Pazar“Hep çocuk yanımız aktif”

“Hep çocuk yanımız aktif”

15.12.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:

Kurumsal şirketlere eğitim veren, yöneticilerle bireysel seanslar da düzenleyen Psikolog Azmi Varan: “İster yöneticilik yaparken ister anne-babalık ya da karı-kocalık... Hep çocuk yanımız aktif”

“Hep çocuk yanımız aktif”

Kurumsal firmalarda çalışan arkadaşlarımdan “Bu hafta sonu eğitim var mutlaka gitmem lazım, Azmi Varan geliyor” cümlesini sıkça duyar oldum son zamanlarda. Hele bu firmaların üst düzey yöneticilerinin çalışma verimini yükseltmek için Azmi Varan’la bire bir seanslar düzenlediğini öğrenince konuya olan ilgim daha da arttı.
30 yıldır klinik psikolog olarak çalışan Azmi Varan, meslek hayatının büyük bir kısmında verdiği eğitimlerle ismini sağlamlaştırarak bugünlere gelmiş biri. Temel olarak anne-babalara, öğretmenlere, psikologlara eğitim veren Varan, son yıllarda şirket eğitimlerine de yönelerek bu alanda belki de gündemdeki en popüler isim haline geldi desem çok da abartmış olmam. Şimdiye kadar şirketinizde aldığınız “Zamanı doğru yönetme”, “Nasıl iyi bir yönetici olunur?”, “Hedeflerimizi tanımlayalım” gibi eğitimler iyiydi hoştu da bu esnada bir şeyi gözden kaçırıyorduk. Varan da tam bu noktada şunu söyledi: “Aslında hepimiz küçük birer çocuğuz...” Biz de Varan’a sorduk hem işte hem özel hayatımıza damga vuran bu çocuğu nasıl tanır, onunla nasıl daha iyi başa çıkabiliriz diye.

Haberin Devamı

Bu yaşınıza kadar ne öğrendiniz?

Topu topu üç şey... Birincisi, yetişkinlik hayatı diye bir şey yok. Hepimiz hayatı bir çocuk olarak yaşayıp gidiyoruz. İkinci öğrendiğim, çocukluğun herkesi örselediği. Çocukluk dönemi hepimizin içinde birtakım olumsuz kayıtlar bırakıyor. Kanımca bundan kaçış yok. Üçüncü öğrendiğim ise değişmenin mümkün ama çok zorlu bir süreç olduğu.
Günlük yaşam içinde seçimler yaparken, kararlar alırken ya da etrafımızdaki insanlara tepkiler verirken, direksiyonda hep kendimizin olduğunu düşünüyoruz. Oysa bu, çoğu zaman büyük bir yanılgı. Yaşamımızın birçok anında çocukluğumuzda oluşmuş, hiç farkında olmadığımız psikolojik dinamikler doğrultusunda hareket ediyoruz.
Ben eğitimlerimde kişileri ve kurumları hem duygusal hem de çalışma hayatını aksatan bu psikolojik dinamikler hakkında bilgilendiriyor, onlara bu olumsuz etkilerin nasıl kontrol altına alınabileceğinin yollarını göstermeye çalışıyorum.

Haberin Devamı

İçimizdeki yetişkin yan nerede?

İşin en acı yanı da bu. Hepimizin içinde son derece akıllı, sağduyulu, yılların deneyimine sahip, gerçekleri gören bir yetişkin yan var. Ne
yazık ki çoğu zaman bu yanımızla hareket etmiyoruz. Ne yöneticilik yaparken ne anne-babalık ne de karı-kocalık... Hep çocuk yanımız aktif. Neyse içimizdeki çocuğun derdi, tüm ömür bunlarla uğraşıp duruyoruz.

“Herkes eşine bir buket çiçek götürmeyi unuttu”

Yöneticilerde en sık gördüğünüz dinamikler neler?

