23.05.2021 - 03:00 | Son Güncellenme:
Seyhan Akıncı - Futbol konuşulan bir ortamda kadınsanız büyük ihtimalle sizin ofsaytı bilmediğinize bahse girilir. Onları yanıltmaksa doğrusu epey keyiflidir. Tutkusu futbol olan bir kız çocuğu olarak büyüyen Bahar Özgüvenç’i pek çoğumuz TV’de benzer bir algıyı biraz “sert” oynayarak kırışından tanıyoruz. Henüz dört yaşında çoraplarını top yaparak peşine düştüğü meşin yuvarlağı 20 yıl sahalarda kovaladıktan sonra bu yıl Beşiktaş Kadın Futbol Takımı’nın başına getirildi. Tarzı, özgüveni ve yeteneğiyle dikkat çeken Bahar Hoca, günün birinde Sergen Yalçın’ın ayak bastığı beyaz çizginin kenarında olmayı düşlüyor. Beşiktaş’ı şampiyonluğa taşıyan Özgüvenç ile Vodafone Park’ta bir araya geldik, büyüyen hayallerini ve kadın futbolunu konuştuk.
Şampiyonluk ne ifade ediyor sizin için?
Yirmi yıl futbol oynadım çok farklı maçlara ve heyecanlara tanık oldum ama Beşiktaş’ta yaşadığım bu heyecanın tarifi mümkün değil. Şampiyon olduktan sonra Antalya’daki otelde pek algılayamadık ama İstanbul’a dönünce farkına vardık. Bir kadın olarak çok gururlu ve onurluyum. Beşiktaş’a layık olmaya çalışıyorum, en önemlisi bu. Bu şampiyonluğun ilk olup ardından erkek takımının da şampiyon olması bizi çok mutlu etti. Bir anlam kazandı aslında başarımız. Şampiyonluk bütün zorlukların üstüne bir çizik atıp yeni bir sayfa açmama neden oldu diyebilirim. Hayatım için söylüyorum bunu.
Hayatım için söylüyorum dediniz... Neyi dönüştürdü bu şampiyonluk?
İnsanlar hayal kurmadan yaşayamaz. Hayal alemim yükseldi diyebilirim. Öncesinde sınırlı hayaller kuruyordum, gerçekçi bir insanımdır. Ama bu noktada hayallerim bambaşka hale geldi. Beşiktaş’a geldiğimde Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final görmek istiyordum inşallah bu yaz ön elemeleri geçip gruplara kaldığımızda bu başarı gelir. Bunun için de çok çalışacağız. Hayalim Süper Lig’de teknik direktör olmak. Daha sonra ilk kadın spor bakanı olmak istiyorum. Bu kaç yıl sürer, hayat bize ne getirir bilmiyorum ama insan hedefsiz yaşayamıyor. Bundan bir yıl önce böyle bir hedefim yoktu ama Beşiktaş benim hayallerimi büyüttü.
Sezona dönüp baktığınızda aklınızda neler kaldı?
Biz çok acılar, sancılar çektik... Çalışmalara en erken başlayan kulübüz. Lig açıklanmadan şubatta çalışmalara başladık. Martın ortasında ligin geleceği belli oldu. Biz şubatta başlayınca diğer kulüplerden öndeyiz, daha hazır olacağız dedik. Her şey çok güzel başladı 15-20 gün sonra patır patır korona olmaya başladık. Bu süreçte dokuz oyuncum korona oldu. Birlikte çalışamadık çok fazla. Sonrasında herkes sağlığına kavuştu, Bolu’da kampa gittik ve ben son golü attım; korona oldum. Bu sebeple turnuvada ilk iki maçı kaçırdım. Hayatımın ilk tecrübesini telefondan teknik direktörlük yaparak deneyimlemiş oldum. Biz Beşiktaş olarak bu anlamda epey bir zorluktan geçtik. Oyuncularımın aklımda bıraktıkları en büyük iz korona olduktan sonra daha iyi anladım bunu; yeri gelip 120 dakika oyunda kaldıklarında nefes olayını nasıl ayarladılar hâlâ inanamıyorum. Çok gurur duyuyorum onlarla özveriyle oynadıkları için. Bize sağlık gol attı sonrasında da biz kupayı alarak ona gol attık.
