07.03.2021 - 03:00 | Son Güncellenme:
Seyhan Akıncı / seyhan.akinci@milliyet.com.tr
Yarın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Ve kadınlar 1857’de New York’ta yaktıkları eşitlik meşalesini her 8 Mart’ta yeniden harlıyor. Çünkü terazi hâlâ eşit tartmıyor. Oysa pandeminin ilk günlerinde hızla dolaşıma giren romantik söylemin alıcısı çok olmuştu: Koronavirüs herkesi eşitledi. Kısa sürede anlaşıldı ki eşitlenmek şöyle dursun, yükü bazılarının omuzlarına daha çok bindirdi. Daralan sektörlerde ilk gözden çıkarılan, evde bunalan eşinin şiddetine maruz kalan, Zoom toplantısından çıkıp ocağa yemek koyan yine kadın oldu. Yolumuz uzun! Ne çok duyuyoruz bunu. Varılacak ne çok nokta var. O eşit dünyayı kurmak için her gün durmadan çalışıyoruz. Yarınki 8 Mart öncesinde sözü pandeminin yükünü çeken kadınlara verdik. Kadın moto kuryelerden hemşirelere, kasiyerlerden öğretmenlere kadın emekçiler bu zorlu dönemde yaşadıklarını ve 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü mesajlarını bizimle paylaştı.
İki teker üzerinde dünyayı taşıyorlar
Evden çıkamadığımız pandemi boyunca moto kuryeler adeta kurtarıcımız oldu. Sipariş yetiştirmeye çalışırken kaza geçirip hayatını kaybedenlerin, yaralananların, mobinge maruz kalanların olduğunu biliyoruz. Peki, bu zorlu sektörde karşımıza daha çok çıkmaya başlayan kadın moto kuryeler neler yaşıyor? Kadın Ustalar’ın İzmir şubesinde çalışan moto kuryeler anlatıyor.
“Ön yargıları kıracağız”
Açıköğretim’de Laborant ve Veterinerlik Sağlığı okuyorum aynı zamanda iki aydır moto kuryelik yapıyorum. Kimi zaman çok fazla ürün söyleniyor onları taşırken biraz sıkıntı yaşıyorum ama alıştım. Sektörde kadın olarak var olmak zor değil. Zor olan hayatı, kadınların var olmasını, bir şeyler yapmasını zorlaştırmaya çalışan tamamen kırılmayan tabular, toplumsal düşünce kalıpları. İnsanlar şaşırıyor kadın olduğumuz için ama şaşılacak bir şey olduğunu düşünmüyorum ön yargıları kıracağız. Tüm kadınların eşit olmasını ve şiddet yerine sevginin meşrulaştırıldığı, sevgiyi beden dilinde, cümlelerde göstermenin ayıplanmadığı bir dünya istiyor ve diliyorum.
“Yaşamlarımız velilerin kontrolüne girmiş oldu” Simge Yardım (32) Öğretmen / Ankara
Uzaktan eğitimle birlikte iş yükümüz ve mesai saatlerimiz katlanarak arttı. Aynı saatler içinde hem öğrencilerimize ders anlatmak hem de çocuklarımızın ihtiyaçlarını karşılamak, onlarla ilgilenmek zorunda kaldık. Bununla birlikte yaşamlarımız velilerin de kontrolüne girmiş oldu. Veliler çocuklarının yanında dersi dinliyor ve bizlerin üzerindeki baskı ve kontrol artmış oluyor. Çok fazla arkadaşımız velilerin şikâyetleri ile karşı karşıya kaldı. Bu durum daha fazla baskı, kontrol ve mobbing anlamına geldi. Rehber öğretmenler olarak bu süreçte çocukların çok daha fazla psikolojik desteğe ihtiyacı olmasına rağmen onlara ulaşamamak en zorlandığımız alan oldu. “Psikososyal Destek Programları” oluşturuldu fakat katılım düşüktü. Veli eğitimleri rehberlik programlarının önemli bir ayağıdır. Bu süreçte velilere ulaşmak da mümkün olamadı.
“Bir senedir anne ve babamı görmedim” Ç. Ö. Ö. (42) Hemşire/ Ankara
Ankara’da bir hastanede hemşireyim. Sağlık çalışanlarının büyük bir bölümü kadın. Böyle olunca bir de üstüne pandemi gelince kadınları etkileyen olumsuzluklar göze çarptı. Örneğin eşim karantina sürecinde evden çalıştı. Ben hiçbir şekilde ara vermedim. Bu dönemde eve giriş bile külfete dönüştü. Kıyafetler çıkıyor, banyoya giriliyor, evde ekstra bir hijyen sağlanıyor. Yaklaşık bir senedir anne ve babamı ziyaret edemiyorum. Şehir dışındalar. Çok özlememe rağmen tehlikeye atmamak adına yanlarına gitmiyorum. Kadın ve erkeğe tanınan ayrı insan hakları olamaz. İkisinin de hakları eşit ve uygulanabilir olmalı.
