07.09.2008 - 02:22 | Son Güncellenme:
MÜZİK - MURAT BEŞER
Geride bıraktığımız pazartesi akşamı bir dev geçti Cemal Reşit Rey sahnesinden, sessiz sedasız. Kendisini izleyen bir avuç insana hüzünlü, gürül gürül bir çağlayan gibi yankılanan sesiyle dibine kadar tatminkar bir Balkan şöleni sundu.
Oysa birkaç ay öncesinde Kardeş Türküler’in 15’inci yıl konserinde üç şarkılık gövde gösterisi yapan aynı Makedon kraliçesi, ağzımıza çaldığı bir parmak balın tadını damaklarımızda bırakmıştı. Bu kez bir daha gösterdi devliğini.
52 çocuk annesi
Çingene şarkıcı Esma Redzepova’nın devliği ne tombulluğunda, ne de bir zamanlar yüksek oktavlarda seyreden, şimdilerde sadece büyüsünü koruyan güzel sesinde.
Onun devliği “Müzik fakirlerin tek lüksüdür. Şarkı söylerken kötü düşüncelerden uzaklaşırsınız ve dans ederken açlığı unutursunuz” diyen gönlünde. “Bizim için dünyanın her yeri herkesindir. Bizden çıkmayacak tek şey milliyetçilik ve ırkçılıktır. İşte bu nedenle çingene olmaktan gurur duyuyorum. Ayrıca çingenelere eşit vatandaş muamelesi yapan tek dünya ülkesi olan Makedonya’da yaşamaktan dolayı çok mutluyum” diyen aklında.
Babası bir Musevi Sırp, annesi Müslüman Türk olan Redzepova ırkçılığa, etnik ve dinsel ayrımcılığa karşı sürdürdüğü mücadele ile 2002 Nobel Barış Ödülü‘ne aday gösterilmiş ve UNICEF tarafından ödüllendirilmişti.
Yaşayan en önemli Çingene müzisyenlerden biri olarak kabul gören bu büyük müzisyen attığı her adımda zekasını, yüreğini ve insanlığını korkusuzca sergileyen, dobra dobra konuşmaktan çekinmeyen bir solist, besteci, söz yazarı ve aynı zamanda insani yardım aktivisti.
Doğup büyüdüğü Makedonya’da Roman müzikleri yorumlamayan, gençliğinden beri birlikte müzik yaptığı Stevo Teodosievki ile evlendi ve onun orkestrasıyla çalıştı.
Özellikle Roman ve Balkan müziğinin dünyaya yayılması ve sevilmesinde kilit bir rol oynayan Redzepova, bugüne kadar 30’un üzerinde ülkede 10 bine yakın konser verdi, 20’den fazla albüm ve 100’ün üzerinde single yayınladı. İnsan hakları, ırkçılık ve her türden ayrımcılığa karşı politik mesajlar taşıyan altı filmde rol aldı.
Üzerinden yıllar geçmesine karşın müzisyen kocasını yitirmesinin acısını halen yaşayan, bunu her fırsatta sanatına taşıyan Redzepova beşi öz, 47’si evlatlık olmak üzere 52 çocuk annesi.
Koltuk değnekliyi oynatır
Konsere dönersek... Tamamı medyatik anlamda şöhretsiz ama her biri ayrı değer taşıyan altı kişilik orkestrada, düzenlemeleri Redzepova’nın akordeoncu oğlu Simeon Atanasov yapıyor. Halen doğup büyüdükleri köyde yaşayan trompetçi Zahir Ramadanov ile klarnetçi Bilhan Macev olağanüstü yetenekli müzisyenler. İnanın; biri koltuk değnekliye göbek attırır, diğeri tekerlekli sandalyede oturana halay çektirir.
Avrupa Kültür Başkenti Uluslararası Boğaziçi Festivali kapsamında gerçekleşen; hüzünle neşenin, düğünle cenazenin, gülmekle ağlamanın iç içe geçtiği konserde, değiştirdiği üç kostümle, 74 yaşına aldırmadan kırdığı gerdan ve genç kızlara taş çıkartırcasına attığı göbekle seyircisini fethetti Esma hanım.
Sahnedeki ve kulisteki samimiyeti, alçak gönüllüğü ve cana yakınlığı ise gerçekten o mertebede bulunan sanatçılarda nadir görülecek cinsten. Eğer dünyayı daha insanca ve yaşanabilir bir yer kılmak istiyorsak, bir reklam filminin bize ezberlettiği sloganı yorumlayabiliriz: İşte hayata böyle sanatçılar lazım.
Tek CD’lik vekaletname
İki hınzır, Tom Rowlands ve Ed Simons ya da Chemical Brothers. 15 parçalık yeni toplamaları “Brotherhood”, ikilinin bir türlü bitmeyen özetinin son halkası. Onların kariyerlerine tek CD ile vekalet etmek çok zor. Bu zorluk plak şirketi için tüketilemeyen bir fırsat.
Toplamadaki parçaların dokuzu 2003 tarihli bir önceki toplamada vardı. Yanı sıra “Push the Button” ve “We Are the Night”ın yokluğu fena. İki yeni parça eklenmiş; “Midnight Madness” ve “Keep My Composure”. Kusursuz ürünün “üretim hatası” sayılması doğru mantıksa, “Brotherhood” kusursuz bir toplama sayılmaz. İlla bir yerlerinden eksik bırakacağız. Yoksa eksiksiz toplama, postmodern aklımız ve ticari çıkarlarımız açısından kendinden sonrakilerin sonu olur, değil mi?
Doğudan batıya doğru
Besteci, eğitmen ve caz basçısı Kamil Erdem, uzun aranın ardından ikinci solo çalışmasını A.K. Müzik etiketiyle çıkardı. Erdem’in dörtlüsüyle kaydettiği “Odd Tango” albümünde, flüt ve bansuride Mark Alban Lotz, utta Fatih Ahıskalı, vurmalılarda Alan Purves var.
Erdem’e Asiaminor yıllarından miras kalan sentez geleneği varlığını koruyor. Ortadoğu ve Afrika müzikleri, tango ritimleri, Türk makam müziği, flamenko; “Odd Tango”nun müzikal malzemeleri. Armonik ve melodik yapının önemsendiği, basın eşlikçi vazifesinin yanında solocu hüviyetinin önemsendiği albümde, Osmanlı ve Batı Müziği gelenekleri ruhen buluşuyor. Cazda füzyon besteciliği adına ciddi bir iş. Batıya duhul eyledikçe, doğululuğunu eksiltmemiş bir müzisyenin albümü “Odd Tango”.
Evrensel dostluk eyyamcıları
15 yılı deviren Brooklyn Funk Essentials’ın dördüncü stüdyo çalışması “Watcha Playin”, sekiz yıllık suskunluk, dağınıklık ve birikimin ürünü. Güçlü sound’u, ustalıklı düzenlemeleri, kıvrak sözleri ve neşeli melodileriyle, topluluğun olgunluk dönemine işaret eden çalışmadaki 12 şarkılık eklektik yapı, şehirli dans müziğinin doruk noktası.
Albüm hem parlak fikirlerin hem de sınırsız iyi niyetin ürünü. Geniş müzikal perspektifi, aydınlık politik dünya görüşü, enerjik tarzıyla, içinden geçen her coğrafyayı ve zaman dilimini yaşayarak ve yaşatarak hissettiriyor. Irksal, dinsel, dilsel, kültürel, politik farklılıkları ortadan kaldıran müziğini teklif eden dostluk eyyamcıları, insanı nasıl içmeden sarhoş edeceğini biliyor.