Yöneticilerde en sık gözlemlediğim dinamiklerden biri, birçoğunun küçükken büyümek zorunda kalmış kişiler olması. Az önce herkes bir çocuk demiştim. Bunlar daha çocukken bir yetişkin insanın sorumluluklarını üstlenmek durumunda kalmış kişiler. Yöneticiler arasında en sık rastladığım diğer dinamikler “Mükemmel olmalıyım”, “Güçlü olmalıyım, “Çok çabalamalıyım”, “Acele etmeliyim” dinamikleri. Herkes feci bir koşuşturmaca ve boğuşma içinde. Ayağını uzatıp oturmayı, eşine akşam bir buket çiçek götürmeyi, çocuğuna sarılmayı, kırlarda koşup zıplamayı unutmuş herkes.

“Tüm ilişkiler sadece iki replik üzerinden yürüyor”

Haberin Devamı

Toplu eğitimlerin dışında yöneticilerle bire bir seans yapma fikri nereden çıktı?

İnsan ne, hayat ne, işin psikolojisi ne? Bunları konuşuyoruz toplu eğitimlerimizde. Fakat sonra firmalardan şöyle bir istek gelmeye başladı: “Tamam, bunları anladık. Evet, bizde de var bunlar. İyi de biz bunlardan nasıl kurtulacağız?” Bir insanın çocuklukta yazmış olduğu senaryoyu değiştirmesi normal şartlarda iki-üç yıllık bir süreç. Terapide o yolu siz terapi yaptığınız kişiyle birlikte yürürsünüz. Birkaç seansta böyle bir şey yapmak mümkün değil. Bu durumda ben
o yolu birlikte yürümek yerine onları elinden tutup birkaç seansta yola çıkarıyorum. Artık o yolu yürümek onlara kalıyor. Ben sadece onlara yolu gösteriyorum...

Peki, duygusal yaşamımız ne durumda?

Sanırım orada işler daha da zor. Zor çünkü konu duygusal ilişkiler olduğunda çocukluğumuz çok daha fazla bulaşıyor “bugün”ümüze. Bir kere sevgiliyi ya da eşi seçen çocuk! Neye göre yapıyor bu seçimini? Elbette dinamiklerine göre.
Bir örnek vereyim, nasıl bilirsiniz babaları? Bir, evde yokturlar! İki, evde olduklarında ruhsal olarak yokturlar! Üç, duygularını göstermekte özürlüdürler. Bu baba kız çocuğunu büyük bir misyonla baş başa bırakıyor: Kendisini sevmeyene sevdirtmek! Tüm hayatı boyunca babası gibi erkekler bulup onlarla uğraşıp duruyor. Hayat Freud’un söylediği gibi tekrardan ibaret. Çocukluktaki derdimiz neyse, tüm hayat onunla uğraşıp duruyoruz.

Haberin Devamı

“Erkek kaçıyor, kız kovalıyor”

İlişkilerimiz de çocuk yanımıza mı teslim?

Hem de nasıl. Bana sorarsanız, tüm ilişkiler sadece iki replik üzerinden yürüyor: “Sana ihtiyacım var” ve “Sana ihtiyacım yok”. Bunlar çocukken anne-babalarımızla ilişkimizde oluşmuş olan iki temel strateji. Konuya cinsiyet açısından bakalım. Kız çocuklar babalarına yeterince yakın olmadıkları için genellikle ilişkilerinde “Sana ihtiyacım var” pozisyonundan hareket ederler. Oysa erkek çocuk anneyi fazlasıyla bulup ilgisinden bunaldığı için ilişkilerinde daha çok “Sana ihtiyacım yok” pozisyonundan hareket ediyor. İlişkilerinize bir bakın. Bir erkek kaçıyor, kız kovalıyor; bir kız kaçıyor, erkek kovalıyor. Tıpkı cam silecekleri gibi... Ve biz bunlarla uğraşıp dururken, hayat yanımızdan geçip gidiyor...