02.08.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:
Ebru Erke/Food&Travel Genel Yayın Yönetmeni-erke.ebru@gmail.com
Çin ile Sibirya arasındaki 1 milyon 556 bin 500 kilometrekarelik devasa ülke Moğolistan, Türkiye’nin iki katı yüzölçümüne sahip. Nüfusu ise sadece 3 milyon. Bunun yüzde 40’ı başkent Ulan Batur’da, kalanı ise kırsalda yaşıyor. Sekiz asır önce arkasındaki güçlü atlı ordusuyla bir bozkır imparatorluğu kurup Avrasya’yı titreten Cengiz Han doğal olarak en büyük kahramanları.
70 yıllık Sovyetler Birliği vesayetinden 1990 itibariyle çıktıktan sonra dünyayla iletişimi artan ve politik yapısı değişen ülkede halkın yaşam şekli de buna paralel olarak değişime uğramış. Gençler başka ülkelere okumaya gitmiş, ticaret artmış, baskı altındaki kültürel ve dini inanışlarını daha rahat sürdürmeye başlamışlar.
Başkentte modernliğe öykünen bir yaşam şekli göze çarpsa da Moğolistan demek uçsuz bucaksız bozkırlar, Gobi Çölü, doğal ve geleneksel hayat demek. Buna şahit olabilmek için en iyi yöntem de Gobi’de seyahat etmek. Dört çeker araçlar, yerli şoförler ve rehberler eşliğinde çıkılan yolculuk günler boyu sürüyor. Her gece ayrı bir kampta, ger veya yurt diye adlandırılan geleneksel çadırlarda konaklanıyor.
Ger’lerde yaşam ve misafirlik
Gobi’nin sadece yüzde 4’ü kumullarla kaplı, geri kalanı minik çakıllı toprak ve steplerden oluşuyor. Tibet Budizminin yerel Şamanist geleneklerle sentezinden doğan Budist inanca sahipler. Çoğu yakılıp yıkılmış olsa da ülkenin hemen her yerinde etkileyici bir tarihi manastıra rastlamak mümkün. Türklüğün ilk geçtiği yazılı belgeler olan Orhun Yazıtları’nı görüp Orhun Vadisi’nde dolaşmaksa oldukça etkileyici. Teknolojiyle bağınızı koparmaya hazırsanız ve bir süre her şeyden uzaklaşmayı göze alıyorsanız emin olun Moğolistan tüm gizemiyle kalbinizi çalmak için sizi bekliyor.
Ülke nüfusunun yüzde 45’i “ger” diye adlandırılan geleneksel çadırlarda yaşıyor. En mahrem yerleri olarak gördükleri ger’lerine izinsiz girmek büyük saygısızlık. Misafir olarak gireceğiniz ger’in eşiğine (tapınaklarda olduğu gibi) basmamak gerek, burası evi koruyan kutsal ruha ait. Yarımküre şeklindeki tavan gök kubbeyi temsil ediyor. Ucunda taş olan tavanın ortasından sarkıtılmış ip ise kutsal ruhların girip çıkması için bir yol. Nereye oturulacağı ev sahibi tarafından gösteriliyor.
En büyük ikramları büyükçe bir tas içine koyup elden ele dolaştırdıkları ayrak (yani kımız) ve geleneksel çayları. At sütüyle yapılan kımız, ayranın daha sulusu ve fermente olup hafif alkollenmiş (5-6 derece) hali. Çayı ise keçi sütünün içinde kaynatıp içine bir miktar kuru et atıp lezzetlendirerek hazırlıyorlar.
İki günlük festival
Moğolistan’ın bağımsızlığını ilan ettiği 11 Temmuz’da başlayıp iki gün süren Naadam Festivali tüm ülkede kutlanıyor. Kökleri eski Moğol geleneklerine dayanan Naadam Bozkır Oyunları yerel göçebe halkın sunduğu güreş, okçuluk ve at yarışları performanslarından oluşuyor. Eskiden savaşa hazır olduklarının göstergesi olarak düzenlenirmiş bu oyunlar. Festivali başkent Ulan Batur’da veya daha az turistik olan kırsalda izleyebilirsiniz.
Rehberin sözünden asla çıkmayın
Sert coğrafyalarda ayakta kalabilmek, zorluk çekmemek için doğaya uyumlu, onun lafından sözünden anlar şekilde davranmak gerek. Tecrübeli rehberimiz Teoman Cimit, saatinden gelen ani basınç düşmesi sinyalinin bir kum fırtınası başlangıcı olabileceğini söyledi. Buna rağmen en iyi kareyi yakalayabilmek adına kumulların tepesine tırmanmaya devam etmenin bedelini siz de benim gibi tepede tek başınıza 15 dakika kadar kum fırtınası içinde kalarak ödeyebilirsiniz. Tatlı tatlı çiseleyen yağmur altında hızlıca yol almak yerine oyalanmanın cezası ise bir anda ortalığı götüren selin ortasına düşüp gözünüzün önünde bir anda oluşan minik akarsuların arasında saatlerce mahsur kalmak olabilir.
