Pazar“Hayat çok kıymetli”

“Hayat çok kıymetli”

28.01.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:

Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde modellik yapan Şeyda Aydemir, yaklaşık altı ay önce dördüncü evre akciğer kanseri olduğunu öğrendi. Üniversite öğrencileri ve akademisyenler Aydemir’e destek olmak için “All For Heidi/Her Şey Heidi İçin” sergisini düzenliyor

“Hayat çok kıymetli”

Şeyda Aydemir, Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nin Heidi’si. Son sekiz yılını fakültede modellik yaparak geçirmiş. Büyük bir aşkla yaptığı mesleğine yaklaşık altı ay önce dördüncü evre akciğer teşhisi nedeniyle ara vermek zorunda kalmış. Her geçen gün daha da olumlu sonuçlar veren tedavi sürecinde bugünlerde. Mimar Sinan Üniversitesi öğrencileriyse onu yalnız bırakmıyor. 60 öğrenci beş akademisyenden oluşan bir grup sanatçı, “All For Heidi/Her Şey Heidi İçin” başlıklı bir sergiye imza atıyor. 30 Ocak-3 Şubat tarihleri arasında Akademililer Sanat Merkezi’nde düzenlenecek sergiden elde edilecek gelirin tamamı tedavisine biraz olsun destek olabilmek adına Şeyda Aydemir’e bağışlanacak. Aydemir’le bir araya gelip tüm bu süreci konuştuk.

Haberin Devamı

“Hayat çok kıymetli”
- Nasıl başladı her şey?
Bu aralar herkesin kırsala kaçma hayali var ya, onu deneyimlemek için yazın başında Fethiye’nin bir köyünde ev tuttum. İlk on gün çok güzel geçti. Kızım, ben, eşim… Deniz, kum, güneş… On gün sonunda vücut ağrılarım sebebiyle evden çıkamaz oldum. Fethiye’de gördüğüm tedavi yanıt vermeyince İstanbul’a geldim. Çapa’da dördüncü evre kanser olduğum ortaya çıktı. Bu arada artık yürüyememeye başladım ve yatalak duruma geçtim. 25 gün hastanede yattım, bacağımdaki sorunu çözemediler bir türlü. Sonra Süalp Tansan’a gözükmeye başladım. Beni hemen immünoterapi denilen bir tedaviye aldı. Üç ay önce vücudumu sarmış olan kanserli hücreler geçmeye, silikleşmeye başladı.

“Yataktan nefret ediyorum”

- Ayaklanmışsınız da…
Yürüyemememin nedeni omuriliğimin arasına sıkışmış bir kanserli hücreymiş. Geçen hafta bu hücreden kurtulmak için bir ameliyat oldum. Eğer 25 gün içinde bu ameliyatı olmasaydım, durum kalıcı felce gidecekti. Bu kadar kısa bir zamanda felç olacaktım. Öleyim daha iyi yani.

- Yatarak geçirdiğiniz onca zamandan sonra neler hissediyorsunuz?
Aylardan sonra ilk defa oturuyorum şu anda. Yataktan nefret ediyorum. Ayaklanayım uyku şeklimi değiştireceğim. Hastalığın bir de kabullenme süreci vardı. Düşünsenize içinizde sizi yiyip bitiren bir şey var, öldürüyor sizi… Ölüme gidip gelme duygusu çok tuhaf. Kendi içinize dönüyorsunuz. İnançlarınız değişiyor, duygularınız değişiyor. İnsanlara, hayata bakışınız değişiyor.

Haberin Devamı

- Ne anlamda?
Hayat çok kıymetli. Her anın tadını çıkarmaya çalışıyorum. Moralimi hep iyi tutmaya çalışıyorum. Düştüğüm zamanlar, çılgın gibi ağladığım anlar da oluyor tabii. Eşim çok kıymetli bir adammış, bir saniye bile yalnız bırakmadı beni. Bir toparlanayım, kızımı okula götürmek istiyorum. Okula başladı, daha okuluna gidemedim.

“Hayat çok kıymetli”
- O ne yapıyor bu süreçte?
Her şeyin farkında. ‘Anne benden önce ölme, beraber ölelim’ diyor.

- Modellik yapmaya nasıl başladınız?
Sekiz yıl önce başladım. Arkadaşım çalışıyordu Mimar Sinan Üniversitesi’nde, onu ziyarete gittim. Rahmetli Tanju Hocamız vardı. Yanıma geldi, sohbet etmeye başladık. Dedi ki “Burada çalışsana, model ol sen de.” Hemen başvurdum. Birkaç gün sonra cevap geldi, kendimi ilk pozda buldum.

“Meditasyon gibi”

- O ilk pozu hatırlıyor musunuz?
Çok tuhaftı. Elimi kolumu nereye koyacağımı bilemiyordum. Nefes alsam mı, almasam mı diye düşünüyordum. “Yapamayacağım galiba” diye geçirdim içimden. Sonra beş dakika geçti, biraz daha alıştım. Kendimi tanımaya başladım o pozlarda. Evet fiziksel olarak saatlerce durmak çok zor ama dururken sadece durmuyorsunuz. Poz vermek bir tür meditasyon gibi. Düşünmek istemediğiniz, gün içinde geri plana attığınız her şey orada pıt diye ortaya çıkıyor.

- Sonrası için neler var kafanızda?
Eşim de ben de artık gerçekten gitmek, o kırsal hayalimizi gerçekleştirmek istiyoruz. Fethiye’yi sevmiştik ama kötü anılarımız var orada. Köyde yaşamak istiyorum. Tavuklar koştursun, ben onların pisliklerini temizleyeyim. Böyle bir hayat istiyorum artık. Dostlarımla birlikte sade, temiz, domestik bir hayat…

Haberin Devamı

“Hayat çok kıymetli”

“Heidi çocukluğumdan gelen bir hikaye”

- Peki neden Heidi diyorlar size?
Heidi benim çocukluğumdan gelen bir hikaye. Arkadaşlarım falan bana Heidi derdi. Sonra Heidi’deki Bayan Rottenmeier’den gelen Heidi Rotterfurman diye bir karakter çıktı ortaya. Üzerimde bir etiket gibi kaldı o. Çoğu insan Heidi der bana. Kızım bile Heidi diyor. Bu yazın başında bir kampa gitmiştik. Kızım herkese beni Heidi diye tanıtmış. Bütün çocuklar “Çizgi filmdeki Heidi misin sen?” diye peşimden koşturuyordu. Eğer yetişebilirse serginin açılışına Heidi kostümüyle gitmeyi düşünüyorum.