Pazar“Erkeği teselli etmek için annesi gibi yaklaşmak lazım”

“Erkeği teselli etmek için annesi gibi yaklaşmak lazım”

07.04.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:

42 yıl önce yazdığı “Tuhaf Bir Kadın”dan sonra cesur cümlelerle dolu kitabı “Tuhaf Bir Erkek”le karşımıza çıkan 81 yaşındaki Leyla Erbil: “Erkeklerin annelerine olan düşkünlüğü bilinen bir şeydir. En zor zamanında bir erkeği sadece bir dişi olarak sevmek yetmez. Ona annesi gibi yaklaşmak gerekir; ancak o şekilde teselli edebilirsiniz. Hem anası, hem karısı gibi...”

“Erkeği teselli etmek için annesi gibi yaklaşmak lazım”

Yıl 1971 idi “Tuhaf Bir Kadın” yayımlandığında. Leyla Erbil’in ilk romanıydı. Edebiyat dünyasına bomba gibi düştü. Konusuyla, şaha kaldırdığı Türkçe’siyle... 70’li yıllarda kadın olmayı anlatıyordu. Sol entelijansiyayı da alabildiğine eleştiriyordu. Sadece onu mu? Aydınların cinsellikle ilgili tutumlarını, kadınla erkek arasında uygulanan çifte standardı, sanat dünyasını... “Tuhaf Bir Kadın”da geleneksel aile yapısı, annelik, ensest, bekaret, muhafazakarlık gibi tabuları kalemden kılıcından geçiren Erbil, 42 yıl sonra “Tuhaf Bir Erkek”le okurunun karşısında. Bu kez, tuhaf bir erkeği anlatıyor bize. Gözünü budaktan sakınmadığı sert bir Türkiye profili çiziyor. 42 yıl önceki cesaretiyle, 81 yıllık yaşamında edindiği deneyimlerle ve yine benzersiz bir Türkçeyle...

Haberin Devamı

“Tuhaf Bir Kadın”dan tam 42 yıl sonra “Tuhaf Bir Erkek” geldi. Nasıl karar verdiniz yazmaya?

Bir karar vererek yazmadım. Tuhaf bir erkek nasıldır, bu tuhaflık nereden kaynaklanır, onu yazmak istedim. Hiç bilmeden oturdum böyle bir gün, yazmaya başladım.

“Tuhaf Bir Kadın”ı yazdığınız zaman, bu romanın bir de erkek versiyonunu yazmayı düşünmüş müydünüz?

Yok, hayır. Hiç aklımda yoktu. Öyle olsaydı 40 sene beklemezdim.

Kitabın başında ‘tuhaf bir erkek’in adı Hurşit. Ama sık sık değişiyor; Zurşit oluyor, Kürşit oluyor, bir ara Bünyamin oluyor... Bu isim değişikliklerini nasıl okumalıyız?

Bir insanın içinde bir sürü başka insan olduğu düşüncesi olarak okunabilir. Buradaki adamda da, başka başka adamlar yaşıyor; Hurşit’ler, Kürşitler, Bünyamin’ler...

Haberin Devamı

Genelde kadınlar söyler eşleri için “40 yıl sonra başka bir adam çıktı içinden” diye... Erkekler, o içlerindeki diğer erkekleri gizliyor mu sizce?

Erkekler kendilerini olduğu gibi ortaya koymazlar. Zaten kendilerini de tanımazlar. Onları kadınlar söker zaman içinde. Ben böyle düşünüyorum.

“Diziler aptal kandıran gibi bir şey. Bilerek yapılıyorsa, hainlik“

Bu arada az önce Bünyamin demişken, Bünyamin Sürmeli’ye bir gönderme seziliyor kitapta. Televizyonla aranız nasıl?

Çok fazla izlemem ama Bünyamin Sürmeli’yi izliyorum.

Hava tahminleri tutuyor mu?

Tutsa da tutmasa da ben onu seviyorum.

Dizi izliyor musunuz?

Yok yok. Hayatta dizi seyretmem.

Büyük bir seyirci kitlesine hitap ediyor diziler. Bu ilgiyi nasıl yorumluyorsunuz?

Aptal kandıran gibi bir şey bu diziler. Bunu bilerek yapıyorlarsa, doğrusu hainlik gibi geliyor bana. İnsanları güzel şeylere, yüceltici şeylere alıştıracaklarına böyle sıradan bayağılıklar içinde oyalıyorlar diye düşünüyorum.

Ama insanlar da çok gönüllü buna...

Evet. Oradaki çelişki çok tuhaf.
Yani insanlar layık oldukları şeyle mi karşılaşıyorlar, yoksa layık olmadıkları halde, karşı taraf onlara bunu layık görüp zorluyor mu?

