PazarGeleceği geçmişte bırakan bir şehir

Geleceği geçmişte bırakan bir şehir

13.04.2008 - 00:08 | Son Güncellenme:

Şikago kurulduğu günden beri üzerine geleceği giyindi hep. Ama aynı zamanda, vaat ettiği geleceği geçmişte unuttu...

Geleceği geçmişte bırakan bir şehir

Şikago genç ve siyah bir başkan vaadiyle, geçmişin prangasında günümüze sıkışmış bir Amerika’yı geleceğe çıkarmaya niyetli. Dekoratif sanatla bezeli gökdelenleri bir yanda, doğaya boyun eğmeyen süper mühendisliği bir yanda, Şikago kurulduğu günden beri üzerine geleceği giyindi hep.
Mississippi deltasında 19’uncu yüzyıl ortasında peydahlanan şehir, yeryüzüne ilk gökdeleni yerleştirip gökdelenler zinciri yolunu açmakla kalmadı, bütün dünya şehirlerini geleceğe yetişmek ümidiyle peşine taktı. Millenium Parkı’nda Şikagoluların portrelerini abideleştiren Crown Fountain’ın yanında, Hint asıllı İngiliz sanatçı Anish Kapoor’un küresinde aynalanan şehir silueti, Şikago’nun bu kıyafetini baştan aşağı yansıtıyor bugün. Kürenin altındaki buz pateni pistinde dönüp duran ziyaretçileri, şehrin vaat ettiği gelecek zirvesine gömüyor.
Kapoor’un küresinin arkasında Frank Gehry’nin yarattığı müzik holü var. Gökdelenler zincirine eşlik eden görkemli fon müziğinin notaları görüntüsünde bir orkestra sahnesi Gehry’nin mimarisi. Yarı heykel yarı müzik stadyumu. Doğurmaya hazır, gergin bir göbek, etrafı döl dolu, dik, sert, parlak binalarla çevrili, mükemmel, süper bir üretkenlik tablosunu aynalıyor.
1871’deki büyük yangından sonra, Frank Llyod Wright gibi mimarlarıyla şehri yeniden inşa ettiği günden beri gelecek konusunda iddialı Şikago. Michigan Gölü’nün ve Mississippi deltasının kirini, nehrin akışını değiştiren kanallarla mühendislik mucizesi yaratarak temizlerken iddialı. Fatma adlı Türk dansözün göbeğini Amerika’ya ilk gösterdiği, 30 milyon ziyaretçiyle rekor kıran 1893 Columbia Fuarı’ndan bu yana ticarette, Abraham Lincoln’ü başkanlığa yetiştirdiği günden bu yana siyasette iddialı. 

Haberin Devamı

Fokstrot ritmi
Nam-ı diğer “rüzgarlı şehir”de baharın ilk günleri. Otel odam Chicago Tribune’ün gotik taş oymalı tarihi binasının tam karşısında. Tribune’ün Şahane Mil Caddesi’ne yaptığı radyo yayınında, denizcilerin gözdesi Hulo Lou’nun şarkısı taş plaktan cızırdadı. Saatli kuleye bakan penceremin perdesi yayının fokstrot ezgisine uyarak salındı.
Esintiyle birlikte, 1924 baharında aşıklarını öldürerek şarap ve cinle erkeklere başkaldıran iki katilin sesi, “cinayet koğuşunun en şık kadını” dansöz Belva ve “hücre güzeli” Belulah’nın kabare mırıltıları sızdı içeri. Şikago’nun geleceği inşa ederek geçirdiği kısa ömrünü özetledi turistlere. İçki yasağından, “outfit” diye bilinen mafya tekelinden, Al Capone’dan, buzdolaplı tren vagonlarından, mezbahalarından, Delta Blues, elektrik gitar, house müziğinden ve hip-hop’undan bahsetti.
1966’da Martin Luther King’in Şikago’da başlattığı
sivil hareketi, 1968’deki olaylı Demokrat Parti kongresini, polis ayaklanmalarını, 1979’da ilk kadın, 1983’te ilk siyah belediye başkanını seçişini, Michael Jordan’ı, Oprah Winfrey’i, otomobil, tren yolları endüstrisini, sigorta ve enformasyon teknolojisini açıkladı. İrlandalı, Kuzey Avrupalı, Çinli, Vietnamlı, Hint, Arap ve Afrikalı göçmenlerini anlattı.
Fokstrot ritmiyle ilerledi hikaye, şehrin gündelik dertleriyle dolu haber saatine kadar. Haberler, Şikago mahkemelerinde ortalama bir günde devam eden davalarla başladı. Gayrimenkulculerin, işadamlarının rüşvetle güttüğü senatörlerden, yolsuzlukla yargılanan Illinois valisinden, ırkçılıktan, söz söyleme özgürlüğünden, cinayetlerden, İslamcı teröristlerin şehirdeki faaliyetlerinden bahsetti. Güney tarafındaki siyah mahallelerinde işsizlik, evsizlik, okulsuzluk sorunu, uyuşturucu, sağlık hizmetlerindeki yetersizlikler ve boykotlar eklendi şehrin manzarasına.

Haberin Devamı

Yüzümüze vurulanlar
Tam bu sırada, Saatli Kule’nin altındaki köprüden geçen kırık dökük bir kamyonet, ızgaraların üzerine ulaştı. Ve bir kasa pisliği, trafiğin hızına saklanarak, göz açıp kapayıncaya kadar nehre boşalttı. Tesadüf bu ya, nehirde hıncahınç dolu üstü açık bir turist gemisi salınarak ızgaraların altından geçiyordu o an. Böylece kamyonetin boşalttığı pislik gemiye rastladı. Şikago mimarisini ağzı açık seyreden turistlerin başından aşağı döküldü.
Otoyolda tekleyerek ilerleyen bir belediye otobüsünün freni patladı. Yol trafiğe kapandı. Şikago’nun medarı iftiharı piyasa caddesi Şahane Mil’i turlayan bir grup, karşıdan karşıya geçerken, orta yerde, kalabalık bir aileyi yutabilecek büyüklükteki kanalizasyon çukuruna düşmekten ucu ucuna kurtuldu.
Kuvvetli bir çikolata kokusu sardı sokakları. Çikolata fabrikasından esen rüzgar, Şikago adının Miami-Illinois kızılderili dilinde “prangalı kokarca” ya da “yabani pırasa” anlamına
şikeakwa’dan geldiğini unutturmak istedi şehirlilere. Farkında olmadan, Şikago’nun vaat ettiği geleceği, kurulduğu günde, geçmişte unuttuğunu yüzümüze vurdu. Geleceğin harabesi yansıdı geçmişten Şikago’nun içine, bugününe.