir ilgi başladı. O ilgiyi çözmem iki-üç sene sürdü.