Pazar"Jeremy Irons bisikletiyle geldi, öğle yemeğinde sandviç yedi"

"Jeremy Irons bisikletiyle geldi, öğle yemeğinde sandviç yedi"

11.05.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Yüzde 70’i canlandırma

Jeremy Irons bisikletiyle geldi, öğle yemeğinde  sandviç yedi





Televizyondaki dizileri ve magazin programlarını eleştiriyoruz. Konuşmaya gelince birçoğumuz sinir bozucu eğlence programları yerine bilgi verici belgeseller yayınlansın istiyoruz. Fakat her nedense belgesel izlemiyoruz.
Cuma günü gösterime giren "Hititler" belgeselinin yönetmeni Tolga Örnek "Televizyondaki programların kalitesizliğinden şikayet eden, belgesel izlemek istediğini söyleyenlerin sadece yüzde 1’i filmimize gelse bize yeter" diyor.

Her şey çok belirsiz. Ne dağıtımcı firmalar ne de salon sahipleri bir tahminde bulunabiliyor. Kopya maliyetini, reklam ve afiş maliyetini çıkarsın yeterli bence. Çünkü bu belgesel bizi artık tanıttı. Bugüne kadar en zoru sponsor bulmaktı. Artık sponsor bulmak daha kolay olacak diye düşünüyorum. Bu film o anlamda işlevini yerine getirdi. Elbette gişede de büyük başarı kazanmasını isterim, istemem mi?

Aslında yoktu böyle bir plan. Ben o kararı bilinçsizce verdim ama inanılmaz geri dönüşü oldu. Sadece sevdiğim, beğendiğim oyuncularla çalışmak istedim. Zaten hepsi ünlü ve iyi oyuncular. Hiçbiri sansasyonla gündeme gelmiş değiller. Bir de şu var: Biz bu filmi her şeyden önce yurtdışı için yaptık. Yurtdışında da Haluk Bilginer dışında oyuncuların isimlerinin bize bir artısı yoktu ama filmin kalitesine büyük katkıları olacağına inanıyordum. Öyle de oldu.

Gerçeğin ne olduğuna bakmak lazım. Bir belgeselin öncelikle objektif olması gerekiyor. Ama tam gerçeği vermek, tam objektif olmak mümkün değil. Çünkü uzmanlar bile bazı konularda kendi aralarında anlaşamıyorlar. Bizim amacımız mümkün olduğu kadar gerçeğin özünü vermekti. Elimizdeki bilimsel veriler ile danışma kurulu ve araştırmacıların görüşleri doğrultusunda en doğruyu vermeye çalıştık.

Biz canlandırma sahnelerinde kesinlikle tarihi tespit yapmamaya dikkat ettik. Kral şu şekilde tahtta oturur, asasını şu şekilde tutar... Bütün canlandırmalarda hepsinin temelinde ciddi bir belgesel araştırma var. Ama kral oğlunu bir yere gönderiyor diyelim. Kentin sekiz kapısı var. Oğlu hangi kapıdan çıkıp gitti, bunu bilemeyiz.

Biz en çok kullanılan kapıdan çıkardık onu. Ama oradan çıkmamış da olabilir. Bunu kimse bilemez. Bilemeyecek de eğer bir tablette yazmıyorsa. Fakat bu sahnelerin bir amacı var. Canlandırma sayesinde seyirciyle karakterler arasında insani bir bağ kuruluyor. Onları tarihten isimler, rakamlar, istatistik olarak değil insan olarak, duygularıyla görüyorlar. Aşklarıyla, nefretleriyle, zaferleriyle, yenilgileriyle...

Elbette, belgesel de insanı ağlatabilir. Ben Hitit İmparatorluğu yıkıldığında insanların bir kayıp hissi yaşamasını istedim. Tanıdıkları, içine girdikleri bir ortamı kaybettiklerini hissetmelerini istedim.

Hayır, hiçbir şey istemedi hatta. Çalışmak çok zor olmadı. Menajeriyle çarşamba günü temas ettik, bir sonraki cuma Londra’da seslendirme yapıyorduk. Hatta o sabah menajerini aradık, "Evinden aldıralım mı?" diye sorduk. "Hayır, bisikletiyle gelecek" dedi. Geldi, oturdu, "Bir sigara içebilir miyim?" dedi, "İç" dedik, içti. İki saat aralıksız seslendirme yaptı. Sonra "Bir su molası verebilir miyiz?" dedi. Su içti. Öğle yemeği molası verdik. "Yemekte ne istersiniz?" dedik. "Sandviç yerim" dedi. Böyle yani. O kadar profesyonel ve normaldi ki. Türkiye’deki birçok oyuncu onun kadar normal değil.

‘Tam gerçeği vermek, tam objektif olmak mümkün değil. Uzmanlar bile bazen anlaşamıyorlar’

Tolga Örnek "Atatürk" ve "Tanrıların Tahtı Nemrut" adlı belgeselleriyle adını duyurdu. "Tanrıların Tahtı Nemrut" ile 34’üncü Chicago Uluslararası Film ve Video Festivali’nde tarih dalında birincilik alan Örnek şimdi Anadolu’nun ilk uygarlıklarından Hititleri beyazperdeye taşıyor. Yaklaşık yüzde 70’i canlandırma sahnelerden oluşan belgesel filmde Haluk Bilginer, Burak Sergen, Sanem Çelik, Fikret Kuşkan, Hüseyin Köroğlu ve Cüneyt Türel gibi birçok ünlü oyuncu rol alıyor. İngilizce seslendirmesini Oscar’lı oyuncu Jeremy Irons’ın, Türkçe seslendirmesini ise Cüneyt Türel’in yaptığı belgeselin çekimleri 141 günde tamamlandı. Çekimleri Türkiye, Suriye ve Mısır’da yapılan belgeselin Prag Senfoni Orkestrası tarafından seslendirilen müziği Tamer Çıray’a ait. Filmin görüntü yönetmeni Ferhan Akgün, sanat yönetmeni ise Erhan Akgün.

•   Hitit Krallığı MÖ 1650 civarında kuruluyor. Başkenti Hattuşa. Krallık yaklaşık 450 yıl ayakta kalıyor.
•   Hititler sınırlarına kattıkları toprakların tanrılarına zarar vermiyor, onları da benimseyip bir sentez oluşturuyorlar.
•   Özellikle kraliyet ailesinde çokeşlilik var. Ama tekeşliliği ön planda tutan bir toplum. Akraba evliliğine şiddetle karşılar. Hayvanlarla cinsel ilişkinin cezası ölüme kadar gidebiliyor.
•   Kadın hakları denebilecek bazı düzenlemeler var. Ama kadının evlilik içindeki etkinliği kocasının ona tanıdığı haklara ya da kadının kocasını ikna kabiliyetine bağlı.
•   Doğurganlık çok önemli. Çok çocuk sahibi olmak saygınlık kazandırıyor.
•   Tüccarlara da büyük önem veriliyor. Çünkü Asur ve Babil’le ticari ve kültürel alışverişi onlar sağlıyor. Tüccarları koruyan yasalar var. Tüccara zarar veren kişi tüccarın ailesine ömür boyu bakmakla cezalandırılabiliyor.