Sizin artık atasözü haline gelmiş bir ifadeniz vardır: “Yaralı doğar bütün insanlar, anlaşılmak, sevilmek, sevecenlik dilenir ömrünce.” Belki de yaralarını unutmaya yahut sarmaya çalışıyorlar başka hikayelerde...

Bunu tedavi etmek, böyle abuk sabuk dizilerle mümkün değil. Başka yollar aranmalı diye düşünürüm.

Haberin Devamı

“Eleştirilere hazırlıklıyım, yolumdan şaşmam”

“Tuhaf Bir Kadın”da hayli cesurdunuz. 42 yıl sonra “Tuhaf Bir Erkek”te de aynı cesur Leyla Erbil var. Bu sefer hatta bence daha cesur.


Neden bu sefer daha cesur buldun? Neyi?

Bir kere bir Türkiye profili çiziyor kitap. Bu Türkiye profilini çizerken de kullanılan metaforlarda hiç lafını sakınmıyor. Nereden alıyorsunuz bu cesareti?

Başkaldırı her zaman edebiyatta da, normal hayatta da tutunduğum en yüksek değerlerden biridir diye düşünüyorum. Şimdi onu nereden aldığım, bu çok zor bir soru. Belki doğam böyle. Doğamın böyle oluşu dışında okuduğum kitaplar, gözlem yaptığım toplumsal haksızlıklar karşısında nasıl davranmam gerektiği üzerine düşüncelerim, bütün bunlar bir yöntem geliştirmeme neden oldu. Haksızlıklara karşı nasıl direniriz? Direnç noktalarımız nelerdir? Bunlar yol göstermiş olabilir bana.

Haberin Devamı

“Tuhaf Bir Kadın”, dönemi için oldukça cesur ve sert bir romandı. Ne tarz tepkiler aldınız?

Zamanın eleştirmenlerine, o zamanın odak noktalarında yuva kurmuş olanlara çok cesur geldi diyelim, kibarcası. Ve çirkin denecek derecede eleştiriler çıktı. Bunlara karşı benim yapacağım hiçbir şey yoktu. Sadece bekledim. Sanırım zaman bana hak verdi. Onlar mahcup oldular mı bilmiyorum hâlâ.

Ne dediler mesela?

Bazıları şöyle bir şey söyledi: “Böylelerinin bir daha adını anmazsın. Silinir gider edebiyat ortamından.”

“Erkeğe annesi gibi yaklaşmak gerek, ancak o şekilde teselli edersiniz”

Silinmediğiniz gibi daha da kuvvetlendiniz ve yıllar sonra “Tuhaf Bir Erkek” geldi. Yeni eleştirilere hazırlıklı mısınız?

Evet, hazırlıklıyım. Artık öyle şeylere takılı kalmam. O zaman bile kalmamıştım, tam tersine bana bir güç aşılamıştı. Aşmam gereken şeylerin neler olduğu konusunda yol göstermişti. Şimdi hele hiç, aklıma bile gelmez. Santim yolumdan şaşmam.

Haberin Devamı

Bu kitapla en çok neyi vermek istediniz? İnsanlara özellikle şunu anlatmak istedim dediğiniz bir şey?

“Tuhaf Bir Erkek”te, insanlara bir erkeği tanımanın çok zor olduğunu söylemek istiyorum. Bir kadını da... Aslında insanı tanımanın çok zor olduğunu... Fakat anladıktan sonra da onu sevmenin çok kolay olduğunu...

Kitaptaki cesur cümlelerden birinde “Çok acıklı buldum bebekliğini sevgilimin” diyorsunuz: “Gözlerim doldu. Başını göğsüme dayattım zorla... Onunla anasıymışım gibi seviştim o gece.” Bir erkekle, onun annesiymiş gibi sevişmekle ne demek istiyorsunuz ?

Erkeklerin annelerine olan düşkünlüğü bilinen, belli bir şeydir. En zor zamanında bir erkeği ancak bir dişi olarak sevmek yetmez. Ona annesi gibi yaklaşmak gerekir; ancak o şekilde teselli edersiniz. Hem anası gibi, hem karısı gibi. Onu demek istiyorum.

Erkeğin de beklentisi bu yönde mi?

Bence o yöndedir. Yani bilmese dahi o yönde bir şey olduğunu, öyle bir yaklaşım onu teselli edebilir.

Peki bunun tersi de doğru mu? Kadınlarda da bir baba figürü...

Hayır.

Niye peki anneye bu kadar ihtiyaç duyuyor erkek?

Erkek kibirlidir. Toplum onu sadece erkek doğduğu için bile pohpohlayarak karşılamıştır. Yalan bir değerlendirme olduğu sezgisini yaşar. Kendine güveni azdır. Oradan kaynaklanan bir şey zannederim.

