PazarKüstüm küstüm, gücendim ah gücendim

Küstüm küstüm, gücendim ah gücendim

08.02.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Küsmek çocukların küçük dünyalarına ait. Bir de küçük dünyaların birbirine yakın duran büyüklerine... Metropol insanları küsüp köşesine çekilmek yerine karşısındakinin üstünde tepinmeyi tercih ediyor

Küstüm küstüm, gücendim ah gücendim

Bir çocuğun kalbini kırdınız siz şimdi. Ve size verdiği en büyük ceza da bu işte: Sizi kendinden mahrum etti. Çocuklar küser. Sarkıtıp alt dudaklarını... Gözlerini de kısarlar hafiften. Ha ağladı, ha ağlayacak gibi olurlar hani. Uzak bir köşeye giderler sonra. Söylediklerinizi duymazdan gelir, gözlerini gözlerinizden kaçırırlar. Önce Latif Doğan, bir de yetmez, iki kere küstü "Küstüm küstüm"le. Şimdi de Kibariye "Gücendim, ah gücendim" diyor. Niye?Küsmek de, gücenmek de çoğumuzun nicedir unuttuğu bir şey oysa. Nasıl çocukça, nasıl naif... Her ikisi de bir yanıyla ceza elbette ama, diğer yandan küstüğünüz, gücendiğiniz kişi tarafından seviliyor olduğunuz varsayımına, onun sizsiz yapamayacağı, size yanlış yaptığı için pişman olacağı inancına dayalı... Ve uzaklaşmaya değil, yakınlaşma ihtimaline tutunan insani iletişim kurma biçimleri.Kendi kıymetinizi tarttığınız -ve ağır geleceğini ümit ettiğiniz- bir terazi. Bu yüzden küsmek çocukların küçük dünyalarına ait. Bir de küçük dünyaların birbirine yakın duran büyüklerine ait gibi sanki. Çok taşralı! Küsmek: Kendi kıymetinizi tarttığınız bir terazi Büyük kentlerin birbirine uzak insanları arasında küsmek, gücenmek olmaz. Bir anlamı olmaz zira ceza yerini bulmaz. Hem küsmek fazla romantik. Gücenmek fazla pasif. Yok büyük kentin aceleci insanının böyle naifliklerle yitirecek bir vakti. Gerek de yok üstelik. Her insanın öyle çok alternatifi var ki!Bu yüzden sessiz küsmelere, bir köşeye büzülüp gücenmelere uygun değil büyük kentler. "Kim en çok bağıracak, kimin sesi daha yüksek çıkacak, kim kimi nasıl ezecek, nasıl aşağılayacak, böylece kendini en kuvvetli hissedecek"e uygun daha çok sanki. Maazallah kenara çekilirse, o köşede unutulacağını bilir metropol insanı. Haksızlığa uğradığını düşündüğünde küsmeyi değil, öfkelenmeyi; kenara çekilmeyi değil, karşısındakinin üstüne çıkıp tepinmeyi tercih etmesi bundandır. Köşenize çekilirseniz, o köşede unutulabilirsiniz Oysa küçük kentlerde bir ömrü birlikte geçireceğini, gün gelip birbirine muhtaç olacağını bilen insanlar böyle kolayca birbirlerini harcayamazlar. "Bir el ısıtımı yerin kalsın" der eskiler. Gün gelip ayazda kaldığında, elini sobasına uzatıp ısıtabileceğin kadar bir yakınlığı muhafaza et manasında... O kadar da çok kızma yani. Küs tabii, o ayrı. Küsmek zaten barışmak için değil mi?Sonra işte Latif Doğan çıkıp "Küstüm, küstüm" dedi. Kibariye "Gücendim, ah gücendim"i söyledi. Sizden mahrum kaldı diye üzüleceğine inanıp da küsmeye cesaret edebileceğiniz insanlarınız hâlâ var mı? Elini ısıtacak kadar yerin olsun soba kenarında "Married with Children"ın yerli versiyonu yapıldı, biliyorsunuz: "Evli ve Çocuklu." Peki kim yazıyor Türkçesini? Yılmaz Öztürk. Benim bir arkadaşım kendisi. Arkadaşımdı yani, öyle söyleyeyim.Şimdi dizide bir aile; biri oğlan, öteki kız, iki çocuk var ya. Türkçe uyarlamada oğlanın adı ne? Efe. Niye? Benim dön dolaş buraya da yazdığım, hakikaten taptığım, Yılmazın da çok sevdiğini bildiğim, bizim arkadaşların iki yaşındaki oğlunun adı Efe ya, o yüzden.Peki ya kız? Ailenin ve hatta kainatın en aptal kızının yani... Adı ne? Tuba. Niye?E be Yılmaz, en kısa zamanda benden daha aptal başka bir Tuba daha tanıdığını söyler misin? Mümkünse o Tubanın nüfus cüzdanını ve sizin birlikte çekilmiş bir fotoğrafınızı ortak tanıdıklarımıza, hatta olay bizim çevreyi de aştı, en iyisi Milliyetin Okur Köşesine gönderir misin lütfen? Ki ombudsman "Bizim bu çalışanımızın aslında o kadar aptal olmadığı kanıtlanmıştır" diye yazsın.Zira bizimkiler senin benden ilham aldığından