PazarMaymun bilmecesi

Maymun bilmecesi

07.10.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

Maymun bilmecesi

Maymun bilmecesi

Maymun bilmecesi

LONDRA

Modern insanı anlayabilmek için onun geçmişine bakmak gereğine inanırdı. Bu da maymunlarla olan ilişkiyi incelemek demekti. 19. yy ortalarında Darwin bu ilişkiye ait fikirlerini üretirken Londra’da dikkate değer doğa bilimcileri onunla alay ediyorlardı. Onlara göre insan nesli "vahşi" yaratıklardan tamamen ayrı bir cinsti.
O zamana kadar çoğu Avrupalı, bir maymunun bırakın kendisini, bir resmini bile görmemişti. Afrika’dan, Uzakdoğu’dan dönen gezginler orangutanları, gibonları, şempanzeleri tasvir ediyorlar ve insanlara ne kadar benzediklerini anlatıyorlardı. Canlı yakalanıp Avrupa’ya sevk edilen maymunların hepsi yolculuk sırasında veya geldiklerinden hemen sonra ölmüştü. Onların görünüşleri veya davranışları hakkında rivayetlerden başka bilgi yoktu.
Nihayet 1835’te Tommy adlı bir şempanze şimdi Londra Hayvanat Bahçesi olarak bilinen "Zooloji Bahçeleri"nde gösterilmeye başlandı. Bakıcıları ona çocuk elbiseleri giydirir, kaşık ve tabak kullanmasını, söyledikleri bazı şeyleri yapmasını öğretti. Tommy bir-iki ay sonra tüberkülozdan öldü.
Jenny, bir dişi orangutan, 1837’de geldi hayvanat bahçesine. Her gün artan ziyaretçilerini hem büyüler hem de insan davranışlarına çok benzeyen hareketleriyle tedirgin eder.
Darwin onun "büyük mükemmeliyeti"ni gördüğünde not defterine "Bakıcısı elmayı gösterip vermeyince kendisini yere attı, yaramaz ve şımarık bir çocuk gibi havayı tekmelemeye başladı. Bakıcısının

‘İyi bir kız olursan elmayı veririm’ demesi üzerine sakinleşti. Elmayı alınca da oturdu ve yemeğe başladı" diye yazacaktı.
Birkaç gün sonra Darwin defterine insanların "daha ilkel canlılardan" türemiş olabileceğini belirterek "Kendini beğenmişliği ile insanlık, kendini kutsallığa yakın bir varlık olarak görmektedir. Soyumuzun hayvanlardan geldiğini düşünmek hem daha doğru hem de daha mütevazı bir tutumdur" notunu düştü.
İnsanlarla hayvanların hissettikleri ve davranışları arasındaki benzerlikleri araştırmaktadır artık. Kendine şöyle sorar: "İnsanlarda olduğu gibi acaba hayvanların da hoşlandığı veya hoşlanmadığı nesneler ya da durumlar var mı? Örneğin, bir orangutan nane ruhunun kokusunu, müziği sever mi? Elinde bir mızıka, nane şekeri ve mineçiçekleri ile teorisini denemek için hayvanat bahçesine gider. Çaldığı melodiyi Jenny dikkatle dinler. Sonra mızıkayı alır ve ağzına götürür. Nane şekerinin tadını ve mineçiçeklerinin kokusunu çok beğendiğini davranışları ile anlatır. Kendisine verilen emirleri anlar ama bakıcısının kendisine bakmadığını düşündüğü zamanlarda yapmaması gereken şeyleri de yapar. Yanlış bir şeyi yaptığını hissettiği zaman gidip saklanır.
Darwin, Jenny’nin, insanların kızdığı veya korktuğu zaman gösterdikleri davranış biçimlerine ne kadar benzer hareketlerde bulunduğunu görerek hayret eder. Bebeklerin davranışlarındaki doğal gelişmeyi düşünmeye başlar. "Bebekler hayatlarının ilk günlerinde mi başlarlar bize lüzumsuz gibi görünen ani kas kasılmalarına?" Bu ve buna benzer soruların cevabını bulabilmek için 1839’da doğan oğlu Willy’yi gözler sürekli. İki sene sonra doğan Annie’yi de... Onun gelişmesi de Willy’ninki gibi midir? Benzerlikler bir doğa kanununun varlığını mı göstermektedir?
Jenny ile olan deneyimlerinden sonra Willy’nin müziğe biraz ilgi göstermesini bekler. Çocuk dört aylık olunca onun müzikten hoşlandığını yazar defterine. "Emma (annesi) piyanonun başından kalkınca Willy ağlamaya başladı." Willy 1 yaşına basınca oğluna üzgün bir tavırla "Doddy (Willy’nin lakabı) zavallı babasına bir öpücük vermedi. Yaramaz Doddy!" der. Çocuğun tedirgin olduğunu, bocaladığını görür. Bu davranış onun için çocuğunun doğru ve yanlışı ayırt etmeye yönelik ilk belirtisidir.
Darwin maymunlarla insanlar arasında bir ilişki olduğundan emindir artık. Ama bunu açıklarsa bilim dünyasını karşısına alacağını bilmektedir. 1859’da yayımladığı "Cinslerin Orijini" adlı kitabında bundan sadece iki kere bahseder. Bu bile bilim dünyasında büyük bir tartışmaya sebep olur. Herkes maymunlarla insanlar arasındaki benzerliği kabul etmekte ama cinslerinin gorillerle akraba olma fikri karşısında dehşete düşmektedir. Bu dehşet kilisenin "insanın Tanrı imajlı olduğu" görüşü ile daha da büyümektedir.
Sonraki 10 sene içinde Darwin görüşlerinin diğer bilim adamları tarafından ele alınmasını bekler. Kimse konuya ilgi göstermeyince "evrim" teorisini, 1871’de yayımlanan "İnsanın Geçmişi"nde kendisi ele alır. Bizleri insan yapan olguları anlamak ve açıklamakta çocuklarla olan deneyimleri çok yararlı olur. 1851’de ölen kızı Annie’nin anısına olan bağlılığı ona, insanların olduğu kadar hayvanların da hislerinin kuvvetini öğretir.
30 yıl sonra çocuklarına ithaf ettiği birkaç sayfalık yazıda Annie için şöyle der: "Onun tatlı ve uysal davranışları aklıma geldikçe hala göz yaşlarımı tutamam."
Önümüzdeki hafta "Darwin Zincirindeki En Zayıf Halka" da buluşmak üzere...




PAZAR