Futbol denince akla gelen ilk cinsiyet erkek... Futbol dünyasında kadın olarak varolmayı nasıl anlatırsınız?
Erkek egemen diye konuşulan futbolu değiştirmek için çabalayan insanlarız. Ne kadar kız çocuğuna ulaşırsak kâr. Görevi benden sonra bir erkek teknik direktörle çalışmasınlar diye özellikle kabul ettim. Hiç değilse bir kadın gelir ve o da örnek olur diye... 37 yaşındayım ve hayatımın futbolla ilgili her alanında ilk 15 dakikam hep kendimi ispatlamakla geçti. Bu ilk 15 dakikada özgüvenimin, gururumun, alay konusu olmanın birçok yönünü yaşadım. Okulda, her yerde... 20. dakikada insanların hep saygı duyduğunu gördüm. Biz erkeklere göre geriden geliyoruz. Yaşadığım psikolojik baskıyı ve şiddeti benden sonraki kız çocukları çekmesin istiyorum. Bana ve futbolcularımıza ne kadar idol diye bakarlarsa, anne babaların ön yargılarını ne kadar azaltırsak o kadar kârdayız. En büyük amacımız bu.
Peki, sizin gönlünüz futbola nasıl düştü?
İnsanların herhangi bir yetiyle dünyaya geldiğini düşünüyorum. Bunu keşfedecek ilk iki insan da anne ve baba. Onlar çocuğun yetisini anlarsa çocuk hayatına bir yön verebiliyor. Ben de 4-5 yaşlarında çorapları birbirine geçirip top oynayan bir kız çocuğuydum. Her şeyi top gibi yapıp önüme atıyordum. Bu yetimi de annem gördü. Hiç kız arkadaşım olmadı. Hep erkek arkadaşlarımla futbol oynardım. Hayatım böyle geçti. İyi ki küçükken o kadar futbol oynamışım 33-34 yaşlarında sakatlıktan dolayı bırakmak zorunda kaldım. İyi ki de tüm zamanımı futbola harcamışım. Sakatlıklarımdan dolayı oynayamadığım için hocalık yolunu seçtim. Sırf sahanın dışında kalmayayım diye... Şükürler olsun Türkiye’nin en önemli kulübündeyim.
Futbolcu olmayı hayal eden kız çocuklarına ne söylemek istersiniz?
Bu görevi kabul ederek çok büyük bir cesaret örneği sergilediğimi düşünüyorum. Mutlaka cesur olsunlar. Hata yapmaktan hiç korkmasınlar. Lütfen hayatlarının her döneminde bir karar verirken “O ne der?” diye düşünmesinler. O ne der sözünü bir kenara atalım cesaretimizi toplayıp hayatımıza kendimiz yön verelim. Yanlışsa da sonunda biz üzülelim. Lütfen kendilerini geliştirsinler, mutlaka okullarını bitirsinler. Kararlarını mutlaka kendileri versinler ve aileler de buna izin versin.
“Giyemediğim formanın ilk 11’ini yazıyorum”
Süper Lig’de takım çalıştırmak hayalim dediniz... Sergen Hoca’yı kenarda izlerken kendinizi orada görüyor musunuz?
Kesinlikle... Onu bir kenara atmak adına konuşmuyorum ama Sergen Hocamız hamleler yapmadan önce “Şimdi şunu yapsa iyi olur” diyorum maç izlerken. Birkaç dakika sonra o değişiklik yapılıp olay değişince mutlu oluyorum. Demek ki anlıyorum bu işten duygusu geliyor... İnsanın kendini orada hayal etmesi çok başka bir şey. Beşiktaş çok özel bir kulüp, anlatılamaz yaşanırmış gerçekten içine girince anladım. Futbolculuk dönemimde iki defa anlaşma aşamasına geldik ama olmadı. O dönem giyemediğim formanın şu an ilk 11’ini yazıyorum. Sergen Hocamız gibi bu büyük camiada inşallah o beyaz çizginin orada sahaya basabilirim.