19.12.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:
YASEMİN BAY yasemin.bay@milliyet.com.tr
Coco Chanel adını duyduğunuz anda pek çok sıfat beliriveriyor aklımızda. İlk kez kadınlara pantolonu o giydirdi, sıkıcı korseleri, tülleri ortadan kaldırdı, küçük siyah elbise kavramını yarattı. “Kraliçe” Coco Chanel, pırıltılı hayatına ulaşmadan önce çok savaş verdi. Ama her savaştan sağ salim çıkmasını da başardı. Bunlar, Coco Chanel hakkında en bilinen gerçekler... Peki ya bilmediklerimiz? Onun inişli çıkışlı, hüzünlü, başarı dolu hayat hikayesinin gizli köşede kalmış ayrıntılarını, Alfonso Signorini’nin kitabında buluyoruz. Turkuvaz Kitap tarafından Eren Yacesan Cendey’in çevirisiyle yayımlanan “Chanel-Rüya Gibi Bir Hayat”, henüz 5 yaşındaki Gabrielle Chanel’le
-Coco adını alması için önünde uzun yıllar var- açılıyor. Annenin veremden ölmesiyle zaten hiçbir zaman yanlarında olmayan babalarının Chanel kardeşleri Aubazine Yetimhanesi’ne bırakmasıyla başlıyor hikaye. Ve 1939’da, savaş öncesinde, köşesine çekilen Coco Chanel’in 15 yıllık bir aradan sonra tekrar moda dünyasına geri dönüşüyle sonlanıyor.
Coco’nun şapkaları beğenilmemişti
Coco’nun, Balsan’ın çiftliğinde mutlu ama huzursuz bir hayatı var. Bir şapka dükkanı açmak istiyor Coco. Sevgilisi her ne kadar bu isteğinin saçma olduğun düşünse, ona inanmasa da dükkanı açmasına yardımcı oluyor. Ne var ki yaptığı şapkalar hiç ama hiç beğenilmiyor. Çünkü şatafattan uzak son derece sade şapkalar bunlar. O dönemlerde Etienne’in arkadaşı Arthur ‘Boy’ Capel giriyor Coco’nun hayatına. Ona, yapacaklarına inanan bir adam... Coco’nun şapkalarının tanıtımı için bir balo düzenliyor. Balonun baş davetlisi ise Boy’un dostu Kraliçe Viktorya’nın torunu Prenses Victoria Melita. Ve Prenses, Coco’nun yaptığı ilk şapka olan ve bir türlü satamadığı küçük kırmızı şapkayı takıyor davette. O günden sonra Coco’nun dükkanı müşterilerle dolup taşmaya başlıyor...
Coco tutuklanır
İkinci Dünya Savaşı yılları... Coco Chanel Alman Hükümeti için çalıştığı ve üst düzey Nazilerle ilişkisi olduğu iddialarıyla tutuklanıyor. Haber hemen tüm Paris’e yayılıyor. Oysa ki Coco, dostu Winston Churcill ve Almanlarla görüşerek savaşın sona ermesini sağlamak amacında. İfadesinde de barış için girişimde bulunduğunun altını çiziyor. Zaten tutukluluğu da kısa sürüyor. Çünkü Fransızlar, Britanya askeri ve siyasi güçlerinin her an güvenebileceği kişiler listesinde Coco’nun da adı var.
Rahibe Juliette’in sırrı
Aubanize Yetimhanesi’nde gizlice gardırop odasına girdikleri için cezalandırılıyor Gabrielle ve kardeşi Antoinette. Fakat Rahibe Juliette nedense bu iki kardeşi cezalandırmamak için elinden geleni yapıyor. Gabrielle bunun nedenini tam 18 yıl sonra öğreniyor; açmış
olduğu ilk büyük mağazalarından birine gelen bir kadın sayesinde. Bu kadın Rahibe Juliette’in kardeşi. Chanel kardeşlerin çapkınlığıyla ünlü babaları, Juliette ile ilişki yaşamış yıllar önce. Babaları Juliette’i döverek karnındaki bebeğinin ölmesine neden oluyor. Yıllar sonra ise Chanel kardeşleri Juliette’in rahibe olduğu yetimhaneye bırakıyor.
Dilenci babasıyla karşılaştı
Gabrielle Notre Dame Manastırı’ndan ayrılarak Deboutins mağazasında çalışmaya başlıyor. Mağazaya gelen subaylardan Etienne Balsan ile tanışıyor. Son derece varlıklı bir ailenin oğlu Balsan. Bir gece gittikleri Cafe Chantan’ın şarkıcılarının seyirci tarafından beğenilmemesi üzerine birden kendini sahnede buluyor Gabrielle. Ve “Qui qu’a Coco dans I’Trocadero?” adlı şarkıyı söylüyor. Sahneden indiğinde o artık Coco. Çünkü sevgilisi Etienne o andan itibaren ona Coco demeye başlıyor. Etienne, Coco’dan onunla Royallieu’daki çiftliğinde yaşaması istiyor. Bir gece yolda yürürlerken bir dilenciyle karşılaşıyorlar. Coco dilencinin, kendisini yetimhaneye bıraktıktan sonra bir daha arayıp sormayan babası olduğunu fark ediyor. O an Etienne’e dönüyor ve onunla birlikte Royallieu’da yaşamayı kabul ettiğini söylüyor Coco.
Ölümsüz siyah elbise
1926’da Etienne Balsan’ın vefatında giydiği yas giysisi Coco’nun en ses getiren başarılarından biri oluyor. Bu şık ve dahice giysi tarihe “siyah dar giysi” olarak geçiyor.
Oysa Coco buna sadece “küçük siyah elbise” adını veriyor. Bu model 1960’ların başında özellikle Audrey Hepburn sayesinde yeniden bir dünya modası haline geliyor. Hepburn “Tiffany’de Kahvaltı” adlı filminde Chanel’in ölümsüz siyah elbisesine bir kez daha can veriyor.