Türkiye’ye bir cinsiyet metaforu üzerinden bakarsak “Tuhaf Bir Kadın” mıdır Türkiye, “Tuhaf Bir Erkek” midir?

Bana sorarsanız Türkiye, köklerini arayan, daha kendine isim verememiş,
ne “Tuhaf Bir Erkek”, ne “Tuhaf Bir Kadın”dır. Türkiye, hermafrodittir. Hünsa...

“İyi bir dünya için erkekleri kovmak gerek başımızdan”

Aşka inanıyor musunuz Leyla Hanım?

Hayır. İnanmıyorum. Bugün inanmıyorum.

Siz ki “Mektup Aşkları”nın yazarısınız...

Evet. Ama “Aşk Mektupları” koymadım adını. Yazarken, yazılan şeyin aşk olduğu sanılarak yazılmış mektuplar. Zaman geçtikten sonra bakınca onlar mektup aşkları, aşk mektupları değil. Yazıştan öte bir şey değil!

Aşka inancınızı yok eden ne oldu?

Aşk yaşadığım, aşk zannetiğim şeyler, bugün dönüp baktığım zaman çok eksikli ilişkilerden başka bir şey değilmiş.

Peki o zaman aşk nedir ki?

Aşk var mıdır ki?

Kitapta tuhaf bir erkeğin karısına özensizliği, düşmanlığı sadece onun tuhaf oluşundan mı kaynaklanıyor yoksa kadınla erkek arasında genel olarak gerilimli başka bir şeyler mi var?

Belli bir süre sonra, uzadığı zaman süre, birliktelik uzadığı zaman ve boşanmayınca, böyle bir gerginlik, bıkkınlık, alışkanlığın getirdiği bir yok sayma başlıyor. Usanmanın neden olduğu tatsız bir ilişki çıkıyor ortaya. Ben ona yoruyorum.

Bu noktada çözüm boşanmak mıdır? Yoksa evliliği kurtarmaya inanır mısınız her şeye rağmen?

Şimdi kurtarmaya değen evlilikler vardır belki ama, daha çok yoktur. Yani belki bir çocuk, bir hasta, bir şeyler için fedakarlıklar yapılabilir. Yoksa sağlıklı iki insan birbirinden nefret ediyorsa ne oturuyorlar beraber?

Tuhaf bir erkek, bilemediği soruların cevabını karısına soruyor. Kürt sorununun cevapları da kadınlarda mı saklı Leyla Hanım?

Türkiye’yi de dünyayı da erkekler idare ediyor ve herkesi birbirleriyle boğuşturuyorlar. Buradan bakınca iyi bir dünya yaratmak için erkekleri kovmak lazım başımızdan! Türk ve Kürt kadınlarının bir araya gelerek çözüme varacaklarını düşünebiliriz!

“Evlilik bir çıkar kurumu”

“Tuhaf Bir Kadın”da sol entelijansiyaya son derece sert eleştiriler getirirsiniz. “Tuhaf Bir Erkek”te bir sol eleştiriye rastlayamadım. Kahramanlarınızın solla hesaplaşması bitti mi?

Belki burada dozu azalmıştır çünkü artık herkes tarafından deşifre edilmiştir.

“Tuhaf Bir Erkek”te her şey evlilikten sonra bozuluyor. Evlilik kurumunu bugün nasıl değerlendiriyorsunuz?

Valla bu sistem zaten baştan sona çürümüş bir yapıyı ite kaka içinde barındırmaya uğraşıyor. Yalanla dolanla. Evlilik kurumu da bir çıkar kurumu. Ama tabii, sınıflı toplumlarda, Marx’ın söylediği gibi, başka bir çıkış yolu yok. Burjuva toplumları, birbirleriyle evlenerek sağlama almak istiyor hayatları. Evlilik yanlış bir kurum ama bile bile hepimiz içine giriyoruz.

Niye peki?

Bu sağlama alma meselesi yüzünden. Kadın ‘evde kalmış’ damgasından kurtuluyor, erkek de kendine baktıracak bir kadına kavuşuyor.

“Komet, tuhaf erkeklerin hasıdır”n Kitabı Komet’e ithaf etmişsiniz. Kitabınızda Komet’in resimleri var. Nasıl bir çalışma yolu izlediniz?
Komet’in çalışmaları her zaman bana esin verir Ama birlikte bir çalışma yapmadık. Ben onun masasının üstünde birtakım resimlerini gördüm. Onlar daha sonra kafama takıldı kendisinden aldım ve yazdım.

Komet de tuhaf bir erkek midir?

Tabii... Tuhaf erkeklerin hasıdır.

Siz onu ressam olarak nasıl bulursunuz?

Çok iyi.

EN ÇOK OKUNANLAR

KEŞFETYENİ

İlgili Haberler