25.11.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:
tubakyol@yahoo.com Bundan birkaç gün sonra Rusya'da bir tarikata bağlı 29 kişi, çoluğu çocuğu önlerine katıp, yanlarına da aylarca yetecek kadar yiyecek alıp bir mağaraya kapandılar. Mağaranın ağzını da sıkı sıkı örttüler. Kıyameti bekliyorlar.Geçenlerde bir arkadaş Amerika'nın 60'lardan beridir kıyametten kaçış projeleri üstünde çalıştığını anlatıyordu. İnsanlığın transfer edileceği başka bir gezegen arayışı, bu gezegene insan kılığında -ya da kılıfında- gidilememesi ihtimaline karşı insan için başka bir beden arayışı... Arkadaşlarım da bana benziyor. Fazla bilimkurgu! Birleşmiş Milletler kıyamet hazırlığı yapıyor. Norveç'te, Kuzey Kutbu yakınlarında bir dağın içine mağara inşa edildi. "Kıyamet Günü Kasası" adı verilen depoya, dünyada bilinen neredeyse tüm tohum türlerini -4,5 milyon tohum örneğini- yerleştirdiler. Korumak için. Resmi açılış şubatta ama deponun soğutucuları geçen hafta çalıştırıldı. Müslümanlıkta kıyamet öyle bir mağaraya girerek, dağın içine sığınak inşa ederek, yer yarılıp yerin içine saklanarak hamamböceğine dönüşüp başka gezegene göç ederek falan kaçılacak bir şey değil.Hatırladığım az sayıda dersten biri, ortaokulda kıyametin anlatıldığı din dersidir. Amma korkmuşum.Adını hatırlamıyorum ama o yaşımda bile bana farklı gelen, tabii o sıralar gözüme yaşlı görünüyordu ama şimdi düşününce büyük ihtimalle yeni mezun, çok inançlı, çok heyecanlı, esmer ama heyecanlanınca yanakları allaşan, iyi hatip bir din hocamız vardı. Tam da bugün politikacı olacak adamdı. Nerededir acaba şimdi, siyasi bir ikbal elde etmiş midir?Böyle neredeyse yaşayarak, yaşatarak tarif etmişti kıyameti. Kuran'dan alıntılar yapmıştı. Çok kuvvetli, etkili, sarsıcı bir kıyamet tasviriydi. Sonra cennet-cehennem tasnifi var ama benim çocuk aklımda en çok kıyamet anı kalmış. Gök yarılıyor, yer-gök birbine giriyor... Aman aman!Diğer dinleri pek bilmiyorum. Yahudilikte biraz muğlakmış, Hıristiyanlıkta Müslümanlığa yakın bir kıyamet anlayışı varmış. Ama kıyametten önce son çıkış için yol arayanlar olduğuna göre, herkes çocukluğunda benim kadar şiddetli bir kıyamet tablosuyla karşı karşıya bırakılmamış herhalde. Kıyametten önce son çıkış Rusya'da mağaraya kapananların ya da tohumları korumaya alan Birleşmiş Milletler'in kıyamet anlayışı, topyekun bir yok oluştan ziyade "gemisini kurtaran Nuh" tadında bir hadise.Norveç'teki depo, tohumları bizim bildiğimiz kıyametten değil; nükleer savaş, meteor çarpması, iklim değişikliği gibi kıyametlerden korumayı hedefliyor.Rusya'daki 29 kişiye ise tarikat lideri söz vermiş, kıyametten sonra mağaradan çıkıp cennet-cehennem kadrolarının seçimini bizzat üstleneceklermiş.Şimdi siz bana "Yarın kıyamet kopacak, kaç" deseniz, velev ki ben de size inansam, yine de yerimden bir milim kıpırdar mıyım? Sanmam. İnançlı biri bile olmadığım halde çocuk aklım inanmış bir kere kıyametten kaçılamayacağına...E mağaradakiler de kıyametten kurtulacaklarına inanmışlar bir şekilde.Ne diyeyim?Dikkat ederseniz, onlara fazla bir şey demek istemiyorum. Olur ya kıyametten yırtar, cennete girecekleri bizzat seçmeye kalkarlar falan, neme lazım, ben onlarla arayı iyi tutayım da... Gemisini kurtaran Nuh Polis mağarada kıyameti bekleyenlerle havalandırma deliğinden konuşarak onları çıkmaya ikna etmeye çalışıyor. Havalandırma deliğine ağızlarını dayayıp bağıra çağıra Platon'u, idea'lar evrenini falan anlatmayı denediler mi acaba: "Amaaan, ne işiniz var o mağarada? Şu hayatta hepimiz mağaradayız zaten, gölgeleri izliyoruz..." Dışarısı da mağara... Rus polisi günlerdir mağaraya kapanan tarikat üyelerini çıkmaları için ikna etmeye çalışıyor. Tarikatın lideri her nedense onlarla birlikte mağaraya girmemiş. Liderler daha akıllı oluyor. Ya da daha deli. Çünkü takipçileri mağaraya kapanınca, lideri de yakalayıp akıl hastanesine gönderdiler.Belki o ikna eder diye, polis eşliğinde mağaranın ağzına kadar getirip "Çıkın dışarı. Kıyamet kopmayacak" diye de bağırttılar hava deliğinden ama nafile. İçeridekiler çıkmıyor. Eğer zorla çıkarmaya kalkışan olursa da kendilerini yakacaklarını, intihar edeceklerini söylüyorlar. İnançlarına saygısızlık olarak düşünmez; bunu benim tembelliğime, hayatı son dakika atraksiyonlarıyla idame ettirme alışkanlığıma, "Yarının işini bugünden yapmama" şiarına gönülden bağlı olmama verirlerse eğer, bir şey sormak istiyorum:Abi madem kıyametin tarihini de biliyorsunuz, mayıs sonunda kopacak diyorsunuz, ne lüzum vardı aylarca önceden mağaraya kapanmaya? Yiyeceğiniz biter, kar gelir hava deliğini tıkar, biri oyunbozanlık edip dışarıyı özler, ne bileyim, yanınızdaki o 18 aylık bebek ağlar... Bey, bebek ağlıyor, dışarı mı çıksak? Sinan Çetin "Yumurta"ya "entel filmi" dedi. Gişede de 2.80 yatmış film. Ben çok sevdim filmi, bir sürü yerinde de güldüm. Nasıl yani, ben şimdi sıkıcı bir entel filmini mi beğendim? Ne bu şimdi, kıyamet alameti mi?Ya aynı "Yumurta"dan bahsetmiyoruz ya da birileri tüm "yumurtaları" aynı sepete koyuyor.Kendimi test edeceğim. "Yumurta"nın yönetmeni Semih Kaplanoğlu'nun "Meleğin Düşüşü"nü tekrar izleyeceğim. Çok bunalmıştım ilk izlediğimde. Bu defa beğenirsem... Hele üstüne Nuri Bilge Ceylan'ın "Mayıs Sıkıntısı"nı bu defa sonuna kadar izlemeyi becerirsem... Bunlar eğer kıyamet alameti değilse, entel olmuşum demektir. Ki bu da benim şahsi kıyametimdir. Aynı "Yumurta"dan mı bahsediyoruz? Kıyametten kaçmam dedim ama, ODTÜ görünmez uçak yapacakmış. Son anda onu yakalayıp kıyamete görünmeden tüyerim belki. Tabii eğer manik bir günümdeysem... manik depresif köşe