“Herkesin içinde bir kabadayı vardır”

Tatar Ramazan... Bundan tam 23 yıl önce beyaz perdeye Türk sinemasının efsane aktörü Kadir İnanır’la çıkan yazar Kerim Korcan’ın unutulmaz karakteri... Bugünlerde ise bir televizyon dizisiyle ekrana çıkmaya hazırlanıyor Tatar Ramazan. Filmin çekildiği yıllarda İzmir’de yaşayan Bülent İnal, önümüzdeki günlerde Atv’de yayınlanmaya başlayacak olan dizinin çekimleri için yeniden ömrünün 10 yılını geçirdiği İzmir’de... Uzun süren hazırlık aşamasından sonra İzmir’in Tire ilçesinde çekimlerine devam eden genç kızların ve özellikle annelerin sevgilisi Bülent İnal, projenin doğuşunu ve nasıl hazırlandığını anlattı.

Tatar Ramazan teklifi size nasıl geldi?

Dizimizin yapım şirketi olan TMC ile “Bir Çocuk Sevdim” dizisinde çalışmıştım. Dizi bitince beni çağırdılar, önüme bir dosya bıraktılar; “Tatar Ramazan” yazıyordu. Yalnız şöyle bir şey var; ben 1.5 yıl önce bu projeyi düşünmüştüm. Hatta paylaştığım kişiler olmuştu “Yapalım mı acaba?” diye. Projeyi görünce sevindim, heyecanlandım. Kader diyelim... 80 sayfalık konsept senaryoyu okudum, çok beğendim.
Bu sadece Kerim Korcan’ın “Tatar Ramazan” kitabındaki Tatar Ramazan’ın öyküsü değil, kitaptaki bütün karakterlerinin birleştiği bir senaryo olduğu için çok zekice geldi bana çünkü Tatar Ramazan hapishanede geçen bir hikaye; dizi
için çok elverişli olmayabilir. Bu hikayenin tamamı hapishanede geçmeyecek; firar olacak, tekrar içeri girecek. O yüzden hoşuma gitti.

Efsane oyuncu Kadir İnanır’ın canlandırdığı bir karakteri yeniden oynamak nasıl bir duygu? Aklınızda soru işaretleri var mıydı?

Aslında bu bir sinema filminin dizisi değil. Kerim Korcan’ın kitabının dizisi. Bu yeni bir yorum. İçinde aşk hikayelerinin, aile hikayelerinin olduğu başka bir TV dizisi. 1990’lı yıllarda Kadir İnanır’ın oynadığı özel bir film. Çok iyi bir roldü. Şu an 2013’teyiz ve bir yapım firması bunu dizi yapmak istedi. Bu o filmde hiçbir değer kaybına neden olmaz. Hâlâ Kadir İnanır orada duruyor. Bence çok güzel bir filmdi. Çok etkilenmiştim izlediğimde. Kitabını da okudum, o da etkileyiciydi.

“Ağzımla kuş tutsam eleştirileri önleyemem”

Bu, sert bir karakter. Sizi daha önce de benzer rollerde gördük. Gerçek hayatınızda nasıl birisiniz? Daha sakin birine benziyorsunuz...

Herkesin kendi içinde bir kabadayı vardır ama sessiz atın tekmesi... Yani tabii ki bu bir karakter ve bir dizi karakteri buna eklediğimiz birçok yorum var. Şimdi benim Tatar Ramazan gibi olmam mümkün değil. Ben onun gibi yaşayan bir karakter değilim. Şurası doğru olabilir; haksızlığa, adaletsizliğe karşı insanlar her zaman tepki gösterirler, biz de oyuncular olarak adaletsizlik ve haksızlıkla film yaparak, dizi yaparak uğraşırız. Tatar Ramazan gibi yapmayız. O da adaletsizliğe başkaldıran bir adam. Sistemle boğuşan... Sadece kendiyle ilgili değil çevresindeki bütün insanlar için mücadele eden biri.

Google’a Bülent İnal yazıp arattırdığımızda çok güzel yorumlarla karşılaşıyoruz fakat “Bülent İnal Tatar Ramazan” yazdığımızda ise çok farklı yorumlar bir araya geliyor...

Tabii ki o filmin sevenleri var.
Ben ağzımla kuş tutsam eleştirileri engelleyemem. Onlara beğendiremeyiz. Onlar o yorumun hayranı. Onlar için yapacağımız bir şey yok. Çok bakmıyorum ama okuduğum bazı sözler var. “Olmamış” diyen de var, “olmuş” diyen de var. Dizimizi izlemeliler. İzlemeden karar vermemek lazım. Biz bile izlemedik daha.

