24.07.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:
axpaz021.jpg banusen@milliyet.com.tr Bir minder ve üzerinde güç savaşı yapan iki kişi. Tarihte insanlıkla birlikte var olmuş sporlardan biri güreş. Çoğunlukla da erkek sporu olarak biliniyor. Adı üstünde, ata sporu! Erkek egemenliğindeki bu spor dalında kadınlar da hem sporcu hem de hakem olarak mindere çıkmaya başladı. Tribünleri de güreş tutkunu kadın taraftarlar dolduruyor. İzmir'de yaşayan uluslararası güreş hakemi Naci Özgen, kızı Gözde Özgen'i de güreş tutkunu hatta güreş hakemi yaptı. Özgen "Güreşte dürüstlük, doğruluk duyguları ön planda. Hakemlikte de aynı şey geçerli. Bir de adalet dağıtma, adil olma duygularınız gelişiyor. Kızımın güreş hakemi olmasını bu yüzden istedim" diyor. Gözde 22 yaşında. Ege Üniversitesi Amerikan Kültürü ve Edebiyatı son sınıf öğrencisi. Aslında o haberci olmak istiyor. Güreşe olan ilgisini bu spora dikkat çekmek için ön plana çıkardığını anlatıyor. Babama katılıyorum ama daha keyifli bakıyorum. Ayrıca yadırganmayı da seviyorum. Bu konuda dikkat çekmek hoşuma gidiyor. Çünkü o zaman o konuya da dikkat çekmiş oluyorsunuz. Bu tür sporlarda hakemler de erkek olunca bayanların yokluğu ilgi çekmiyor. Ama minderde bir bayan hakem olduğunda onun farklılığı dikkat çekiyor. Dolayısı ile popüler olmayan bu spor dalına ilgi toplamış oluyorsunuz. Babanız güreş hakemliğinden bahsederken bazı duygular ve kavramlar sayıyor. Siz de benzer sebeplerden mi güreş hakemliğini seçtiniz? Babamın yönettiği güreş karşılaşmalarını izlemeyi çok severdim. Evde de sürekli televizyonda güreş izlenir, yorum yapılır. Aşinaydım... Ama ortaokul, lise yıllarında tiyatroya ilgim vardı. Belki babam olmasaydı benim de güreş hakemi olmak aklıma gelmezdi. Ben Naci hocanın kızı olmayı sevmiyorum. Gözde hoca olmayı seviyorum. Babasının sayesinde hakem oldu denmesini istemiyorum. Bu yüzden kendi istediğim anda seçmek istedim. Tam 20 yaşımı doldurduğum dönemde Uşak'ta hakemlik kursları açılmıştı. Babam da eğitim vermek için oraya gidiyordu. Ben o zaman ona katılmaya ve hakem olmaya karar verdim. Babanız hem eski güreşçi hem de güreş hakemi olduğu için mi bu spora ilginiz var? Babanız mı yönlendirdi hakem olma konusunda yoksa siz mi seçtiniz? Eğitimde iki hoca vardı. Biri de babamdı. Böyle sözler söylenmesin diye daha geri planda durdu bana karşı. Ancak kurs döneminde herkes akşam gezerken biz babamla otel odasında hareketleri çalıştık. Hakemlik kursunda "Babasının sayesinde hakem oldu" diyenler var mıydı? Evet. Daha iyi anlamam için uygulamalı gösterdi. Herkes gezerken biz babamla salto çalıştık. Babam hakemlikle ilgili tavsiyelerde de bulunur. Bunlara hep dikkat ediyorum. Güreş hareketlerini mi? Gözde Özgen'in babası uluslararası güreş hakemi Naci Özgen, 70'li yıllarda lise öğrencisiyken aktif olarak güreş sporu yapmaya başlamış. Asıl mesleği ziraat mühendisliği olan Özgen, "Kendimce düştüğüm bir adaletsizliği düşünerek hakem olmaya