PazarEn kutsal emanetler

En kutsal emanetler

03.07.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

Hz. Muhammed’in kullandığı bir hırka olup keçi kılından örülen Hırka-i Saadet Osmanlı padişahları ve ahalisi tarafından hilafet alameti görülmüştür. Hz. Muhammed ile ilintili bir diğer hırka ise Hırka-i Şerif’tir

En kutsal emanetler

Merhaba dostlar; kutsal emanetler anlamına gelen Emanet-i Mukaddes, Yavuz Sultan Selim döneminden günümüze kadar Topkapı Sarayı’nda muhafaza edilir. 765 adet kutsal emanet içerisinde yalnızca Hırka-i Saadet her yıl ramazan ayının 15’inde bizzat padişah tarafından açılarak devlet protokolüne gösterilirdi.

Haberin Devamı

Hırka-i Saadet, diğer adıyla Bürde-i Saadet, Hz. Muhammed’in kullandığı bir hırka olup keçi kılından örülü ve kolları geniş bir hırkadır. Müşrik şair Ka’b bin Zübeyr Müslümanlara başlangıçta zarar vermekteydi. Hatta ölüm fermanı dahi çıkarılmıştı. Müslüman olan kardeşinin etkisiyle İslam inanç dairesine giren Ka’b bin Zübeyr, Hz. Muhammed’e bir kaside yazar. Ve bu kasideyi Hz. Muhammed’in huzurundan kendilerine okurken “Muhammed aleyhisselam kınından çıkmış bir kılıçtır; cihan onun nurundan feyz alır” mısrasını okuyunca Hz. Muhammed sırtındaki hırkasını şairin sırtına bırakır. Ka’b bin Zübeyr hırkayı özenle muhafaza eder. Kendisine teklif edilen servet değerindeki meblağlara aldırmadan... Hırka daha sonra halifeler aracılığı ile özenle saklanır ve nihayet Yavuz Sultan Selim’in Mısır’ı fethi sonrası Mekke şerifi hırkayı Osmanlı sultanına teslim eder.

Haberin Devamı

Orduyu cesaretlendirdi

Hırka-i Saadet Osmanlı padişahları ve ahalisi tarafından hilafet alameti görülmüştür. Hatta 1596 senesinde III. Mehmed, Eğri seferi sırasında ordu bir ara zor duruma düştüğünde şeyhülislamın önerisiyle Hırka-i Saadet’i giyerek orduyu manevi olarak cesaretlendirir ve akabinde zaferle dönülür.

Topkapı Sarayı’nın Has Odası’nda birbirinden kıymetli yedi örtü içerisinde sarılı olarak muhafaza edilen Hırka-i Saadet altın bir sandıkta tutulmuştur. Bu sandığın anahtarı da altından olup bizzat padişah tarafından her yıl ramazanın 15. günü açılırdı.

Sandık açılmadan iki gün önce padişahın da içinde bulunduğu Has Odalılar tarafından bütün oda gül suyuna batırılmış süngerlerle temizlenirdi. Çünkü gül, Hz. Muhammed’in remzidir. Lale yüce Yaradan’ın, gül ise Hz. Muhammed’in nebati remzleri olarak dinsel biçim ve içerikte bir ifadeye büründürülmüştür. Gül gülistandan kopup gelen, Yaradan’dan bir süreliğine ayrı kalan âşıkları ifade eder. Âşıkların sultanı Hz. Muhammed maşuk olan Yaradan’ın kokusunu O’nun en saf gülü olarak yaymış ve yaymaktadır. Gerek kandil günlerinde gerekse de dini bir merasim sonrasında o mekanda bulunanlara gül suyu dağıtılmasının sebebi budur.

Haberin Devamı

Değerli dostlar, Yavuz Sultan Selim Han’ dan II. Mahmud’a kadar (1825) her ramazan ayının 15’inde şeyhülislam ve sadrazam tarafından Ayasofya Camisi’nde namaz kılmakla başlayan tören Arz Odası’nda tüm protokolün padişahla buluşmasıyla devam ederdi. Has Oda’da Hırka-i Saadet’i Kuran okumaları eşliğinde açan padişah, sırayla Hırka-i Saadet’in sağ omuz hizasından öpülmesini sağlardı. 1825’ten sonra ise hırkanın öpmelerle oluşan tahribattan zarar görmesini engellemek için davet edilenlere üzerinde Hz. Muhammed’i öven tülbentler dağıtılmaya başlandı. Bu tülbentler hırkanın omzu üzerine konur ve tülbent üzerinden öpülür, akabinde de önemli bir hatıra olarak kişi(ler) tarafından evlerinde saklanırdı.

Ramazanda halkın ziyaretine açılıyor

Öte yandan gül suyu ile yıkanan Has Oda’dan toplanan gül suları “mah-ı mübarek” adıyla küçük şişelere konurdu. Bu suyun başta korku olmak üzere birçok hastalığa iyi geldiğine dair inanç inandırıcılığını daima çok yüksek tutmuştur. Ve böylece çok yüksek meblağlara alıcı buluyor, hatta aktarlar sahte mah-ı mübarek su şişeleri icat ederek halka satıyordu.

Haberin Devamı

Hz. Muhammed ile ilintili bir diğer hırka ise Hırka-i Şerif’tir. Rivayet olma ihtimali yüksek o lduğundan kutsal emanetler odasına alınma gereği duyulmamıştır. Hz. Ali aracılığıyla Hz. Muhammed’in Veysel Karani’ye gönderdiği hırka olarak rivayet edilir. Hırka Veysel Karani’nin soyundan gelen kişiler tarafından Anadolu’ya getirilmiştir. Üveysi sülalesi olarak bilinen bu aile mensupları 15. yüzyılda Güneydoğu Anadolu’ya yerleşirler. Akabinde Kuşadası’na taşınırlar ve Sultan I. Ahmed’in fermanıyla İstanbul’a gelirler. Fatih semtine yerleşen aile, Hırka-i Şerif’i evlerinde ziyarete açar. Akabinde muhafaza etmenin zorluğu üzerine günümüz Hırka-i Şerif Camisi avlusunda bulunan oda I. Abdülhamid tarafından yaptırılır ve 1780’den sonra bu odada ziyarete açılır. Zamanla bu odanın da yetersiz kalmasıyla Sultan Abdülmecid 1847’de, içerisinde sultan mahfili de bulunan camiyi inşa ettirir. Camiyle birlikte Hırka-i Şerif’i korumakla görevli bir tabur için kışla da yaptırtır. (Bu kışla günümüzdeki Fatih Milli Eğitim Müdürlüğü’dür.)

Haberin Devamı

Hırka-i Şerif bej renkte ve 120 santim boyundadır. Gümüş bir sandık içerisinde muhafaza edilen hırka her yıl ramazan ayının 15’i ile Kadir Gecesi aralığında, öğlen ve ikindi namazları sırasında halkın ziyaretine açılmaktadır. Veysel Karani’nin 57. kuşaktan torunları olan Köprülü ailesi bu görevi devam ettirmektedir.