PazarKendi Kunta Kinte’sinin peşinde...

Kendi Kunta Kinte’sinin peşinde...

17.03.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Ross kökenlerinde ucundan azıcık Almanlık olduğunu fark edince Kunta Kinte virüsü onu da sardı. Şimdi internette, ailesinin nereden geldiğini arıyor harıl harıl

Kendi Kunta Kinte’sinin peşinde...

Kendi Kunta Kinte’sinin peşinde...

Ross kökenlerinde ucundan azıcık Almanlık olduğunu fark edince Kunta Kinte virüsü onu da sardı. Şimdi internette, ailesinin nereden geldiğini arıyor harıl harıl

WASHINGTON
Ross internette büyük büyük büyük büyük büyük büyükannesine rastladı rastlayalı, bütün eski dertlerini unuttu, kendisine yepyeni dertler buldu.
Bu "büyük üssü altı" annenin varlığı, Ross’un kökeninde, ben diyeyim yüzde 2, siz deyin yüzde 3 oranında Almanlık ortaya çıkarmasın mı? Bugüne kadar yüzde 75 İskoç, yüzde 25 İngiliz diye geçiştirilen soyağacı budaklanınca, işin içine ufaktan Saksonluk girmesin mi? Çok değil, topu topu son birkaç haftasını bu şecerecilik işine adamış ama dünyayı saran sanal örümcek ağı sayesinde Amerikan, İngiliz, İskoç doğum-ölüm-seyahat-vaftiz-evlilik-miras-tapu-vergi arşivlerinin beş yüzyıllık kısmını çoktan kemirmiş olan Ross’un önünde, şimdi de Alman dosyalarına uzanan bir patika açılmasın mı?
Siz Ross’u tanımadığınızdan, bu yazdıklarımdan ırksal üfürükler algılayabilirsiniz. Algılamayın. Ross’un ırktı, renkti o taraklarda bezi yok. Aslında yakın zamana dek öyle soyuna sopuna düşkün bir adam da değildi. Ellisinde, tipik (yani herkes gibi yakından bakınca atipikleşiveren) bir Amerikalıydı.
1968’de Vietnam’da savaşmamak için Avrupa’ya kaçıp daha on sekizinde bir çocuk peydahladığı, eline silah almaktan babalık lisansıyla kurtulunca da otuz yıl evli yaşadığı, iki kızının annesi Michel’den yeni boşanmıştı. Hafta içlerini, koca bir televizyon istasyonunun teknik müdürlüğüne, hafta sonlarını da, tam 160 kilometre pedal çevirdiği bisiklet yarışlarına ve az biraz da, otuz yıl sonra depreşen bir hevesle, barlara, danslara, kadınlara adamıştı.
Derken ne olduysa oldu, milyonlarca Amerikalıya arşivleri yutturan, milyonlarcasını kıta kıta dolaştıran Kunta Kinte virüsü, Ross’un kanına da girdi. Belki de hepimize, 86 yaşındaki babasının son randevusu gibi gelen o zorlu ameliyat ve yedi haftadır inişli çıkışlı süren hastane macerası Ross’u eskilere yöneltti. Babasını kaybetme korkusuyla büyükbabasına, derken büyükbüyük babasına sarıldı, sonunda "büyük üssü altı" annesine kadar uzandı kolları.
Şimdi iki günde bir, ekspres postayla kapımıza gelen zarfı açıyorum ben. İçinden çıkan dalı budağı yemek masamıza yayıyorum. Ayrı ayrı kollardan, ayrı ayrı ülkelere uzanıyorum. İncecik bir DNA hattından karnımdaki bebeğe bağlanan isimlere, tarihlere bakıyorum. Caroline Lydia’nın kocası Harrison Lambin’in 1862’de henüz 44’ündeyken tekneden nehre düşüp ölmesine, çiftin doğan yedi çocuğundan altısının iki yaşını görmeden göçmesine burkulurken, iflah olmaz hayalimden sepya renkli çehreler geçiriyorum. Sonra yeniden doldurduğum zarfı, Ross’un Ross’a benzemeyen kardeşi ve benim bana benzemeyen kocam, daha önceki zarflar gibi açıp içindekileri tam çıkarmadan, burundan bir "hıh" sesiyle gerisin geri kapatsın diye masaya bırakıyorum.
Kocam, Kunta Kinte virüsüne bağışık; Alex Haley’nin, bir zamanlar Türkiye’de de yığınları ekran başına toplamış "Kökler" dizisinin kaynağı olan romanındaki kahramanın adıyla anılan şecerecilik furyasına aklı ermiyor. Oysa Haley’nin, köklerinin peşinde 12 yılda bir milyon kilometre kat ederek Amerika’dan Gambiya’ya uzanan macerasının bir benzerini, milyonlarca Amerikalı yaşıyor şimdi.
İşe, babalarına, dedelerine "Baban kimdi?" diye sorarak başlıyor; ilk ad-yer-zaman üçgenini kurdukları anda da, sanal evrene dalıyorlar. Sonra ver elini www.ellisisland.org türünden internet siteleri. Ya milyonların Amerika’ya ilk giriş kapısı olan Ellis Adası’ndaki arşivlerden başlayıp Eski Kıta’ya uzanıyorlar, ya köle gemilerine gerisin geriye binip Kara Kıta’ya açılıyorlar. Kimi Kunta Kinte’sinin, kimi Kalvinist papaz dedesinin peşinde, büyük büyük büyük büyük... birilerinin izini sürüyorlar. Taradıkları alan, soyadı meretini erken bellemişlerin ya da en azından, kafa çetelesi kolonyalistlerce tutulmuşların diyarı olduğundan, bu diyarın yazılı belge geleneği 1500’lere uzandığından yollarını da kaybetmiyorlar pek.
Öyle ya, şimdi aynı işe ben kalkışsam, karnımdaki bebeğin Anglo-Sakson dallarının yanına Brot üzerinden Makedon, Urfa üzerinden Arap ve yolu kim bilir nereden İstanbul’a düşmüş Kafkas dallarını koymaya kalksam nereye varabilirim acaba? Sahi babacığım, büyük babanın adını biliyor musun?






PAZAR


























EN ÇOK OKUNANLAR

KEŞFETYENİ

İlgili Haberler