karar verdim" diyor. "Ben Amasyalıyım. Amasya, Merzifon, Tokat güreş sporunun ağırlıklı olduğu bölgeler. Genetik özelliklerle birleşince biz de o zamanlar başka sporlar yerine güreşi seçtik. Milli seviyeye kadar yükseldim.Hayatımın büyük bölümü güreşle geçiyor. Yılda 60 civarı müsabaka yönetiyorum. Evimle yeterince ilgilenemediğim zamanlar oluyor. Çocuklar olmadan önce benim gibi ziraat mühendisi olan eşim de maçlara benimle gelirdi. Bir daha dünyaya gelsem yine güreşi seçerim. Popüler sporlar seyirci çekiyor. Ancak güreş fazla seyirci çekmiyor. Bunun nedeni de aileye girmemiş olması. Anne-baba teşvik edecek ki çocuklar bu spora ilgi gösterecek. Biz de çözümü bu branşa bayanların girmesinde bulduk. Ya güreşecek ya hakem olacak ya da seyredecekler. Kızlarımın ve ailemin güreşe ilgi duyması da bu yüzden beni sevindiriyor. Fanatik aile gruplarımız var. Her müsabakaya geliyorlar. Neredeyse tribünde doğum yapacak kadar tutkun olanlar var. Türkiye'de yaklaşık 15 bayan hakem var. Bunların çoğunu ben yetiştirdim." "Kızlarımın güreşe ilgi duyması beni sevindiriyor' "Maçtan önce sporcuların yağ sürüp sürmediklerini kontrol ederiz" Müsabakaları izlemeye babam da gelirdi. Onun orada olması güven veriyordu. Ancak benim minder hakemi olduğum ilk gün bir işi çıktı ve salondan ayrılması gerekti. Düdüğü üflerken ses bile çıkaramadığımı hissettim. Başlamadan önce güreşçiler önce dostluk adına el sıkışır. Sonra da minder hakemi terli ya da yağlı olup olmadıklarını kontrol eder. Öyle heyecanlandım ki güreşçiler de bu halimi anlayıp boyunlarını büküp öylece durdular önümde. Güreş hakemliğinin en zor tarafı; o iki kişi bir yıl boyunca çalışıyor ve bizim verdiğimiz puanla kazanıp kaybediyorlar. Verdiğin puan ya da tuş kararın, hakemlerin üçte ikilik oy çoğunluğunu sağlamak zorunda. Bu yüzden de stresli. Ortada güreşen adamlar var ve siz onları yöneteceksiniz. İlk kez mindere çıktığınızda ne hissettiniz? Hakem olmadan önce "Güreşte estetik puan garip bir şey" diye düşünüyordum. Ne kadar estetik olabilirdi ki? Ama kuralları öğrenince, hem de müsabaka yönetmeye başlayınca "Vay be adama bak. Ne güzel tuttu attı!" diyorsun. Bu da yaklaşımla ilgili. Bir şeye ne kadar yaklaşırsan ondan o kadar zevk alırsın. Güreş için genelde estetik değil, adamlar terli gibi sözler söylerler. Futbol popüler bir spor. Oysa onun da estetik olmayan tarafları var. Futbolcular da tükürüyor, terliyor. Futbolu da hakemin yanında izlersen sadece oyunu görürsün. Hakem olmadan önce güreş sporuna nasıl bakıyordunuz? Anlam veremediğiniz şeylere bakışınız hakem olduktan sonra değişti mi? Şakayla karışık "Elinin hamuruyla erkek işine karışma" denmesinden bile hoşlanmıyorum. Oysa bu lafı edenleri de babam yetiştirmiş... Bir bayanın her işi yapabileceği gibi güreş hakemliğini de gayet güzel yapabileceğini düşünüyorum. Sonuçta önemli olan adaletli davranmak. Bunun da kadını erkeği yok. Kadından güreş hakemi olmaz diye eleştiri aldığın oldu mu?