23.02.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:
Onların da beni sevdiğine inanıyorum. Bunu aldığım mektuplardan, öğrencilerimin bana gösterdiği sevgiden anlıyorum. Artık yetişkin olan oğlumun arkadaşları hâlâ bana sempati ve sevecenlikle bakıyorlar!Oğlumun arkadaşları...Yıllar önce "garip" giyim tarzımla, "ilginç" alışkanlıklarımla, farklı dilimle onların merak kaynağıydım. Bana baktıklarını ve şu anda tanınmayacak halde binalar arasında boğulmuş, o ağaçlı geniş yoldan geçerken aralarında fısıldaşarak güldüklerini görürdüm.Oğlum ve arkadaşları, şimdilerdeki gibi kalabalık olmayan sokaklarda, tembelce güneşte yayılmış kediler köpekler arasında mutlu köpek yavruları gibi oynarlardı. Ağaçlara çıkar, dut toplarlardı ve sonra incir yapraklarına koyup benim için eve getirirlerdi.Onlarda merak uyandırıyordum, beni izliyorlardı. Onlarla oynayan oğluma yaklaşıp İtalyanca konuştuğumda gözlerini ve ağızlarını açarak bana merakla baktıklarını hatırlıyorum. İki ülke arasındaki kültür alışverişini güçlendirme yolundaki çabalara katkıda bulunmak amacıyla yüklendiğim "misyonuma" o zamanlar başladığıma inanıyorum. Çünkü sıcaklamış ve susamış bir şekilde pencerenin önüne gelip, "mammmmmmmmaaaa" diye bağıran oğlumun arkasından bahçeden koro halinde "mammmmmmmmmaaa" diye tekrar bağıran haylaz çocuk sesleri yükselirdi. O "Mi porti lacqua" diye bağırarak su istediğindeyse, bazı arkadaşları kahkahalarla çevirisini yapıyorlardı: "Su... Su istiyor mamması!"Sorun bana nasıl hitap edeceklerindeydi. Nereden böyle bir sonuca vardılar hâlâ anlamış değilim ama bizim bölgenin çocukları bana bir şeyler söylemek istediklerinde veya karınları acıktığında ya da benden su istediklerinde penceremin altında durup "Donatella Hanım Teyzeeeeeeeeeee!" diye bağırırlardı.Benim ismim de her zaman tüm çocuklar için eğlence konusu oldu. Onları kesinlikle yargılayamam! Açıkçası herkese ismimin Rönesansın ünlü heykeltıraşı Donatellonun kadın versiyonu olduğunu açıklamak mümkün değildi! Onlar için ben, en iyi haliyle Rafaello, Leonardo da Vinci ve Michelangelo gibi ninja kaplumbağalardan biriydim. Bazen yaramazların arkamdan mırıldandığını hissederdim: "Don... don... donatel...."Doğal olarak, bu durum kendilerini çocuklarının terbiyesizliği ve densizliğinden dolayı mahcup hisseden anne ve babalar tarafından fark edildiğinde hafifçe azar işitiyorlardı. Bense, bu olaylar karşısında her zaman çok eğlendim. Belki de gençlerin en sevdiğim taraflarının doğallıkları oluşundandır. O doğallık ki zamanla, yanlış terbiye ve garip bir şekilde büyüdükçe ciddi bir maske takma gerekliliği düşüncesiyle kaybediliyor.Bu kısa biraz da nostaljik yazıyla bir de günah çıkarmayı istiyorum. Dünün o küçük haylazları bugün üniversitelerini bitirdiler, dünyanın herhangi bir yerinde büyük, olgun, sorumluluk sahibi kadınlar ve erkekler haline geldiler. Oysa ki o Kurban Bayramında gece vakti Feneryolundaki büyük villanın bahçesindeki ağaçlara bağlı tüm koyunları onlar serbest bıraktılar. Kurban edilmeyi beklerken sürekli şikayet edermişçesine bağıran koyunları... Bense her şeyi pencereden gördüğüm halde kim bilir neden onları durdurmadım!Herkese iyi bayramlar! Yazara e-mail Gençlerle büyüklerden daha iyi anlaştığımı söylemek için birçok nedenim oldu çoğu zaman.