gayet eminler, feci sarıyorlar beni. Teessüf eder ve çok küserim yani! Ben aptal mıyım? Kişilik testlerinin yanında bir de cevaplamanız gereken böyle 10-15 soruluk bir şey oluyor. Ya da işte benim yaptığım kişilik testinde vardı böyle bir şey. Orada soruluyordu, "Nelere küsersiniz?" diye. Baktım, baktım, şöyle bir şey yazdım sonunda: "O kadar uzun zamandır kimseye küsmedim ki eskiden neye küstüğümü unuttum."Hakikaten çok uzun zaman oldu birine küsmeyeli. Çünkü ben aile içinde küsmek nedir bilmem pek. Anneme küseyim, arkadaşlarıma güceneyim; yok öyle bir huyum. Onlar sonuçta benim en yakınlarım. Bir şeye bozulursam, anlatırım derdimi, anlarlar.Peki eskiden kimlere küsüyordum? Mesela bizim üniversitenin kantinindeki çaycıya küsmüştüm. Bir yamuk yapmıştı, şimdi hatırlamıyorum, kızdım adama. Ben Kurtuluştaki mavi gözlü bakkala küsmüşüm, bakkalın haberi olmamış Ben taşralıyım ya hani. İnsanların birbirini bildiği, tanıdığı, sokaklarında ha bire tanıdıklarla toslaşılan bir kentten gelmişim. İnsanların hep yüz yüze bakacaklarını bildiklerinden olsa gerek, özenli davrandıkları bir kentten... İnsanların bir şeye kızınca bağırıp çağırmak yerine küstüğü bir kentten... Ve geldiğim o küçücük yerde sevilmeye, önemsenmeye alışmışım. Ben oralarda birine küssem, hemen gönlüm alınır zira. İstanbulda işlerin başka türlü yürüdüğünü ben ne bileyim? Bu adama da kızınca hırlamak yerine küsüverdim. Zannediyorum ki çok üzülecek beni küstürdü diye, gönlümü alacak, artık daha dikkatli davranacak. Nerdeeee? Adam ne uğraşacak benimle? Sırada 5 bin öğrenci var çay verdiği. Benimki de ağır salaklık yani! Sonra Bebek Kahvedeki bir garsona küsmüştüm. Bir de Kurtuluştaki mavi gözlü bakkala. Onlar hâlâ bilmezler benim onlara küstüğümü ama. Aradan 10 yıl falan geçti, gidip söyleyeyim mi?Geçenlerde eski evin oradan geçtim, köşedeki taksi durağından bir şoför "Görünmüyorsunuz ne zamandır. Yoksa bize küstünüz mü?" dedi. Ben bir güleyim, bir güleyim, acayip komik geldi. Ayıp oldu adama. Bana küsmüş müdür acaba? Taşralıyım ya, küstüm... Belli oluyor herhalde, ben Kibariyenin "Ben Ayakta Ağlarım" -ne demek sahi bu?- albümünden en çok "Gücendim"i sevdim. Bu şarkı tam Kibariye.Zaten müziğini de "Kimbilir"in bestecisi Cüneyt Özşekerin oğlu Sinan Özşeker yapmış. "Bu şarkı benim hayatımı anlatıyor" diyor Kibariye. 20 yıllık kocasından boşanıp da parasız, pulsuz, en mühimi nasıl yalnız yaşanacağını bilmeden sudan çıkmış balık misali ortada kaldığında, sonra kendisinden küçük birine aşık olduğunda annesinin bile televizyon kanallarında nasıl "Şöfeer, şöfeerr!" diye haykırıp onu evlatlıktan reddettiğini hatırlayın. Ve Kibariyenin, annesinin tüm bu dediklerine karşılık "Annemdir, ne diyorsa doğrudur"dan öte bir şey demediğini falan da hatırlayın:Bu dünyada düşmeye gör / Kader sen de ağını ör / Gece sağır, yıldızlar kör / Gücendim, ah gücendim"... Nilin "Nil FM"inde ise birkaç saattir döndür döndür, bir yandan el kol kafa sallayıp, diğer yandan ayakla tempo tutarak aynı şarkıyı dinliyorum: "Ben Aptal Mıyım?" Size sormuyorum. Şarkının adı bu!Nilin çıkış parçası "Gitme Yoksa" ama bence "Ben Aptal Mıyım" harika!Hazır Türkçe sözlü müzik eleştirmenliğine soyunmuşken yazmadan edemeyeceğim. Ayşe Hatun Önalın "ayı"lı şarkısının klibi muhteşem, müziği çok iyi vesaire ama ben sözlerine de bittim. Tam sıkış tepiş kulüplere göre. Ki iki haftadır birçok kulüpte dönüyor bu parça. Kulüplerde; oh ne güzel karanlık, biri bir şey derse de sarhoşluğa sığınırım diye, fırsat bu fırsat belinize hamle yapanlara -hadi bir ki üç dört, eller havaya, hep beraber- söylemek lazım: "Kırıcan mı belimi / Çeksene elini."Cuk! tubakyol@yahoo.com Çeksene elini

KEŞFETYENİ
Ünlü aktöre büyük şok! Cinsel saldırıdan hapis davası
Ünlü aktöre büyük şok! Cinsel saldırıdan hapis davası

Cadde | 13.05.2025 - 12:24

Fransız aktör Gerard Depardie film setinde iki kadına cinsel saldırıda bulunmaktan suçlu bulundu.

Yazarlar