Hangi Kadir İnanır filmlerini seversiniz?

İlk aklıma gelenler tabii ki birçok kişi gibi “Tatar Ramazan” ve “Selvi Boylum Al Yazmalım”dır.

“İnanır’la görüşmedik, ben biraz çekindim”

“Türkiye’de jön var mı, yok mu?” tartışmalarına ne diyeceksiniz?

Artık bu konu çok eskidi. Çok iyi oyuncular var. Mühim olan insanlara fırsat vermek. Bazı yapımcılar bir isme takılıp kalır ama kimisi de genç oyunculara fırsat verir. Çok yetenekli insanlar var.

Role nasıl hazırlandınız? Sizin önünüzde bir Kadir İnanır’ın yorumu var. Sizin yorumunuz nasıl olacak?

Genel olarak iyice anlamak gerek rolü. “Nasıl yorumlar katabilirim? Bunların dışında ne yapabilirim?” diyerek sekiz ay boyunca hazırlıyoruz. Bizdeki en büyük sıkıntı daha önce oynanmış bir karakter olması. Hem ona çok aykırı olmamalı hem de ona çok benzememeli. Bu ikisinin arasını, ayarını iyi tutturmamız lazım. Sonuçta daha önce yapılmış ve çok tutmuş bir şey. Yeni senaristlerimizin yazdıkları bizim için çıkış noktası. Yönetmen ve senaristle oturup yorumluyoruz. Hemen şunu da söyleyeyim, özellikle Kadir İnanır’a benzediği yerlerde olacak. Dengeli olacak. Bu biraz da Kadir İnanır’a saygı duruşudur.

Çekimlerden önce Kadir İnanır ile hiç görüştünüz mü?

Hayır görüşmedik. Biraz çekingen birisiyimdir. Daha önce de hiç tanışmadığım için biraz çekindim. Kadir İnanır’ın okuduğum cümlelerinden bir tepki görmedim.

Adeta dizi çöplüğüne dönen Türkiye’de dizi sektörünü nasıl görüyorsunuz?

Rayına oturacak. Amerika’da da bildiğim kadarıyla bu işler en başta böyleydi. Tutan şeylerden 10 tane yapılır. Bu sektörde çok para olduğunu düşünen insanlar sabah kalkar dizi yapar. Sonra dizi çöplüğüne dönüşür. Ondan sonra hepsi elenir. İyiler kalır.

“Çocuk ve doğru bir aile sizin iç dünyanıza çok şey katıyor”

Evlendiniz ve bir oğlunuz oldu. Bu, tanınmış sevilen kişiler için risk midir? “Hayran kitlemizi kaybetmeyelim” diyerek evlenmeyen ünlüler oluyor...

Ona kapılıp evlenmiyorlarsa doğru bir şey değil. İnsanın mesleği çok önemlidir tabii ama iç dünyası ve huzuru bence her şeyden daha önemlidir. Siz hayatınızda önemli
bir kadınla karşılaştığınızda onunla evlenmek istiyorsanız, ondan bir çocuğunuz olsun istiyorsanız ve mesleğiniz buna engelse biraz düşünmeniz gerekiyor. Seyirciler arasında “Artık o evlendi, filmini izlemeyelim” diyenler kalmadı. Eğer buna inanan ünlüler varsa bir an önce yolunu değiştirsin. Gittikleri yol iyi değil. Çocuk ve doğru bir aile sizin iç dünyanıza çok şey katıyor. Duygu dünyanızı açar.

Çekimleriniz İzmir’de yapılacak. Oğlunuz Çınar’ı özleyecek misiniz?

İstanbul’da evden uzakta olduğum zamanlarda da çok özlüyorum Çınar’ı. Ama sık sık gelip gidecekler, ben de İstanbul’a gidip geleceğim.

Nasıl geçiyor onunla zaman?

Daha çok küçük, 10 aylık. Bu nedenle günün büyük çoğunluğunu uyuyarak geçiriyor. Biz de ne zaman uyanacak diye dakikaları sayıyoruz. Uyandığında da neşe katıyor bize... Köpeğimiz Maço ile birlikte yürüyüşe çıkıyoruz. Her akşam banyo yaptırıyoruz. En çok banyo yaptırmayı seviyorum diyebilirim. Suya bayılıyor.

Zor muymuş babalık?

Baba olmanın en büyük zorluğu özlemek... Baba olmanın başka ne zorluğu olabilir ki...