15.06.2025 - 02:00 | Son Güncellenme:
Didem Seymen - “Şifa, bazen bir tencerede kaynayan bitkide gizlidir. Ama gerçek etki, o bitkinin doğru zamanda, doğru şekilde, doğru niyetle hazırlanmasındadır” diyen Kimyager ve Ravla’nın Kurucusu Özlem Yerli Erarslan, kadim kürlerle ilgili sorularımızı yanıtladı…
Kürler yalnızca bedene mi iyi gelir, yoksa duygusal bir hafızayı da mı taşır?
Kesinlikle bir duygusal hafıza taşırlar. Ne zaman içimiz biraz kırgın hissetse, bir ses kulağımızda belirir: “Bir nane limon kaynat…” Bu ses annemizin, babaannemizin ya da belleğimizde yer etmiş bir iyilik alışkanlığının sesidir. Çocukluğunuzda grip mi oldunuz? Hemen bir havlu ısıtılır, bir ıhlamur demlenir, üstüne de biraz tarçın… O kürler sadece boğazı değil, ruhu da yumuşatırdı. Kür dediğimiz şey aslında geçmişin bir hatırasıdır. Sadece bir tarif değil; bir şefkat dili, bir bakım hâlidir. Fakat çağımızda bu hatıralar giderek sessizleşti. Bugün içeriğini okuyamadığımız gıdaların, anlamını çözemediğimiz katkı maddelerinin içindeyiz. Tükettiğimiz şeyin bize mi iyi geldiği yoksa sadece “iyi gösterildiği” mi belirsiz. Bir nane limon kokusu bile bizi çocukluğumuza, annemizin ilgisine götürebilir. O kür sadece mideye değil, o ana, o güven duygusuna da dokunur. Kürler aslında bedeni iyileştirmenin ötesinde, geçmişle kurduğumuz bir bağdır.
Çocukluğunuzdan bugüne taşıdığınız en unutulmaz kür nedir?
Boğazım ağrıdığında annemin balla karıştırdığı karabiber hâlâ hafızamda. O tadı değil, o güveni hatırlıyorum. Bugün her formülümün kalbinde o güven duygusu var.
“Doğal, saf, katkısız” gibi kavramlar sizce bugün ne ifade ediyor?
Bu kelimeler artık çok kolay söyleniyor ama içleri boşalıyor. İnsanlar artık “doğal” kavramına mesafeli. Piyasada her şeyin üstünde “doğal, katkısız, saf” yazıyor. Ama gerçekten öyle mi? Bizim için “doğal” sadece içeriğin katkısız olması değil; üretim sürecinin şeffaf, izlenebilir ve etik olmasıdır. Niyet de içerik kadar önemlidir.
Gerçekten doğal bir ürünü, sadece iddia edilenlerden nasıl ayırabiliriz?
Önce etiketi değil, içeriği okuyun. Sonra da üretim hikâyesini. Bir ürün nasıl elde edildi, kimlerin elinden geçti, hangi değerlerle üretildi? Gerçek doğallık sadece maddeyle değil, niyetle olur. Ve en önemlisi: Bedeninizi dinleyin. Bazen bir ürünle ilk temasta bile “bu doğru” hissi doğar. Bir karışımın içindeki zeytin yaprağı özünün hangi sıcaklıkta etkisini artırdığını, mor meyvelerin antioksidan kapasitesini neyin artırıp azalttığını bilimsel olarak biliyoruz. Yani annelerimizin kalbinden gelen şifayı, günümüzün laboratuvar aklıyla birleştiriyoruz. Doğallık sadece bir “slogan” değil, bir sorumluluk.
Geçmişe sadık kalmalıyız
"Hazırladığımız her kür, bir anneye, bir bebeğe ya da hassas bir bedene ulaşacak niyetle üretiliyor” diyorsunuz. “Bir anneye ya da hassas bir bedene ulaşacak şekilde" üretmek ne demek?
Bu bizim için vicdani bir süreçtir. Her kür için malzemeler laboratuvara girdiği zaman; “Bunu kendi çocuğumuza verir miyiz?” sorusuyla test edilir. Ayrıca tüm hammaddeleri bağımsız laboratuvarlarda analiz ettiriyoruz.
Geleneksel tarifleri modern-leştirmek tarifin ruhunu bozar mı?
Bozabilir. Ama sadece şekli değil, özü koruyarak ilerlenmelidir. Hem geçmişe sadık hem de bugünün ihtiyaçlarına açık olmalıyız. Örneğin çocukluğumdan gelen ballı karışımı, bilimsel verilerle zenginleştirdik: İçine ıhlamur balı, zencefil, zerdeçal, karabiber ve karanfil ekledik.
Ağaçlara zarar vermemek için bir bitkiyi kullanmadık
Etik nedenlerle kullanmadığınız bir bileşen oldu mu?
Oldu. Mide ve boğaz için geleneksel olarak kullanılan bir kabuk özütü vardır. Etkilidir ama kabuğu alındığında ağaç zarar görür. Bu bitkinin yoğun talep görmesi, doğayı ve yerel halkı tehdit edebiliyor. Biz onun yerine benzer etkili ama daha sürdürülebilir içerikler kullanıyoruz.