23.10.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:
ELİF İPEK TÜRER / ipek.turer@milliyet.com.tr
Gonca Vuslateri tanımlanması zor insanlardan. Mesafeli hatta belki sinirli gibi duruyor olabilir ama değil. Son derece sıcakkanlı ve muhabbet etmeyi çok seviyor. Sadece söylediklerinin yanlış anlaşılmamasını istiyor, bu yüzden de sözlerinin karşı tarafa doğru ulaşmasına çok dikkat ediyor. Dilerim ben de sözlerini size doğru aktarabilirim. Buyurun sohbetimize...
“Anne” dizisinin gizli başrolü olduğunuzu düşünüyorum. Karakterinizi anlatır mısınız?
Şule’de anne-çocuk ilişkisinde dengelerin, aslında toplumda her zaman gördüğümüz fakat çok anlatmadığımız dengeler olduğunu göreceğiz. Çocuğuyla iletişim kurmakta zorlanan her anne gibi bir hikayesi var, çok acıklı bir hikayesi ama biz buna zaman geçtikçe tanık olacağız. Zorlu bir karakter benim için bu açıdan bakıldığında, oyunculuk ve performans olarak. Çünkü temsil ettiğiniz şey aynı zamanda toplumun da bir karakteri.
Hazırlık aşamanız oldu mu karakter için?
Gazete okuyan biriyim. Zihnimi enginleştirebileceğim araştırmalar, okumalar yaptım, sosyolojik ve psikolojik anlamda birtakım şeylere ihtiyaç duydum. Gördüğüm manzara da şu ki; Türkiye’de yüzde 90, o veya bu sebeple kız çocukları annelerinden dayak yemekte. Bu hikaye de pazar yerinde annesinden tokat yediği halde annesinin elini tutmaya devam eden o çocukların ve o annelerin hikayesi.
“Varlığım leziz bir şey katsın”
Karakteriniz şu an için kötü gibi duruyor. Bu sizi teklifi kabul ederken düşündürdü mü?
Çok heyecanlandım çünkü hayat boyunca bize öğretilen bir şey var. Biz hem kötülükle savaşmak hem nasıl savaştığımız hiç konuşulmasın hem de kimse bizi bu konuda yargılamasın istiyoruz. Bu olay bittiğinde de sadece iyiliğimiz konuşulsun istiyoruz. Çok pazarlıkçıyız iyi olmak konusunda. Dolayısıyla birinin burada “Kardeşim sen bu haksızlığa karşı geliyorsan ben de haksızı oynamak istiyorum ki seyirciye neye karşı geldiğimizi anlatalım” demesi gerekiyor. Birilerinin bu hikayeyi de anlatması, bu rolleri oynaması gerekiyor. Böyle karakterler hayatın kendisinden ders almanı sağlıyor yeri geldiğinde. Ben “Bu yanlış ama korkmayalım, bunu düzeltelim” diyen, toplumsal mesajı olan bir rolü oynadığımı düşünüyorum. Amacım da toplumda rol oynamak değil bu arada, rolümü oynamak. İstiyorum ki leziz bir şey katsın varlığım.
Bu yaz başlayacak gibi oldum ama sonra yine vazgeçtim. Çünkü çok iyi hikayelerde oynadım. Aynı enerjiyi alacağım hikayeyi hissedemedim daha. İki tane peşine düştüğüm, yaptığı işe aşık olduğum insan var, onların boşa çıkmasını bekliyorum.
Dışarıdan göründüğünüz gibi biri misiniz?
Dışarıdan çok agresif, antipatik, deli, iletişim kurma konusundan insanların zorluk çekebileceğini düşündükleri bir kadınım. Ama içeride iletişim kurması çok kolay, komik, devamlı muziplik yapmaya çalışan, kendini insanlarla eğiten, iyi veya kötü biri olmakla hiç ilgilenmeyen, “İyi ve kötünün ötesinde bir yer var gel orada buluşalım” diyen Mevlana’nın yolcusu bir insanım. Okurum, yazarım, çizerim, piyano ve gitar çalışırım. Kocam gitar çalar, ben şarkı söylerim. Böyle kendi halinde bir hayatım var. Ama konservatuvarda okuyan ya da yaşıtım oyuncu arkadaşlarıma şu mesajı vermek isterim: Hiçbir zaman makul olmayın! Çünkü yaşadığınız toplum sizi hep makul olmaya iter. Bir fikriniz varsa bağıra bağıra söyleyin, onu yaşayın.
“En sevdiğim şey kalabalık masalar”
Sizin bir de masa sohbetleriniz bayağı meşhur.
Hayatta en sevdiğim şey kalabalık masa; her kafadan bir ses çıksın, herkes bir şey anlatsın ve büyük bir kahkaha kopsun. O cümbüşü çok seviyorum. Cümbüş kelimesinin içinde barındırdığı alaturka keyfi, sohbeti... Hiç bitmesin dilerim masa sohbetleri kimsenin hayatında çünkü biliyorum ki geriye bir tek o masadaki sohbetler kalıyor.
“Kırışkan rollerde yer almayı istiyorum”
Mutlu bir ilişkiniz var sanıyorum şu an. Hazır “Anne” dizisinde oynuyorken siz de anne olmayı düşünüyor musunuz?
Şu an öyle bir isteğimiz yok ama evlenirken “Hadi evlenelim, çocuk da yaparız. Aksi halde niye evlenelim ki?” gibi şeyler düşündük. Anne, baba olmak çok istiyoruz, ileriki zamanda olabilir.
Nasıl bir anne olursunuz?
Valla alıngan olup odasına çekilen ben olurum diye düşünüyorum. 3 yaşında çocuk kapıma gelebilir yani “Tamam aç kapıyı bir şey demedik” diye.
30 yaşını doldurdunuz, farklı bir hissi var mı?
Hayır da göbeğim çıktı. Onu anlayamıyorum. Çikolata, abur cubur falan yemeye başladım geceleri. Onun dışında biraz daha olgunlaştım, kendimi kabul ettim. Bir şeyi yapamıyorsam uzatmama kararı alıyorum o kadar.
Yaşlanmakla ilgili sorununuz yok o zaman.
Her şey yolunda giderse güzel kırışıp, güzel projelerde, kırışkan rollerde yer almayı istiyorum.