Pazar Dev bir yazarın sevgiyle örülmüş anıları

Dev bir yazarın sevgiyle örülmüş anıları

25.09.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

Şu sıralarda en severek okuduğum kitaplardan biri Gabriel Garcia Marquez'in anıları: "Anlatmak İçin Yaşamak"

Dev bir yazarın sevgiyle örülmüş anıları

Arada, sanatçıların ya da başka dallarda ünlenmiş kişilerin anıları da yayımlanıyordu. Ama onlar pek önemli bulunmuyordu. Bir dönemle ya da belirli kişilerle ilgili ayrıntılar, renkler... Hepsi o kadar.Bu tür anılar arasında geniş kitlelere uzanan, ilgi çeken ilk kitap sanırım Mina Urgan'ın "Bir Dinozorun Anıları" oldu. Belki de onun hem yazarları hem yayıncıları yüreklendirmesiyle, arka arkaya anı kitapları sökün etti. İyi de oldu.Birinin anılarını okurken, anlatılan olayların yorumları, gizli kalmış yanları elbette ilgimi çeker. Ama aynı oranda, sözünü ettiğim ayrıntılar, renkler de önemlidir benim için. Belirli bir dönemin kişilerini, toplumunu, kentlerini, ülkesini tanımak, olaylarını öğrenmek açısından tarih kitapları kadar yararlı bulurum onları. Hele bir de usta kalemlerden çıkmışlarsa... Yakın bir geçmişte anı denilince daha çok "ifşaat"lar geliyordu hemen akla. Onlar da "gizli perde arkası"nı sergiledikleri ayrıntılara göre değerlendiriliyordu genellikle. Şu sıralarda en severek okuduğum kitaplardan biri Gabriel Garcia Marquez'in anıları oldu: "Anlatmak İçin Yaşamak" (Çeviren: Pınar Savaş, Can Yayınları).Marquez "Yaprak Fırtınası"nı, hemen arkasından "Yüzyıllık Yalnızlık"ı okuduğumdan beri zaten vazgeçilmez yazarlarımdan biri olmuştur. Milliyet Yayınları'nı yönetmeye başladığımda, dilimize çevirtip yayımladığım ilk kitaplardan biri "Başkan Babamızın Sonbaharı"ydı. Anılara yaklaşımı da benim yaklaşımımla örtüşüyor. Kitabının başında, "İnsanın yaşadığı değildir hayat, aslolan hatırladığı ve anlatmak için nasıl hatırladığıdır" diyor. (Yıllar önce yayımlanan anılarıma "Yaşamak Hatırlamaktır" adını vermiştim.)"Anlatmak İçin Yaşamak", Kolombiya'nın Aracataca kentinde başlayan bir yolculuğun öyküsü. Gerçeklerle düşlerin, mucizelerin harmanlanarak oluşturduğu bir yaşamı sergiliyor. Marquez'in yazarlığına ilişkin bütün ipuçlarını taşıyor. Özgün bir roman gibi okunuyor.550 sayfa olduğuna bakmayın, sizi sıkacak, "Off, burasını amma da uzatmış" diyebileceğiniz tek paragraf yok içinde. Hızlı ve renkli, akıp gidiyor. Her ayrıntının katkısı, önemi var.Sözgelimi, babası "Toparla eşyalarını, Bogota'ya gidiyorsun" diyor ve Marquez şöyle sürdürüyor:"Bendeki ilk etkisi büyük bir hayal kırıklığıydı, asıl istediğim bu sürekli cümbüşün içinde boğulmakmış meğerse. Ama masumiyet üstün geldi. Soğuğa dayanıklı giysi sorunu da yoktu. Babamın bir tane İskoç yapağısından, bir de kadifeden, siyah renkli iki takım elbisesi vardı ve ikisinin de kemeri kapanmıyordu. Mucizeler yaratan Terzi Pedro Leon Rosale, ikisini de benim bedenime göre ayarladı. Annem de bana ölen bir senatörün devetüyü paltosunu satın aldı. Evde paltonun üzerine oturup oturmayacağını ölçerken, doğuştan medyum olan kardeşim Ligia, bana gizlice gelip geceleri senatörün hayaletinin paltoyu giyerek evin içinde dolaştığını söyledi. Ona aldırmadım ama belli ki etkilenmişim, çünkü Bogota'da paltoyu her giyişimde, kendimi aynada ölü senatörün yüzüyle görürdüm. Bir gün paltoyu on peso karşılığında Monte de Picdad'da rehine bıraktım ve bir daha da gidip almadım." Vazgeçilmez yazarlarımdan biri Marquez'i sevenler için onun yaşamöyküsünü kendi kaleminden okumak elbette olağanüstü keyifli. Ayrıca, bir yazar olarak, yaşamın yanı sıra hangi sanatçılardan, hangi yapıtlardan etkilendiğini öğrenmek açısından da ilginç.Yazarlar genellikle, "Ben yazarım, okur değilim"den yola çıkarak yapıtlarının kaynağını sadece kendilerine dayandırırlar. Marquez ise temelinde kimlerin yattığını açıkça söylemekten kaçınmıyor:"Moby Dick'in ebedi şöleni, balina kaburgalarından inşa edilmiş gökkubbenin altında dünyanın tüm denizlerindeki balina avcıları adına Jonah'a yazılmış muhteşem ağıt. Nathaniel Hawtborne'un yaşamım boyunca bende iz bırakan 'Yedi Çatılı Ev' adlı kitabı..."Sadece bunlar değil elbette. Kitap boyunca birçok sanatçı ve yapıt sevgiyle anılıyor.Marquez'i Marquez yapan özelliklerden biri de bu: Sevgi. "Anlatmak İçin Yaşamak" da sevgiyle örülmüş. Latin Amerika'da yer yer olağan ve doğal sayılan acımasızlığa, şiddete göndermeler yapılırken bile alttan alta sevgi akıyor.Kitabı bitirdikten sonra, Marquez'in öykülerini, romanlarını bir daha okuma isteği belirdi içimde. Anıların bende yarattığı ilk tepki bu oldu. Sanırım, Marquez'i sevenlerin çoğu aynı isteği duyacaktır."Anlatmak İçin Yaşamak" dev bir yazarın yapıtlarını ayrıntılarıyla daha iyi keşfetmek, onlardan alınacak tatları daha büyütmek için eşsiz bir olanak sunuyor.Bir de kısa not... Anılarının yanı sıra romanı da yayımlandı Marquez'in: "Benim Hüzünlü Orospularım" (Çeviren: İnci Kut; Can Yayınları). 100 sayfalık kısa bir roman. Tek kelime söylemekle yetineceğim: Okuyun. Sevgiyle anılan birçok sanatçı