“Ne işe ne çocuğa nitelikli zaman ayırabiliyorum” S.S., 44, Kurumsal satış yöneticisi/ İzmir
Pandemide çalışma hayatımız ve özel hayatımız birbirine karıştı. Tüm aile bireylerinin sürekli evde olması; yemek, alışveriş ve temizlik işine ayrılan zamanın artmasına neden oldu. 4.5 yaşında bir kızım var. Ben iş yaparken benden ara ara talepte bulunuyor, bu da odaklanma gerektiren işime konsantre olmamı engelliyor. İşle ilgilendiğim zaman da kızımla ilgilenemiyorum. Bu süreçte ne işime ne de kızıma nitelikli zaman ayırabiliyorum. Alışveriş, yemek ve evin düzenlenmesinde eşimle iş bölümü yapıyoruz ama yine de günlük ortalama 3 saatimi ev işlerine ayırmam gerekiyor. Çocuğumun arkadaşlarıyla oynayarak öğrenmesi gereken süreci, TV karşısında geçirmesi vicdanen beni kötü hissettiriyor. Kadınların daha doğrusu evde iş yapan herkesin bu sürece özel, yemek desteği ve hem ev işi hem de çocuk bakımı için çalışma saatlerinde esneklik sunulmasına ihtiyacı var.
“Motor üzerinde çok güçlü hissediyorum” Azize Özbekli (26)
19 yaşından beri motor kullanıyorum. Bir Günde Kargo şirketinde farklı bir pozisyonda çalışırken motor tutkumu duyan patronum beni moto kuryelik konusunda cesaretlendirdi. Bu mesleğe başlama sebebim motor aşığı olmam. Pandemide siparişler hiç beklemediğimiz kadar arttı. Salgının başından beri sağlığımız için endişelendik. Gün içinde çok fazla insanla muhatap oluyoruz. Ancak her türlü önlemi en üst seviyede alarak çalışmaya devam ediyoruz. Çoğu zaman yolda yürümenin bile zor olduğu İstanbul trafiğinde motor kullanmak daha da zor hale geliyor. Karşınızdaki insanlar sizden daha fazla güce sahip olduğunu düşünüp bir takım zorbalıkları kendine hak görebiliyor. Kaskımı çıkardığım zaman görenler çoğu zaman şaşırıyor. Kargosunu özellikle benim getirmemi isteyenler bile var. Motor üzerinde çok güçlü hissediyorum ve yoluma devam ediyorum.
“Zorluklar var ama yılmıyoruz” Kardelen Eskinoba (22)
Üniversite son sınıf öğrencisiyim dört senedir İzmir’de yaşıyorum. Bu işi yapmaya pandemi sürecinde başladım. Büyük bir beklenti var bazen aksilikler çıkabiliyor. Bizim tek isteğimiz müşterilerin bu durumları anlayışla karşılaması. Sektörde kadın olarak var olmanın zorlu yanları var ama bu yıldırıcı olamaz. Sipariş götürdüğümüz kişiler kurye isimlerini görebiliyor, sipariş götürdüğüm evde bir anne ve çocukları kapıda bekliyordu, çocuklar zıplaya zıplaya karşılamıştı beni şaşırmıştım. Haklarını almak için savaşan, bize öncü olan emekçi kadınları saygıyla anıyorum ve her alanda boy gösteren emekçi kadınları daha çok görmeyi umuyorum.
“Neden erken geldiniz diye fırça yedim” İlkay Sezginler (39)
Pandemiyle birlikte ilk defa motokuryelik yapmaya başladım. Her sektörde olduğu gibi bu sektörde de kadın olmanın zorluklarını yaşıyorum. Beni en çok zorlayan kısmı trafikteki magandalar! Nelerle karşılaştığımızı anlayabilmeniz için ilginç bir anımı anlatmak isterim: Çok yoğun günlerden biriydi. Sipariş geldi 41 ürün topladım 4 poşet ve 32’li tuvalet kağıdını zar zor motora sığdırıp yola çıktım. Gittiğim apartmanda asansör yoktu. 9’uncu kata çıktım, zile bastım kapı duvar. Müşteriyi aradım neyse ki telefon açıldı, kendimi tanıttım kapıda olduğumu söyledim. Beyefendinin cevabı “Erken geldiniz, duştayım bekleyin açıyorum kapıyı” oldu. Kapıyı açtı, adam havluya sarılmış karşımda üstüne de neden bu kadar erken geldiğimin fırçasını yedim. Türkiye’de kadın olmak tam anlamıyla zulüm. İnanıyorum ki sesimizi çıkararak, bu sıkıntıların üstesinden geleceğiz.
