Pazar“Kızılderili küfretmez, kumar oynamaz, sokakta donla koşmaz”

“Kızılderili küfretmez, kumar oynamaz, sokakta donla koşmaz”

10.01.2010 - 00:00 | Son Güncellenme:

“Türkiye’nin en ünlü Kızılderilisi” Sabahattin Kalaycıoğlu, namı diğer Bolulu kabile reisi Oturan Boğa. Öyle ki Cem Yılmaz bile onu yeni filmi “Yahşi Batı”da oynatmak istemiş, ancak teklifi reddedilmiş. Kalaycıoğlu: “Kızılderililerle dalga geçilir diye reddettim. İyi ki etmişim”

“Kızılderili küfretmez, kumar oynamaz, sokakta donla koşmaz”

Bolulu Kızılderili Sabahattin Kalaycoğlu ile, Lakota kabilesinin iki yıl önce ABD’de bağımsızlıklarını ilan etmesi vesilesiyle tanıştık. Çünkü o, Türkiye’deki “Oturan Boğa” olarak Amerikalı Kızılderilileri destekleyen ilk kişiydi. Ayrıca hükümeti de Kızılderililerin bağımsızlıklarını destekleme konusunda zorlamaya kararlıydı. Çünkü yaptığı araştırmalara göre Kızılderililer tüm kültürleriyle Türk, yani kardeşlerimizdi. Orta Asya’dan 30-35 bin yıl önce Amerika kıtasına göç ettiklerini anlatıyordu.
Kalaycıoğlu 62 yaşında. Evli, iki oğlu var. Bolu’da, doğayla iç içe yaşıyor. Spora düşkün. Karatede siyah kuşağa sahip, ayrıca Bolu Doğa Sporları Off-Road Kulübü’nün kurucusu ve eski başkanı. Çocukluğundan beri Kızılderililere hayran. “Hayran” demek aslında az gelir. O, Kızılderili kültürünü giyim kuşamıyla, yaşam tarzıyla bizzat sürdürüyor. Kafasındaki o ihtişamlı, tüylerle süslü Kızılderili başlığını hemen hemen hiç çıkarmıyor, sokaklarda püsküllü gömlek ve pantolonlarla geziyor, kanoya biniyor, çadır kuruyor, ateş yakıyor. “Aklımı yemedim.
12 yıl beş şirketin genel müdürüydüm. Artık emekliyim.
‘Bu adam neler konuşuyor?’ demeyin sakın. IQ’m 140” diyor kimya mühendisi olan Oturan Boğa...
“Yahşi Batı”da Kızılderilileri görünce “İki yıl önce sohbet ettiğimiz Bolulu kabile reisi acaba şimdi neler yapıyor?”
diye düşünerek bir anda arayıverdik ülkemizin en
meşhur Kızılderilisini. Lakotalarla hâlâ görüşüyor mu, hükümeti onları destekleme konusunda harekete geçirebilmiş mi, hayalini kurduğu Kızılderili kampını sonunda Bolu’da kurabilmiş mi? Hayatında pek çok değişiklik olmuş görüşmeyeli. “Yahşi Batı”da oynama teklifi bile almış! Ama reddetmiş, “Siz Kızılderililerle dalga geçiyorsunuz” diyerek...


Cem Yılmaz da kovboyları değil, eskiden beri Kızılderilileri tutarmış...
Onu kutluyorum.

“Yahşi Batı”da oynama meselesini merak ediyorum.
Cem Yılmaz’ın ekibinden bir bayan aradı beni. “Cem Yılmaz sizi filminde oynatmak istiyor, ne dersiniz?” diye sordu. “Yahşi” Azerice’de “güzel” demek. “Güzel Batı” diye bir şey zaten bana ters. Ben bir komedyen değilim. Kızılderili, kültürünü çok seven, yaşayan biriyim. “Eğer filmde Kızılderililerle dalga geçilecekse -ki dalga geçilir- yer almak istemem. İtibarımı kaybederim” diyerek reddettim. Geçen gün filme gittim. İyi ki teklifi kabul etmemişim.

