23.10.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:
tkumeli@milliyet.com.tr İlk bakışta ismi ilginç gelen ve diğer bölgelerimizde pek fazla duyulmamış olan otlarla yapılan geleneksel yemekler, Ege mutfağının temelini oluşturur. Daha ziyade bahar aylarında toplanan turp otu ve hardal otu, İzmir ve çevresinde şifalı kabul edilen radika, sadece kış aylarında bulunan, aslında lahananın filizi olan çibez ve deniz kıyısında yetişen deniz börülcesi, kökleri kesilip iyice yıkandıktan sonra haşlanır ve Ege mutfağının vazgeçilmezi olan zeytinyağı ve limonla sunulurlar. Ege bölgesi Edremit, Ayvalık, Burhaniye çevresinde yoğunlaşan ülkemiz zeytin üretiminin yaklaşık yüzde 58'ini karşılıyor. Uygun iklim koşulları ve coğrafi yapı, zeytin ve zeytinyağının Ege mutfak kültürünü şekillendirmesine yol açmıştır. Zeytin ağacı kutsallığın, bolluğun, bilgeliğin ve sağlığın sembolü sayılmış yüzyıllarca. Akdeniz ve Ege mutfağındaki önemi de, her öğünde ve her yemekle tüketilmesinden kolayca kavranabilir. Coğrafi konumu ve ılıman iklimi ile yüzyıllardır değişik kültürlerden insanlara ev sahipliği yapmış olan Ege bölgesi, renkli yemek kültürüyle de dünyanın en zengin mutfaklarından biri sayılan Türk mutfağında önemli bir yere sahiptir. Ege mutfağı doğanın sunduğu çeşit çeşit otlar, elverişli topraklarda yapılan tarım ve hayvancılık sayesinde son derece leziz ve zengin bir mönü geliştirmiştir. Zeytinyağı kullanımı ülkemizde özellikle Ege bölgesinde yoğunlaşıyor ve özellikle yabani ot yemeklerine lezzet veriyor. Zeytinyağının kullanıldığı Ege'ye özgü yöresel yemekler arasında patlıcanlı silkme, tavuklu papucaki, koçinüsto, dilbalığı salatası ve ebegümeci dolması sayılabilir. Zeytinyağı yemeklerin yanı sıra yine yabani otlardan yapılan salataların da vazgeçilmezi oluyor. Uzun sahil şeridi ve 17-18 derecenin altına düşmeyen sıcaklık ortalamaları bağcılığı da geliştirmiş Ege'de. Yüzde 40'lık üzüm üretimiyle Manisa, İzmir ve Denizli çevresi kuru üzüm üretimine katkıda bulunmakta.Genel olarak bakıldığında Ege mutfağı bol yeşil sebze, balık, üzüm, şarap ve zeytinyağı içerdiği için sağlıklıdır. Akdeniz beslenmesi ile benzerlik içerir. Birçok hastalığa karşı koruyucudur. Zeytinyağından vazgeçilmiyor Beslenme kültürüne özellik kazandıran başlıca unsurlar yemeklerde yer alan besinlerin ve yardımcı maddelerin türleri ve miktarları ile hazırlama, pişirme, tüketim ve saklama şekilleridir. Yemek değişik besinlerin, tat vericilerle birlikte belirli yöntemle hazırlanıp pişirilmesidir. Pişirilen yemeklerin servisi de beslenme kültürünün bir parçasını oluşturur.Eski Türklerin yaşamı da hayvancılığa ve tarıma bağlıydı. Orta Asya'da tarım şartları uygunsuz duruma geldiğinden batıya ve güneye göç ettiler. Gittikleri yörelerdeki hayvan ve bitkilerden yararlandıkları gibi, bunlardan yöre şartlarına uygun olanları da yetiştirdiler.Beslenmede esas nokta şudur: Hayvan ve bitkilerin anavatanlarına bakıldığında, çoğunun Orta Asya, Akdeniz çevresi ve Güneydoğu Asya'ya ait oldukları görülür. Dolayısıyla temel besinlerin çoğu Türklerin anayurdu Orta Asya ve göç ettikleri Anadolu'da yetiştirilerek dünyanın başka bölgelerine taşınmıştır.Eski çağlardan beri, Türklerde eti yenen hayvanların başında koyun gelir. Bunu sırasıyla keçi ve sığır izler. Bu hayvanlar süt üretimi için de kullanılmaktadır. Beslenme kültürü Haftanın bilgisi Akdeniz bölgesinde yaşayanlar ülkemizin diğer bölgelerine göre daha sağlıklı beslenmektedir. Sebze ve zeytinyağının fazla tüketilmesi nedeniyle diğer bölgelere göre kalp-damar hastalığı ve bundan kaynaklanan ölüm riski burada daha düşüktür. Ama çoğunlukla bu yörede yaşayanları etkileyen başka rahatsızlıklar ortaya çıkabilir. Örneğin Türkiye'de de görülen talasemi (Akdeniz anemisi) anne ve babadan çocuklara geçen kalıtsal bir kan hastalığıdır. Bu hastalık Akdeniz ülkelerinde yaygın olduğu için, Akdeniz anemisi olarak da bilinir. Talasemi taşıyıcılarının büyük çoğunluğu bu hastalığı taşıdıklarını bilmezler. Taşıyıcılık bulaşıcı değildir. Talasemi taşıyıcılığı bir hastalık değildir ve tedavi gerektirmez. Talasemi