“Kadın belediye otobüs şoförü beni kutladı” Melis Akbay (23)
Öğrenciyim, yaklaşık bir buçuk aydır moto kuryelik yapıyorum. Özellikle yağmurlu günlerde ve hafta sonu yasaklarda yoğunluk oluyor. Büyük siparişlerde motorla taşımada problem yaşayabiliyoruz ya da trafikte zorlu durumlarla karşılaşabiliyoruz ama cinsiyetle ilgili hiçbir problemle karşılaşmadım hatta aksine birçok kişiden destekleyici iyi dönüşler aldım. İşe başladığım ilk gün kırmızı ışıkta bir kadın belediye otobüs şöförü camı açıp tebrik ettiğini ve yaptığımız işe çok saygı duyduğunu söylemişti. Ben de onun yaptığı işe çok saygı duyuyorum. Zihnimizdeki sınırları kaldırıp olmaz demek yerine orta nokta ararsak çok daha güzel bir dünya bizi bekliyor.
“Her kadın kendi hayatının en güçlüsüdür” Meltem Deniz (33)
Yaklaşık üç yıldır kuryelik yapıyorum. Koronavirüs salgını herkesin hayatını değiştirdi ve zorlaştırdı ancak bazı işlerde bu zorluk çok daha ağır bir yüke dönüştü. Çoğu sektör durma noktasına gelirken alışverişin internete kaymasıyla bizim iş yükümüz fazlasıyla arttı. İşin cinsiyeti olmaz kadın olarak ayrıştırmamak gerekiyor bana kalırsa. Şu ana kadar herhangi bir zorluk yaşamadım. Diğer yandan her yıl, yılın en güçlü, en başarılı kadınını seçip dururlar Kadınlar Günü münasebetiyle. Oysa her kadın kendi hayatının en güçlü, en başarılısıdır çünkü kimin ne ile mücadele ettiğini bir tek kendisi bilir. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü tüm kadınlara mutluluk getirsin.
“Hem anne hem öğretmen hem ev hanımıyım” Y. K. Öğretmen/ İstanbul
Hiç alışık olmadığımız bir durumla karşı karşıya kaldık. Salgın 3 hafta sonra bitecek ve biz okulumuza döneceğiz diye beklerken uzaktan eğitim içerisine girdik. Bilgisayar başında çalışan insanlar olmadığımızdan başta çok tuhaf geldi ama zamanla sınıf ortamını dijital platforma taşımayı öğrendik. Ancak evde olduğumuz için her an her yerden rahatsız edici sesler gelebiliyor. Öğrenciler de evlerinde ses olduğunda utanıyor, kızacağız sanıyor. Beş yaşında bir çocuk annesiyim. Evde hem annesin, hem ev hanımısın, hem de öğretmensin. Bu görevler birbirine karışıyor. Okuldayken daha çok dinlendiğimi düşünüyorum zaman zaman. Bir 10 dakikalık aramda sofrayı kurup diğer 10 dakikalık aramda sofrayı kaldırmaya da alıştım.
“Hava almaya bile markete geliyorlar” S.A. Kasiyer / İstanbul
Pandemi sonrası en yoğun yerlerin başında marketler geliyor. Günde 45 dakika mola hakkımız var, hafta sonları çalışma saati daha az olduğu için hiç mola yok. İnsanlar sadece alışverişe değil hava almaya bile markete gelir oldu. En büyük sorunumuz sosyal mesafeye dikkat edilmemesi. Bu sebeple sürekli müşterileri uyarmak zorunda kalıyorum. Ve akşama kadar elimiz parada. Günde 9 saat maske takmak oldukça yıpratıcı. Dört yaşında bir kızım var. Onun bakımı için çalışmam gerekiyor. Fakat akşamları eve gidince ona yaklaşmaya korkuyorum. Kadın olmak, çalışan kadın olmak özellikle anneyken bitmeyen bir iş demek. Evde de yemek, çamaşır, bulaşığa bakmam gerekiyor. Yatana kadar hiç durmuyor, dinlenmiyoruz. Ama kimseye ben yoruldum diyemiyorum. Bizim anne olarak yorulma hakkımız yok zaten.