Neden?
Mesela filmde Kızılderililer koç yumurtalarını alıyor, bir adamın suratına vuruyor. Böylece gücünün artacağına inanılıyor. Oysa Kızılderililerin böyle davrandıklarına dair tarihte hiçbir kaynak yok. Bu sahneyle insanların gülmesini beklemek Kızılderililerin onuruyla oynamaktır. Tahmin ettiğim gibi dalga geçiliyor Kızılderililerle. Ayrıca bol küfür var. Bence hiç komik değil. Kızılderililer küfür etmez, ayrıca filmdeki gibi kumar da oynamaz. Hele de kumarda kaybedip donla caddede koştuklarını hiç görmedim. Ben bu filmde hiç oynar mıyım, donla koşar mıyım arkadaş? Eğer koşsaydım adım Oturan Boğa değil, “Donla Koşan Boğa” olurdu. Kızılderililerin bilgelikleri hakkında güzel bir şey yok.

“Başbakan’a ok hediye ettim ama akıllı adamım, yay bende”

Özkan Uğur Kızılderili reisi rolünü becerebilmiş mi?
Çok güzel oynamış. Tip olarak pek olmamış ama. Çok kısa gösterdikleri bir Kızılderili vardı. Keşke o reis olsaymış. Reisin çok yakışıklı biri olmasını isterdim. Özkan biraz torpilli gitmiş. Ayrıca kabile reisleri kasabada uzun savaş başlığıyla dolaşmaz.

İki yıl önce Lakotalar ABD’de bağımsızlıklarını açıklamışlardı. Hükümeti, onları desteklemeleri konusunda zorlayacaktınız. Ne oldu?
Maalesef hiçbir adım atılmadı. Oysa onları desteklemek Türkiye açısından çok önemliydi. Amerika’da en azından bir lobimiz olurdu.

Yabancı Kızılderililerle görüşüyor musunuz?
Evet. Facebook’ta 5 bin tane arkadaşım var. Bunların 3 bin 500’ü yerli Amerikalı. Beni çok seviyorlar. Lakota ve Cheyenne kabilelerinden arkadaşlarım var. Mesela Son Mohikan, Lakota Kabilesi Reisi Russell Means de arkadaşım. O, Lakota’nın bağımsızlığını ilan eden adamdır. Ancak söylediklerine göre hâlâ ikinci sınıf vatandaş muamelesi görüyorlar. 80 milyon Kızılderilinin 400 yıl içerisinde 2 buçuk milyona düşürülmesi dünyanın en büyük soykırımıdır. Lakotaların bir haftadır elektrikleri kesikmiş. Asimile edemedikleri insanlara acı çektiriyorlar. Ancak Barack Obama Kızılderili dostu. Bizim “Obama’larımız” ne yapıyor bilmiyorum. Başbakanımıza ok hediye ettim ama “Bunu bize çevirme” dedim. Çeviremez de. Çünkü akıllı adamım. Yay vermedim. Hayatı boyunca ok onda yay bende kalacak.

“Kovboy olacağıma Allah canımı alsın”

Bolu’da bir Kızılderili kampı kuracaktınız. Sponsor buldunuz mu?
Maalesef bulamadım. Beş dönüm arazimde 30-40 bin TL’ye mal olacak bir kamp kurmak istiyordum. İşadamlarından, belediyelerden, milletvekillerinden hiçbir destek göremedim. Amacım sadece Bolu’nun tanınmasını sağlamak ve Kızılderili kültürünü tanıtmak. Bir sürü doğa derneği var. Para da istemiyorum.
10 çadır kursunlar yeter. Bu kadar mı duygusuz oldu insanlar artık? Bazen “Nereden Kızılderili oldum, keşke kovboy olsaydım” diyorum.

Kovboy olun o zaman...
Olur muyum be? Allah benim canımı alsın kovboy olacağıma.
O kıyafeti bana giydirdikleri an kendimi öldürürüm. Ama
şerefsiz kovboylar bizim püsküllü giysilerden giyiyor.


“Kızılderili kıyafetlerimi modelist eşim dikiyor”

Kızılderili giysilerini nereden alıyorsunuz?
Yerli Amerikalıların internet sitelerinden Kızılderili giysilerini tespit edip eşime diktiriyorum. Eşim modelist. Tüylerle süslü başlığımı, çizmemi ve kemerimi Amerika’dan getirttim. Diğer püsküllü giysilerimin, gömleklerimin tamamını eşim Sabahat dikti. Eşim kendisi için de Kızılderili giysileri dikiyor.
Bu giysilerle 15 günde bir Bolu sokaklarında çıkar gezeriz. O da çok meraklı bu kültüre.

