26.06.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:
Nadir Elçi - Tatil Kurdu - nadir.elci@gmail.com
Bursa veya Bandırma üzerinden Marmara’nın batısına ve Ege’ye yaptığım gidiş geliş yolculuklarında haliyle Ulubat Gölü’nün yanından geçerim. Saat uygunsa çay molalarımı, bu cennet gölün doğu kıyısındaki Gölyazı’da (Apolyont) veririm.
Manzarası panoramik
Anayoldaki Gölyazı tabelasını (Bursa-İzmir karayolunun 30’uncu kilometresi) görünce saparım. Zeytin bahçeleri arasından kıvrıla kıvrıla giden
5 kilometrelik yolda biraz ilerleyince, gölün enfes panoramik manzarasını
ve şirin beldeyi görürüm.
Evleri nostaljik
Burada sokakların hemen tümü doğrudan göle iner. Sokaklar daracık, evler bitişik düzendedir. Bir tarihte, ressam Gül Ilgaz’ın girişimiyle, Filli Boya’nın sponsorluğunda ve çeşitli üniversitelerden öğrencilerin katılımıyla, hemen her biri ayrı bir renge boyanmıştı. Ortaya müthiş güzel bir görüntü çıkmıştı. Ben “Bu alışkanlık haline gelir” zannetmiştim. Maalesef öyle olmadı.
Balığı bol
Gölün manzarası enfestir. Yemyeşil çevresi bağ bahçe, zeytinlik ve meyveliklerle kaplıdır. İçi derseniz balık kaynar. Burada çoğunluğun ana geçim kaynağı balıkçılıktır. Sahilinde adım başı bir sandal olması bundandır. Gölyazı’da sadece erkekler değil, kadınlar da usta balıkçıdır. Nitekim genelde avlanmaya birlikte çıkarlar...
Mezatı renkli
Ben gibi balık hastaları bilir, mezatlarda balıklar artırmaya tane veya tavayla çıkarılır. Burada ise görücüye iki kişinin zor taşıdığı çuval veya leğenlerle gelirler. “Fiyatı nedir” diye merak ederseniz, bir kamyon balık, bir kasa deniz balığı fiyatına gider. Gölde sazan, turna her zaman; bir zamanlar bol olan yayın şimdilerde kırk yılda bir çıkar. Kerevit hediyesidir...
Apollo neredeydi?
Anlaşılan, Zeus ve Leto’nun oğlu Apollon da benim gibiymiş. Buraları pek sevmiş. Onca işi arasında gölün koruyuculuğunu da üstlenmiş. Yörede yaşayanlar da altta kalmamak için kentin adını “Apollonia” koymuşlar, kuzeyindeki Kız Adası’na da tapınağını dikmişler. Ancak kenti koruyan Apollon, kendi tapınağını koruyamamış. Taş blokları, Dolmabahçe Sarayı ve Haydarpaşa Garı’nın temellerinde kullanılmak üzere sökülürken seyirci kalmaktan öte bir şey yapamamış. Eee, aynı anda beş ayrı konunun (müziğin, okların, tıbbın, ışığın ve gerçeğin) tanrısı olmak kolay mı? Anlaşılan, tapınağının taşları yürütülürken kim bilir hangi işle meşgulmuş...
NERESİ NE KADAR
Yalova-Gölyazı 100 km,
Bursa-Gölyazı 35 km
Bandırma-Gölyazı 75 km
Nerede kalınır
Faik Bey Konağı 0532 522 7216
Gölgören Restoran 0532 602 5036
Atatürk her yerde
Gölyazı’da evlerin, restoranların girişinde, teknelerin üzerinde hep Atatürk bayrakları ve resimleri var.
Kahveleri çınaraltı
Gölyazı’da çay bahçeleri, kafeler, yeme içme yerleri genelde asırlık çınarların gölgesindedir.
Zeytini sofralık
Yörenin zeytinleri Gemlik tipi ve sofralıktır. Kalitelerinden bir şey kaybetmemeleri için elle toplanır.
Havyar da var
Yörede yetişen veya yakın çevreden getirilen meyve ve sebzeler, alıcılarını meydandaki sergilerde karşılar. Havyar seviyorsan o da vardır.
Tekne gezisi
Balıkçı tekneleri, aynı zamanda gezi teknesi işlevi de görür. Hayriye (Cihanoğlu) Kaptan’ın on parmağında on marifet vardır. Ben gibi misafirlerine tekne ile gölü gezdirir. (0535 067 3809)
19. YY’dan kilise
19’ncu yüzyılın sonlarında yapılan Aziz Panteleimon Kilisesi 2014 yılında restore edildi.
Gel de şaşırma
Ben hep “Sadece yöre değil insanı da güzeldir; güler yüzlü ve misafirperverdir” der dururum. Meğerse ne kadar da doğru söylermişim. Geçen gün Gölyazı’daydım. Canım çekti, fırında pide kuyruğuna girdim. Ardından, hemen yanındaki dededen kasap Mustafa Kesimci’ye uğradım; köy peyniri aldım. Yarımada ile adayı birleştiren köprünün başındaki “BGU Kafe” ye oturdum; çay söyledim. Başka yerde olsa “dışarıdan yiyecek getirmek yasak” derler. Burada öyle olmadı. Sonradan garson olduğunu öğrendiğim güler yüzlü arkadaş tabak, çatal, bıçak servisi yaptı. Bir koşu gitti çarşıdan domates aldı getirdi... Bana da Bülent Günaltan’ı alenen tebrik etmek kaldı. Not: BGU, mekan sahibinin çocuklarının baş harfleriymiş. Burasının patrondan daha yetkili bir de “ombudsman”ı (Savaş Pullu) varmış! n