Pazar‘Estetik olmak yerine insan olmamı seviyorlar’

‘Estetik olmak yerine insan olmamı seviyorlar’

12.05.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Candan Erçetin, albümlerinde Sinan kod adını kullanan gizli söz yazarını açıklıyor: "Evet, Sinan uzun süredir beraber olduğum sevgilim Hakan Karahan’dır"

‘Estetik olmak yerine insan olmamı seviyorlar’

Candan Erçetin: "Kutu bebeği, cam fanusta kadın değilim ben, kadın kadınım"
‘Estetik olmak yerine insan olmamı seviyorlar’

Candan Erçetin, albümlerinde Sinan kod adını kullanan gizli söz yazarını açıklıyor: "Evet, Sinan uzun süredir beraber olduğum sevgilim Hakan Karahan’dır"

Ahmet Tulgar

Ona ilk baktığımda hep ayakları dikkatimi çekiyor. İrice ama güzel, pamuk topuklu ayakları, hele papatya kokulu Trakya türküleri söylerken yalınayak olduğunda, onun karizmasının odak noktasına, kaynağına dönüşüyor. Bütün çıplaklıklardan daha kadın Candan Erçetin’in ayakları. Tazelik! (Röportaj için buluştuğumuzda da o sivri topuğu ve sivri burnuna rağmen tazelik duygusunu gizlemeyen şık bir terlik pabuç giymişti.)
Candan Erçetin şarkı söylerken yana kayan ağzının yüzüne istemeden kattığı umursamazlık, şarkı sözlerinde ve melodilerindeki cinsellik değil ama cinsiyet ve sokaktan ve gündelik hayattan kopmamışlıktan (Hâlâ Galatasaray Lisesi’nde müzik dersi veriyor) gelen sağlam duruşuyla farklı bir sahne kadını portresi çiziyor.
Portre değil de figür mü deseydik? Ne de olsa onun fidan gibi boyunu da göz ardı etmek zor.

Çok satmanıza rağmen entelektüel, seçkinci çevrelerde de çok seviliyorsunuz. Sezen Aksu’dan sonra entelektüeller, dinliyor olmaktan gocunmadıkları bir popçu buldular sizde. Bunun altında ne yatıyor? Şarkı sözlerinizin sofistikasyonu mu?
Bunu aslında sözünü ettiğiniz çevrelere sormak belki de daha doğru. Ben sadece nasılsam öyle olmaya çalıştım. Çünkü aksi takdirde ikiye ayrılmış bir yaşam sürmek ve zaman zaman rol yapmak zorunda kalabilirdim. Kabul gördüğüm çevrelerin çeşitliliği belki de ortak duyguları sade ve samimi bir dille ifade ediyor olmaktan geçiyor.
Bu soru üzerine düşünmeye başladım bunu.

"Kadın ağzından bir şeyler söylemek hoşuma gidiyor"
Albümünüzün çıkış parçası "Neden"i bir kadın arkadaşınızla "bir sohbet gecesinde" yazmışsınız. Aylin Atalay adlı bir kadın söz yazarı ve müzik endüstrisinde az rastlanan Neslihan Engin adlı bir kadın aranjörle çalışmışsınız. Kadın ortamlarında bulunmayı, kadınlarla birlikte üretmeyi seviyorsunuz galiba.
Tabii. Ben yatılı kız okulunda okudum (Gülüyor). Bilmiyorum ki. Aslında düşünüyorum. Evet, Aylin’in sözlerini çok seviyorum. Neslihan da söz yazdı. Ben de nereden baksanız bir kadınım. Galiba kadın ağzından bir şeyler söylemek bana daha doğal geliyor.

Galiba bu kadar çok kadınlarla çalışmak sizin albümlerinizi, albümlerinizin tınısını daha "kadın" bir şeye dönüştürüyor.
Olabilir. Bunu ben de hissediyorum.

Acaba bu mu sizin insanlar, daha doğrusu erkekler üzerinde diğer sahne kadınlarınınkinden farklı bir etki yapmanıza neden oluyor? Yani siz "erkekler için bir kadın" değil de, "kendisi için bir kadın" gibi çıkıyorsunuz sahneye. Cinsellik değil, karizma buluyor seyirciler sizde.
Belki de. Beni beğenen erkek dinleyicilerim çok. Ama pop müzik dinleyicisi bütün dünyada alıcı olarak kadın ağırlıklı.

Erkekler sizi neden beğendiklerini anlamadan beğeniyorlar. Sorulduğunda, ağzınızı çarpıtmanızı bile beğendiklerini söylüyorlar. Bu bulmacanın çözümü ne?
Ama öyle, ne yapayım. Ağzım yana kayıyor. Ben bu işe başlarken bir tek karar aldım. Aklımdan ne geçiyorsa ağzımdan çıkmalı, ağzımdan çıktığı gibi olmalıyım, olduğum gibi görünmeliyim, daha fazla göstermenin anlamı yok çünkü bu hayat içinde çok büyük problemlere neden olabilir. Hani, bu imaj oluşturmalara, kimlik edinmelere hiç girmedim. Dışarıya bu nasıl yansıyor bilmiyorum ama benim bu insanca durumumu, bu doğallığımı beğeniyor olabilirler. Estetik olmak yerine insan olmayı tercih etmemi belki. Hiçbir zaman bir kutu bebeği, fanus içinde bir kadın olmadım. Değilim çünkü.