Çevrenizden yaşam tarzınızla ilgili garip tepkiler geliyor mu?
Evet. Bir keresinde “Kovboya bak!” diyen oldu. “Kardeşim ben Kızılderiliyim” dedim. Önyargılar var. Kızılderililerin hâlâ kafa derisini yüzdüklerini düşünenler var mesela. Ayrıca Türk olduklarına inanmayanlar ya da “Türkiye’de bir sürü sorun varken bir de Kızılderilileri mi başımıza bela edeceksin?” diyenler var. Ama toplumun yüzde 70’i kendini Kızılderililere yakın görüyor.


“Cep telefonu kullanmama şaşırıyorlar; bu devirde dumanla mı haberleşeyim?”

Hâlâ Bolu’da yaşıyorsunuz...
Tabii ki. Eşim Doğan Güneş var,
86 yaşında bir anneciğim var. Onun da adı Sevgi Işığı. Küçük oğlum Asil Kurt (Kürşat) evlendi, İstanbul’da. Büyük oğlum Yalnız Kurt’la (Murat) Kızılderili konseptinde 10 masalık küçük bir kafe açtık. Adı da Kızılderili Cafe-Hayal Bahçesi. Buranın bir kültür merkezi olması için çabalıyorum. Sohbet günleri gerçekleştiriyoruz. Özellikle öğrenciler ilgi gösteriyor. Doğa ve Kızılderililerle ilgili okullarda eğitim de veriyorum.

Kızılderililer kulübünüz ne oldu?
Yaklaşık 450 üyesi vardı. Maalesef kapatmak zorunda kaldım. Çünkü öğrenciler aidat veremediler, ben de tek başıma masrafları karşılayamadım.

Bir gününüz nasıl geçer?
“Villa Hayalim” adını verdiğim evimde sabah 8.30’da kalkarım. Önce anneciğimin tarhana çorbasını yaparım. Kömürlerini taşır, sobasını yakarım. Kedilerini ve terastaki güvercinleri beslerim. Daha sonra kafemizin temizliğini yaparım, bahçemizi temizlerim. Hava biraz güzelse kırmızı cipimle dağlara, ormana giderim. Barış çubuğu içerim, doğayı, dağları dinlerim.

Ava da çıkıyor musunuz?
Eski avcıyım ama artık avlanmıyorum. Bir sineği bile öldüremiyorum. Eskiden öldürdüğüm hayvanları düşününce çok üzülüyorum.

“Yaylada küçük bir Kızılderili kampı kurdum”

Gerçek bir Kızılderili gibi doğada çadır da kuruyorsunuz...
Tabii. Yayladaki arazimde kendime küçük bir Kızılderili kampı kurdum. Küçük bir prefabrik evim var. İçini tamamen Kızılderili konseptinde döşedim. Çadırlarım var. Ateş yakarım, pipomu tüttürürüm. Köpeklerim ve atlarım da var. Köylülerin besleyemeyip attıkları atlar bunlar.

Teknolojiden de uzak değilsiniz...
Bir Kızılderili nasıl teknolojiden uzak olabilir? Kanoyu, mokaseni bulan onlar. Batı altın kavgaları yaparken onlar “terleme odası” dedikleri, bugünkü saunayı icat ettiler. Bana “Niye cep telefonu kullanıyorsun?” diyorlar. Ne yapayım yani? Dumanla mı haberleşeyim? Komikler. İnternetten de çıkmam, arkadaşlarımla haberleşirim.


“Kızılderili küfretmez, kumar oynamaz, sokakta donla koşmaz”


Sabahattin Kalaycıoğlu aslında bir kimya mühendisi.
KEŞFETYENİ
Görenler babasının kopyası diyor! İşte Can'ın son hali
Görenler babasının kopyası diyor! İşte Can'ın son hali

Cadde | 01.05.2025 - 09:28

Mehmet Aslantuğ’un oğlu Can Aslantuğ babasının boyunu geçti. Son halini görenler babasının gençliği diyor..

Yazarlar