Sebze ve meyve yok denecek kadar az
Kısıtlıtarım imkanları sebebiyle sebze ve meyve Moğol mutfak kültüründe yok denecek kadar az. Patates, lahana ve havuç en çok kullanılanlar ki bunların da çoğu Çin ve Rusya’dan ithal. Moğol mutfağı et, süt ürünleri ve hamurişleri üstüne şekillenmiş. Et veya sebze karışımıyla hazırladıkları mantı benzeri hamurişlerinden buharda pişirdiklerini “buuz” (daha ufak) ve “bansh” olarak, kızarttıklarını ise “khuushuur” olarak adlandırıyorlar.
Moğol barbeküsü sadece efsane mi?
Küçük veya büyükbaş, Gobi’nin her tarafı hayvanlarla dolu. Dolayısıyla ger’lerin önünde mütemadiyen ateşler yanıyor, mangallar kuruluyor, etler pişiyor diye düşünüyorsanız siz de benim gibi külliyen yanılıyorsunuz demektir. Dünyaca nam salmış olup birçok büyük şehirde (İstanbul da dahil) zincir lokantalar açılmış Moğol barbeküsünü sadece Ulan Batur’da birkaç lokantada deneyimleyebilirsiniz.
Moğollar bunu biraz turistik olarak görüyor. Bu sistemde et, sebze ve sos çeşitleri tezgahlarda sergileniyor. İstediğiniz malzemeleri alıp odun ateşiyle yanan kocaman sacların başındaki görevliye teslim ediyorsunuz. Malzemeler pişme derecelerine göre sırayla sacın üstüne atılıp upuzun maşalarla karıştırılarak pişiriliyor, son olarak soslanıp tabaklara alınıyor.
Moğol barbeküsü, aslında Moğolların iradesi dışında tüm dünyaya yayılmış bir pazarlama harikası.
Geleneksel yemekleri khorkhog bizim güvece benziyor
Sütünbu kadar bol olduğu bir yerde peynir kültürünün zayıf olması insanı şaşırtıyor. İki-üç çeşit yerel peynirleri var (onlar da çetin kış şartlarında tüketilmek üzere hazırlandığı için dayanıklı olabilmesi adına nemlerinin tamamına yakını uçurularak kurutulmuş). Peynir yapımında genellikle keçi sütü kullanılıyor. Ağızda doku olarak Anadolu’da yapılan kuruta benziyor, içine biraz şeker katıldığı için tatlımsı bir lezzeti var. Bu kadar sütü görünce yemek üstüne muhallebiyi aramış olsak da tatlı kültürleri yok denecek kadar az.
Geleneksel Moğol barbeküsünün ne olduğu konusunda ısrarcı olursanız size khorkhog’u anlatıyorlar. Khorkhog genelde kırsalda yapılan, özel günlerde ve kutlamalarda hazırladıkları geleneksel yemekleri. Teknik olarak mantığı bizim güveç yemeklerine benziyor. Döküm bir güğüm içine kuzu veya keçi eti, patates ve havuç sırasıyla yerleştiriliyor. Üstüne bir miktar su dökülüp aralarına kor ateşte iyice kızdırılmış avuç büyüklüğünde kocaman taşlar yerleştiriliyor. Güğümün ağzı bir bezle kaplanıp hava almayacak şekilde kapatıldıktan sonra ılım ılım yanan odun ateşi üstünde uzun süreli pişmeye bırakılıyor. Yanında el açması buharda pişirilmiş hamurla da servis ediliyor.
Bozkır oyunları
Naadam Festivali’nde güreş, okçuluk ve at yarışı gösterileri yapılıyor.
Bu oyunlar eskiden Moğolların savaşa hazır olduklarını göstermek için düzenlenirmiş.
Alışveriş canavarlarının dikkatine
-Kaşmir keçisinin yani kaşmirin en bol olduğu yer. Ulan Batur’da kaşmir ihracatçısı firmaların fabrika satış mağazalarında makul fiyatlara harika kaşmir ürünler alabilirsiniz.
-Tapınakların önünde satılan antikaların söyledikleri gibi yedi-sekiz asırlık olmama ihtimali yüksek olsa da oldukça dekoratifler. Nakit alışveriş yapmak gerek, unutmayın.