Evet, işte bu; cinsellik değil ama cinsiyet çok belirgin sizde. "Kadınların arasından bir kadın" yani.
Evet, "kadın kadın"ım yani. Bu bizim bakış açımız yani, kliplerim, sahnedeki tutumum, şarkı sözlerim. Eğer beyler de bunları seyrediyorsa, kadınları tanımayanlar için söylüyorum tabii, bu sayede kadını tanıyabilirler. Mesela Aylin’in yazdığı "Korkarım"ın sözleri o kadar "kadın kadın" ki, dinlettiğimiz erkekler "Bu ne?" diyorlardı.

Sonra taze bir şey sunuyorsunuz. Bir tazelik duygusu yayıyorsunuz. Doğadan bir kopmamışlık. Bu albümde de her şarkınızı bir çiçekle sembolize etmişsiniz.
Bence çiçeklerden öğreneceğimiz çok şey olabilir. Bir sabah nasıl böyle hepsi birden tomurcuklanıyor. Oradan insan olarak kendimize bir pay çıkartmaya çalışıyorum. Bir sabah biz de böyle kalktığımızda tomurcuklanabiliriz ki öyle oluyoruz zaten.

"Yaşlandıkça daha plastik olacağıma doğallaşıyorum"
Sahneye yalınayak çıkmanız da bu tazelik, doğallık duygusunu artırıyor. Sahnede çıplak ayaklarınız bazen çok baskın oluyor.
Trakya türküleri söylemeye başladığımda ona uygun bir kıyafet seçtim. "Ben bunun altına ayakkabı giymek istemiyorum" dedim. Bir özel konserde, asansörde bir beyle karşılaştık. Bana dedi ki, "İnanmıyorum yani, söylemişlerdi inanmamıştım, nasıl olur?" dedi. "Ne olacak, o kadar doğal ki, bir de çok rahat" dedim. "Ben evde de yalınayak dolaşırım" dedim. Ben çok soğuk sahnelerde de yalınayak çıkıyorum. Hiç üşümüyorum.

"Elbette" bir çeşit milli marşa dönüşmüştü. Sanki "Neden" de öyle olacak gibi. Bu iki şarkı birbirine benziyor. Bu kadar sevilmelerinin nedeni ne sizce?
Çok büyük bir misyon üstlenmiş gibi görünmek istemiyorum ama bunlar küçük hatırlatmalar. "Neden" de öyle, "Elbette" de öyleydi. "Elbette" benim kendime bulduğum çıkış yoluydu, "Neden" ise "Bunları düşünerek ben mutlu oldum, siz de bir deneyin" gibi bir şey söylüyor.

Artık bir Candan Erçetin sound’unun oluştuğu söylenebilir mi? Bu iki şarkının benzerliği?
İlk albüm daha akustik, ikincisi elektronik ağırlıklı, üçüncü ve dördüncüde akustik ve elektronik dengelenmiş gibi geliyor bana. Ama sanırım stili oluşturan ana unsurlar kuvvetli sözler ve yorum. Ben şarkıları içgüdüsel olarak seçtiğimden bu konuda çok açıklayıcı olamıyorum galiba. Ama "Elbette" ve "Neden" albümlerinin sound’larıyla sahnede çok rahat ettiğimi söyleyebilirim.

Zamanla müziğiniz de, siz de daha doğallaştınız.
Eh, sevgili Ahmet, ben de yaşlanıyorum artık. Ve yaşlandıkça daha plastik olacağıma daha doğal oluyorum.

Size bir de uzun süredir soyadı olmayan Sinan isminde biri şarkı sözü yazıyor. Bu kod adın altında gizlenen kişi birkaç yıldır beraber olduğunuz finans uzmanı, borsacı Hakan Karahan mı?
Evet. (Gülüyor). Bunu ilk soran kişisiniz. Ve ben de bunu ilk kez size açıklıyorum.

Anlamıştım zaten. Bir kadın demek ki bir finansçıya "Ama yine de akıyor gözyaşlarım, ıslatıyor yastığımı, seni özlediğim gecelerde" yazdırabiliyor.
Evet.

Öğretmenlik devam ediyor mu? Bu tuhaf bir ikili yaşam değil mi?
Şimdi buna paralel bir örnek vermem gerekirse: Ben sokakta yakın korumayla dolaşmıyorum ve Beyoğlu’nda da yürüyorum sakin sakin. Ve bir Allah’ın kulu bana herkesin beklediği türden bir tavır içinde olmuyor. Ne oramı buramı çeken oluyor ne üstüme yürüyen. En fazla "Merhaba" diyen oluyor. Okulda da öyle. Hiçbir öğrencim benim ne zaman albüm yapacağımı sormuyor.

Ama sizden çok daha az albüm satan şarkıcıların peşinden koşuyor insanlar. Size neden yaklaşmıyorlar?
Bu o kişinin kendisinin aldığı kararla ilgili bir şey. Kişi "Ben de herkes gibi buradan yürüyen biriyim. Ve bugün buradan yürümem gerekiyor" diye yürürse herkes de onu Beyoğlu’ndan geçmekte olan biri olarak algılıyor.

Yani o Beyoğlu’nda çekilen meşhur klibinizdeki gibi erkekler ordu halinde arkanızdan yürümüyor.
Hayır. O klipte yürümelerinin nedeni, o günün pazar olması, elli kişilik bir ekip halinde orada olmamız ve ışıkların bir anda benim üstüme yanmasıydı.

Sınıfta da sahnede de odaktasınız ve iktidarsınız. Arada sırada seyircilerinize de cetvelle vurmak istediğiniz oluyor mu?
Hayır, tam tersi, çocuklara da seyircilere davrandığım kadar samimi davranıyorum.




PAZAR